Halkla bütünleşen Yunus, Sakarya kıyılarında, Sivrihisar'ın Sarı köy'ünde oturur köylü. O yıllarda yağmur yağmaz, ekin olmaz. Yunus tohumsuz kalır. Eşeğine dağdan alıç, ahlat, meyve yükler, buna karşılık biraz tohumluk buğday aramaya çıkar. İz süre süre  Hacı Bektaş Tekkesi'ne ulaşır. Derdini anlatır, alıçlarına karşılık buğday ister. Hacı Bektaşi Veli kendisine: "Buğday yerine nefes versek olmaz mı" diye sordurur. Yunus illede buğday, der. Hacı Bektaş Veli: "Her alıca karşılık bir nefes verelim," der. Yunus kabul etmez. Hacı Bektaş, her çekirdek başına on nefese kadar çıkar. Yunus buğday, diye dayatır. Bunun üzerine Hacı Bektaş fakir Yunus'a götürebileceği kadar buğday verdirir. Sevine sevine yola çıkan Yunus'u yolda bir düşüncedir alır: ''Bu insan büyük insan olmasa bana buğday vermezdi. Bir çuval buğday böyle bir insandan daha mı değerli?"  diye düşünür, pişman olur döner geriye:
"Alın buğdayı geri, ben nefes istiyorum" der. Hacı Bektaşi Veli: "Senin kilidini Taptuk Emre'ye verdik. Ona git!" der.
 
Söylencelerimize göre, Yunus gidip Tapduk'a baş vurmuş.  Bu tekkede her derviş bir iş görürmüş. Yunus'a da odun taşıma işi verilmiş.  Kırk yıl sırtında tekkenin ocağına özene bezene odun taşımış. Her getirdiği odun doğru, dümdüzmüş.  Taptuk Emre bir gün Yunus'a: "Dağda hiç eğri odun kalmadı mı?" diye sormuş.Yunus: "Dağda eğri odun çok, ama sizin kapınıza odunun bile eğrisi yakışmaz" diye yanıtlamış.
Kimi söylenceler, bir sabah uyandığında odasının kapısında çarıklarının yönünü dışa doğru çevrilmiş görmesinden kovulduğu anlamı çıkardığını, kimi söylenceler Şeyhinin kızıyla gönül ilişkisinden kaçtığını, kimi söylenceler Şeyhi'nin kırk yıl seyahat etmesini emrettiğini söyler. Kimi de kırk yıldan beri bu dergâhta olduğunu, bir adım bile yol alamadığını sanarak bunalımı düştüğünü ve bu yüzden kaçtığını belirtir. Ne hal ise, Yunus bir gün tekkeden ayrılmış ve düşmüş yollara. Yolda erenlerden yedi kişiye rastlamış, yoldaş olmuşlar. Her akşam erenlerden biri içinden geçirdiği bir ermiş adına Tanrı'ya dua ediyor hemen bir sofra geliyormuş. Sıra Yunus'a geldiği akşam o da: 
"Yarabbi!" demiş, "Bunlar hangi kulun adına dua ettilerse ben de onun adına yalvarıyorum sana, utandırma beni" demiş. O akşam iki sofra birden gelmiş. Erenler şaşırıp kimin adına dua ettiğini sormuşlar. Yunus: "Önce siz söyleyin" demiş. Erenler, "Taptuk'un dervişlerinden Yunus diye biri var, onun adına" demişler. 
Yunus bunu duyar duymaz, yaptığının yanlışlığını anlamış. Tekkeye geri dönmüş, Taptuk Emre'nin karısı ana bacıya sığınmış. Şeyhin kendi hakkındaki düşüncesini sormuş. Ana Bacı: 
"Yarın sabah namazında, şeyhinin yolu üzerine yat, gözleri görmediği için şeyh senin kim olduğunu bana soracak, ben de Ona "Yunus" diyeceğim, Eğer, "BizimYunus mu" diyecek olursa anla ki, artık çilen dolmuştur." 
Ertesi sabah Yunus, bu öğüte uyarak yola uzanmış. Şeyhi "Bizim Yunus mu?" diye sorunca, Taptuk'un ayaklarına kapanmış. O günden başlayarak şeyhin izniyle ilâhî şiirlerini de söylemeğe başlamış.
Hak'tan gelen şerbeti içtik elhamdülillah, 
Şu kudret denizini geçtik elhamdülillah. 

Şu karşıki dağları, meşeleri, bağları, 
Sağlık safalık ile aştık elhamdülillah. 

Kuru idik yaş olduk, ayak idik baş olduk, 
Kanatlandık kuş olduk uçtuk elhamdülillah. 

Vardığımız illere, şu safa gönüllere, 
Baba Tapduk manasın saçtık elhamdülillah. 

Beri gel barışalım, yad isen bilişelim, 
Atımız eğerlendi eştik elhamdülillah. 

İndik Rum'u kışladık, çok hayır şer işledik, 
Uş bahar geldi geri göçtük elhamdülillah. 

Dirildik pınar olduk, irkildik ırmak olduk, 
Aktık denize dolduk, taştık elhamdülillah. 

Taptuk'un tapusunda, kul olduk kapısında, 
Yunus miskin çiğ idik, piştik elhamdülillah. 

Bir başka söylenceye göre Taptuk, kızını Yunus'a vermiş. Yunus ömrünün sonuna dek bu güzel kıza dokunmamış. Halk Yunus'a şehvet duygusunu kondurmak istememiş.  
Anadolu insanı Yunus'u öylesine sahiplenmiştir ki, onun mezarının kendi topraklarında bulunmasını arzulamış. Anadolu'nun bir çok yerinde mezarının oluşu, şiirlerinin de, ilahilerinin de dillerden düşmeyişi bu sevginin anlatımı. Bursa, Çayköy, Erzurum, Ünye, Döğer, Tire, Sivas, Aksaray, Kırşehir, Bolu, Keçiborlu,, Uluborlu, Sandıklı, Kula, Eskişehir, Sarıköy ve Karaman bu yerlerden bazıları.