Sınavın sonucunu felaketleştirme, olumsuz değerlendirilme korkusu, bilgisinin değil kişiliğinin değerlendirileceği düşüncesi…

Ve beklenen gün geldi. Üniversiteye giriş sınavının sonuçları ilan edilen tarihe göre bugün açıklandı.

Zorlu bir yılın ardından bugün bazı çocuklarımızın yüzleri gülerken bazıları ağlayacak. Bazıları beklediğim gibi olmadı ama yine de güzel diyecek. Bazıları kendisiyle gurur duyarken bazıları işe yaramıyorum şeklinde derin sorgulamalara dalacak… Peki çocuğumuza böyle düşünmesini kim öğretti?

Biz.

Aslında bugün çocuklarımızın sonuçlarına bakarken, geçen bir yıllık çalışma planından ne kadar haberdar olduğunuzu da sorgulayın. Salonda televizyonunuzu izlerken hadi odana git de çalış deyip gerisini bıraktınız mı yoksa molalarda çocuğunuzun yanına gidip konulardan anlamıyor olsanız dahi sorulara göz atıp “genellikle hani soru tiplerinde daha başarılısın?” şeklinde pekiştirme sorularıyla çocuğunuzla olan bağınızı güçlendirdiniz mi? Bugün çocuğunuza kızma günü değil. Eğer istenmeyen bir sonuç elde edilmişse ailecek oturulup konuşma günü. Bugün felaketleştirme günü değil. Bugün “bundan sonra nasıl bir yol izlemeliyiz onu belirleyelim” günü.

Unutmayın;

“Sınavda siz değil, sizin ders çalışma davranışınız başarısız oldu.”

Çocuklarınıza sadece hedefi gösteremezsiniz. Onlara hedefe giden yolu nasıl yürümesi gerektiğini de öğretmelisiniz. Sınav süreci; öğrenci, aile, okul ve çalışma planının da dahil olduğu bir takım çalışmasıdır.

Ve siz aileler, şimdi bu takım çalışmasının bütün sorumluluğunu ailenin tek bir üyesine asla yüklemeyin.

Sınavda istediği sonucu alan gençlerimizi tebrik ediyorum. Her emeğin er ya da geç gelecektir. Başarılı olan çocuklarımıza hak ettiği kutlamayı sergilemekte cimrilik yapmayalım. Ebeveynlerin istekleri genellikle en mükemmelidir. Kendi hırs ve arzularımızı çocuklarımız üzerinden gerçekleştiremeyiz. Bu yüzden yakın zamanda gelecek olan tercih sürecinde meslek seçimlerini çocuklarımızın kendilerinin belirlemesine özen gösterelim. Bu hayat onların. O üniversiteyi çocuğunuz okuyacak, o mesleği çocuğunuz icra edecek. Bizler sadece gençlerimiz için birer rehberiz.

Bu arada, “biz çok çalış dedik çalışmadı…” dediğinizi duyar gibiyim.

Madem öyle benden size bir dizi soru:

Çocuğunuzun merak duygusunu geliştirmek için ne yaptınız?

Çocuğunuzun meraklı sorularına nasıl cevap verdiniz?

Çocuğunuza yeni bir bilgi edinmenin mutluluğunu anlattınız mı?

Bilgi edinme, bilgiye ulaşma ve araştırma gibi yönlerini geliştirdiniz mi?

Kısacası çocuğunuza okul öncesi dönemden itibaren “araştırma, çalışma ve bilgiye ulaşma” pratiğini kazandırdınız mı?