TEOG'un kaldırılmasından sonra yerine getirilecek yeni sistemi düzenleyen Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, 14 Şubat 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlandı.

Yönetmeliğin geçici maddesini okuyanlar, TEOG'un halen sekizinci sınıfta okuyanlar için bu yıl da uygulanacağı sonucunu çıkardı. Başka bir deyişle, yeni sınav sistemi, önümüzdeki eğitim öğretim yılından itibaren yürürlüğe girecekti. Buna ilişkin haberlerin yer alması üzerine Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı, sosyal medya hesabından açıklama yaparak, bu tür haber yapanları "okuduklarını anlamamakla" suçladı...

Neresinden bakarsanız tutarsız... Hatta garabet...

Yayımlanan yönetmelik çok muğlak, anlaşılması güç ve karmaşık bir dille kaleme alındı...  

Yönetmeliği ilk okuduğumda halen sekizinci sınıfta okuyanlar için yeni sınav sisteminin uygulanmayacağı, yine TEOG'un yapılacağı sonucunu çıkardım... Türkiye'de az çok hukuk okumuş, eğitimle ilgilenen herkes de aynı sonucu çıkardı...
Milli Eğitim Bakanı ve Müsteşar ise aksini söylüyor...

O zaman asıl sorulması gereken soru şudur; 

Koskoca Milli Eğitim Bakanlığında, 15 maddelik bir yönetmelik değişikliğini anlaşılır bir dille yazacak bir adam yok mu?

Bazı ifadeler gözden kaçmış olabilir, karmaşıklığa sebebiyet verilmiş de olabilir...

İnsanlık hali, hatadır kabul edilebilir...

Bu karmaşıklığa yol açanların istifa etmeleri bizim alışmadığımız bir durum... Ama en azından hatalarını kabul edip, özür dilemeleri gerekmez mi? Özürden de vazgeçtik, hiç olmazsa "yanlış yaptık düzeltelim" deseler olmaz mıydı?

Siz üç satır yazı yazamayacaksanız... Yazdıklarınızı herkes farklı anlayacak, tamamen ters yorumlayacak...

Sonra da insanları, okuduklarını anlamamakla suçlayacaksınız...

Okumayı biliyorsunuz belki ama siz bir de yazmayı öğrenin...

Üç beş maddelik yönetmelik değişikliğini yazamayanlar, milli eğitimi yönetiyor...

Milli eğitimimizin içinde bulunduğu garabetin resmidir... 

****
Öfkelenince niçin bağırırız?

Hintli bir eğitimci, öğrencileri ile gezinirken Ganj Nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görür.

Öğrencilerine dönüp; "İnsanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?" diye sorar.

Öğrencilerden biri; "Çünkü sükûnetimizi kaybederiz" cevabını verir.

"Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak  bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?" diye tekrar sorar.

Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlar:

"İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.

Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur?

Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır.

Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur?

Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar, çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır.

Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir."

Daha sonra eğitimci, öğrencilerine bakarak şöyle devam eder:

"Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz."

***

TEBESSÜM

Görmeyeyim

Ders yılı sonunda sınıfta kalan öğrencilerden biriyle öğretmeni arasında şu konuşma geçer. 

Öğretmen:

- Bir daha sınıfta kaldığını görmeyeceğim, anladın mı?

Öğrenci:

- İstifa mı ediyorsunuz öğretmenim? 

****

GÜNÜN SÖZÜ

Bilgi cesaret verir, cehalet küstahlık.

Terry