Televizyonun biri bir yarışma düzenleniyor... Öyle üç beş değil, yüzlerce, binlerce kızlı-erkekli genç, yarışmaya katılmak için uzun kuyruk oluşturuyor.

Amaç, kısa yoldan şöhret olup çok para kazanmak...

Bir ara evlendirme programları moda idi... Görücü usulüyle evlenmeyi çağdışı bulanlar, sadece ekranda görebildikleri kız veya erkekle evlenebilmek için çırpınıp duruyor. Dedikodu, seviyesizlik ve ucuzluk almış başını gidiyor... Amaç yine aynı, kısa yoldan şöhret olup çok para kazanmak... Evlilik gibi kutsal bir değerin karşılığında bile olsa...

Daha akla hayale gelmedik nice yarışmalar... Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim bile maalesef yarışma konusu yapılıyor. Ekranda, şarkı türkü okur gibi Kur'an-ı Kerim okuma yarışması düzenleniyor. Daha da acı olanı Diyanet TV bile bu yarışmayı yayınlıyor.

Ucuzluk maalesef kanımıza işlemiş... Adam namazında niyazında... Belki hacca da gitmiş. Piyango, sayısal loto, toto ve buna benzer daha ne tür şans oyunu varsa, hepsinin haram olduğu konusundaki Cuma hutbesini dinlemiş. 

Bir bakıyorsunuz, hemen aynı gün, cami çıkışında sayısal loto veya yılbaşı ikramiyesini kapabilmek için bilet kuyruğunda... Amaç yine aynı... Kısa yoldan zengin olmak... Para nereden gelirse gelsin, önemli değil...

Artık atasözlerimiz de, "yoldan çıkaran sözler" olmuş... Devletin malı deniz, yemeyen keriz... Bana dokunmayan yılan bir yaşasın... Her koyun kendi bacağından asılır... Üzümü ye, bağını sorma... Altta kalanın canı çıksın... Ve daha nice "yoldan çıkaran" ucuz sözler... Sadece insanımızı değil, güzelim atasözlerini de yoldan çıkardık...

Kime kızmalı bilmiyorum ki... Reyting için, insanlarımızın maddi imkânsızlıklarını ve duygusallıklarını kullanarak, onları sömüren ve kısa süreli, ucuz şöhret uğruna, gençlerimize her türlü şaklabanlıkları yaptıran televizyon kanallarına mı?

Çocuklarına maddi ve manevi değerleri öğretecekleri, ahlâklı, dürüst, memleketine ve milletine faydalı birey olmaları için yetiştirecekleri yerde, "Ya topçu ol, ya popçu" diye kısa yoldan zengin olmak için teşvik eden anne babalara mı?

Okulları, hastaneleri, devlet dairelerini, hatta camileri bile ticarethaneye çeviren, "Ver kurtul, sat kurtul, vergi al kurtul, zam yap kurtul, kredi bul kurtul" propagandasıyla milli, manevi ve ahlâkı değer adına ne varsa hepsini reddeden siyasi düşünce yapımıza mı?

Maalesef ucuzluk, bedavacılık ve kısa yoldan köşeyi dönmek ilkemiz oldu.

 ****
Kurabiye hırsızı

Gecenin bir vakti, kadının biri havaalanında bekliyordu. Uçağının kalkmasına daha epeyce zaman vardı. Havaalanındaki dükkândan bir kitap ve bir paket kurabiye alıp kendisine oturacak bir yer buldu.

Kendisini kitabına kaptırmıştı. Ancak ne kadar görmezden gelse de, yanında oturan adamın olabildiğince cüretkâr bir şekilde aralarında duran paketten birer kurabiye aldığını fark etti. Bir taraftan kitabını okuyup kurabiyesini yerken, bir taraftan da gözü saatte ve adamdaydı.

Kurabiye hırsızı kurabiyeleri yavaş yavaş tüketirken, sinirlerine engel olamıyor, kendini zor tutuyordu.

Kendi kendine düşünüyordu; kibar bir insan olmasaydım, şu adamın gözünü morartırdım! Her kurabiyeye uzandığında, adam da elini uzatıyordu. Sonunda pakette tek bir kurabiye kalınca, "Bakalım şimdi ne yapacak" dedi, kendi kendine.
Adam yüzünden bir gülümsemeyle son kurabiyeye uzandı ve kurabiyeyi ikiye böldü. Kadın kurabiyeyi adamın elinden kapar gibi aldı ve "Aman Tanrım, ne cüretkâr ve ne kaba adam; üstelik bir teşekkür bile etmiyor" diye düşündü.

Hayatında bu kadar sinirlendiğini hatırlamıyordu. Uçağın kalkacağı anons edilince, derin bir nefes aldı ve rahatladı. Eşyalarını topladı ve çıkış kapısına yürüdü. Kurabiye hırsızına dönüp bakmadı bile. Uçağa bindi ve rahat koltuğuna oturdu. Daha sonra kitabını almak üzere çantasına uzandı.

Birden gözleri şaşkınlıkla açıldı. Gözlerinin önünde bir paket kurabiye duruyordu! Çaresizlik içinde inledi; "Bunlar benim kurabiyemse eğer; ötekiler de onundu ve benimle her bir kurabiyesini paylaştı!"
Üzüntüyle, özür dilemek için çok geç kaldığını anladı. Kaba ve cüretkâr olan kurabiye hırsızı kendisiydi

***
TEBESSÜM

Tatil

Kadın, işten dönen kocasına der ki:

- Sorma hayatım. Bugün doktora gittim. Beni muayene ettikten sonra ne dedi biliyor musun? Bir ay deniz kıyısında tatil yapmam gerekiyormuş. Nereye gidelim dersin?

- Başka bir doktora gidelim hayatım!

****

GÜNÜN SÖZÜ

Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa, kıyıya o vurur.

Mevlana