Köyden kente göçün artması, insanları yalnızlaştırdı.
Köydeki sıcak ilişkiler, komşuluk ve dayanışma, şehir hayatında ortadan kayboldu...
Şehirde evden işe, işten eve bir hayatımız var. Kapı komşumuzu bile tanıyoruz.
Eskiden çay ve kahveyi komşularla, arkadaşlarla içerdik... 
Fıkralar anlatılır, gülünür eğlenilirdi... Özellikle sesi güzel olanlar şarkı türkü söylerdi.
Birlikte yemek yenir, birlikte bir hayat yaşanırdı...
Şehir hayatı, insanları farklı arayışa itmiş olacak ki, teknolojinin de verdiği imkanla kendilerine sanal bir dünya yarattılar...
Facebook, Instagram, Whatsapp gibi sosyal platformlarda yeni arkadaşlıklar kuruluyor, herkes kendine göre bir dünya oluşturuyor...
Herkes kendine oluşturduğu bu sanal dünyada hayatını yaşıyor...
Hatta iki farklı sanal dünya oluşturanlar bile var.
Tanıdıkları arkadaşlarıyla olan sanal dünyaları... Bir de hiç tanımadıkları, görmedikleri, bilmedikleri insanlarla oluşturdukları, çoğu zaman da kimliklerini gizledikleri sanal dünya...
Kahve içecek komşusu ve arkadaşı olmadığı veya iş gereği zaman bulamadığı için içtiği kahveyi bile sosyal medyada paylaşıyor...
Belki de dertleşecek arkadaş bulamadığı için kızdığı birilerine sosyal medyada gönderme yapıyor...
Gittiği yerin resimlerini, hatta yediği yemeği bile sosyal medyada gösteriyor.
Şarkı türkü söyleyip sosyal medyada paylaşanlar var.
Paylaşımlardan sonra kaç beğeni geldi, kaç yorum yapıldı derdine düşüyor.
Muhtemelen gerçek hayattaki yalnızlığını, sosyal medyada telafi etmeye gayret ediyor.
Çok yorum gelir, çok beğenilirse çok sevildiğini düşünüyor.
Az yorum gelirse, bu kez de sitemli paylaşımlar yapılıyor.
Sosyal medyada laf sokmalar, kavgalar yaşanıyor...
İnsanlara sosyal medyanın cazip ve güzel gelen tarafı, istediğinle görüşme imkanı oluyor, arkadaşlarını kendin belirliyorsun. İstemediklerini her an kapı önüne koyuyorsun...
Oluşturulan bu sanal dünya sebebiyle insanlar gerçek hayatta yalnız yaşıyor... Komşuluk, arkadaşlık, akrabalık bile neredeyse bitti...
Dostlarımızı arayıp sormuyoruz, hastaları ziyaret etmiyoruz, hatta cenazelere bile gitmiyoruz. 
Haberleri sanal medyadan öğreniyoruz. Doğum gününü sanal medyada kutluyor, hasta olana sanal medyada geçmiş olsun diyoruz. Başsağlığını sanal medyada diliyoruz. 
Sanal ile gerçek arasında bir çizgi çizemezsek, yalnızlık kaderimiz olacak...

*****

Sokrates'in demokrasi anlayışı

Demokrasi fikri ilk ortaya çıktığında ünlü düşünür Sokrates, bu fikri hiç benimsemediği gibi şiddetle de karşı çıkar. 
Öğrencileriyle sohbet ederken bir öğrencisi Sokrates'e sorar:
- Eğer demokrasi çoğunluğun kararını kabul etmekse adil olan da bu değil midir? Mesela yüz kişinin rey kullandığı bir yerde elli bir kişinin kararına mı uymak daha adil ve doğru olur, yoksa kırk dokuz kişinin kararına uymak mı? Hem çok insanın, daha az insandan yanılma ihtimali daha azdır. Sizin demokrasiye karşı çıkmanız, doğru olmadığı gibi haklı da sayılmaz. 
Bunun üzerine Sokrates her zaman olduğu gibi soru cevap yöntemini kullanarak önce o öğrencisine sorar:
- Bize söyler misin; bilge olmak mı daha zordur, yoksa cahil olmak mı daha zordur?
- Elbette ve hiç şüphesiz bilge olmak daha zordur. Bilge olmak için çok okumak, araştırmak ve yorulmak gerekirken, cahil olmak için bir şey yapmaya gerek yoktur.
- Peki, toplumlarda cahil insanların sayısı mı çok olur, yoksa bilge insanların sayısı mı çok olur?
- Elbette ve hiç şüphesiz cahil insanların sayısı fazla olur.
- Bir gemide yüz yolcu bulunsa geminin nerede, nasıl, hangi yönde yelken açması gerektiğini kaptan mı daha iyi bilir, yoksa o yüz yolcu mu?
-  Yolcular içinde denizcilik bilgisi olan yoksa pek tabi en iyi bilen kaptandır.
- O halde diyebilir miyiz ki, herkes her konuda karar veremez. Herkes bildiği yerde konuşmalı. Her iş ehline verilmeli.
- Tabii, olması gereken budur.
- O halde söyler misin kimin hangi konuda bilgili olup olmadığını bilmeden, sadece çoğunluk oldukları için kararlarını doğru bulmak adil ve doğru olabilir mi? Hem sen de kabul ettin ki bir toplumda cahillerin sayısı bilgelerden hep daha çok olur.

***

TEBESSÜM

Haksız

Ünlü bilge Sokrates'i yasalara karşı geldi diye hapishaneye götürürlerken karısı ağlayarak bağırır:
- Seni haksız yere götürüyorlar! Seni haksız yere götürüyorlar!
Sokrates:
- Sus hanım ağlama, haklı yere götürselerdi, daha iyi mi olacaktı?

*****

GÜNÜN SÖZÜ
Tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir.
Sokrates