Bugünkü yazımızı yine deprem ayırdık. Çünkü, depremleri önemsiyoruz.

17 Ağustos 1999 Gölcük depremi üzerinden 21 yıl geçti. Kocaeli, Sakarya, Yalova ve İstanbul'un Avcılar ilçesinde büyük yıkımlara neden olan depremden üç ay sonra 12 Kasım Düzce depremi meydana gelmiş Türkiye çok büyük bir yıkım yaşamıştı

Uzmanlar, Gölcük depreminden sonra olası Marmara depreminin kaçınılmaz olduğunda görüş birliği içinde bulunuyor. Olası deprem senaryosuna göre, Kuzey Marmara Fay Hattı'nın Marmara Denizi içinde kırılacak kısmının 7,2 büyüklüğünde bir deprem üreteceği beklentisi yaygın.

Olası bir Marmara Depremi sonrası 6 milyon kişinin evsiz kalabileceği de tahminler arasında yer alıyor.

İTÜ İnşaat Fakültesi Betonarme Yapılar Grubu Öğretim Üyesi Beyza Taşkın Türkiye'nin 1999'dan bugüne kadar belirli konularda adımlar attığını söylese de olası sorunları çözmekten uzak olduğunun altını çiziyor.

Doçent Taşkın, ''17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinin üzerinden sizin de ifade ettiğiniz gibi 21 yıl geçti. Çok kıymetli bir 21 yılı kaybettiğimizi söylüyorum. Kayıp kelimesinin altını çiziyorum ve bilinçli olarak kullanıyorum. Mutlak surette bir şeyler yapıldı. Hiç kimse yerinde oturmadı. Evet Doğal Afet Sigortası Kurumu kuruldu. Deprem sigortası yapılma zorunluluğu ortaya çıktı, denetim yönetmeliği geliştirildi, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun çıktı ama tabii 2018'de İmar Barışı gibi çok tartışmalı bir durum da oldu. Bu sürede çok daha fazlası yapılırdı'' dedi.

Doçent Taşkın'ın açıklamaları karşı karşıya bulunduğumuz sıkıntılı durumu çok açık biçimde ortaya koyuyor. Tehlikenin ayak seslerini yansıtmaya çalışıyor:

''İstanbul'da 1 milyon 116 bin bina var, bunların 45-47 bini yıkılacak ya da ağır hasar görecek. İstanbul'daki binaların yüzde 20'sinden fazlasının olası deprem senaryosunda öngörülen 7 büyüklüğündeki bir deprem sonrası kullanılamaz hale gelecek. İstanbul ülkemizin göz bebeği bir şehir. Nüfus olarak baktığımızda 16 milyonluk bir şehir, günlük nüfusla baktığımızda 20 milyonluk bir şehir. Demek ki ülkenin dörtte bir burada yaşıyor. İstanbul, 7 büyüklüğünün üzerinde bir deprem tehlikesiyle karşı karşıya. İBB, İstanbul'daki birtakım çalışmaları güncelleyerek İstanbul'da 1 milyon 116 bin adet binanın olduğunu bildirdi. Bu binaların 790 bin adedi 2000 yılından önce inşa edilmiş 20 yıl üzerinde yaşa sahip binalar. Bu senaryo olduğu taktirde 45 ve 47 bin binanın yıkılacağını ya da çok ağır hasar alacağını tahmin edebiliyoruz. Orta hasar dediğimiz taşıyıcı sistemi belirgin düzeyde hasar görmüş evet yıkılmamış evet insan öldürmemiş ama deprem sonrasında kullanılması mümkün olmayan bina sayısı 146 bin bina olarak değerlendiriliyor. Yuvarlak hesap yaparsak 200 bin binadan bahsediyoruz. Ortalama yükseklik 5 kat, yine bilimsel davranalım her katta 2 daire olsa 10 daire eder. 200 bin bina, 10 daireden 2 milyon daire eder 2 milyon dairenin içerisine üçer kişi koyarsanız 6 milyon kişiden bahsediyoruz. Deprem sonrası evlerine giremeyecek evlerine gidemeyecek evlerini kullanamayacak. Deprem sonrası toplanma alanı da olan İstanbul'daki okulların yüzde 50'si deprem öncesi elden geçirilmeli. 99 depremleri sonrasında ben Şile'de birçok hasarlı yapıya gidip baktığımı biliyorum. Gayet kumlu, bölgelerde yumuşak zemini olan yerler var. Avantajı ne? Beklenen deprem Kuzey Anadolu Fay Hattı'nda olduğu için bu da denizin içinden geçtiği için kuzeyin avantajı mesafe. Yerel zemin koşulları önemli. Sert zeminde otuyorsanız depreme çok yakın kaynağa çok yakın olabilirsiniz zeminimiz sertse deprem sönümlenebiliyor. Her zemine her bina yapılır onu söyleyeyim. Yakın yerde yumuşak yerde benim şöyle binam var ona göre yapı tasarımı yapıldıysa sorun yok. Çok yumuşak zemin dediğimizde, eski İstanbul bölgesi, Zeytinburnu Fatih, Silivri Avcılar Avrupa yakasında sayılabilir. Anadolu yakasında sahil bantları zemin olarak avantajlıdır. Ancak gene Kadıköy ve sonrasında Maltepe Kartal Pendik arsındaki bantta da dereler var biliyorsunuz sürekli tepelik olduğu için. Dere yatakları yumuşak zeminlerle kuşatılmıştır. Özellikle Kurbağalıdere etrafı riskli olabilir. Bende Kadıköylü bir insan olarak oralardan yapılana kentsel dönüşüm diyemem Kadıköy civarında yapılana kentse yenileme diyorum. Vatandaşın imkanı var. Dört katlı, beş katlı binada oturuyor. Zemin koşulları müsait. Vatandaş ve müteahhit bir araya gelerek kamu kaynaklarını harcamadan mevcut binayı yıkıp daha dayanıklısını yapıyorlar. Bu kötü bir şey değildir. Ancak imar koşulları itibariyle daha yüksek kat adedi vermek mümkün olmadığı lokasyonlar var. İşte buralarda kangren olmuş bir durumdan bahsetmek gerekecek. Vatandaş, zemin ya da yapı tasarımı yüzünden binasını yenilemek istiyor ancak rant olmadığı için müteahhide kalacak kadar ilave daire olmadığı için müteahhide bunu yaptıramıyor. Müteahhit normal olarak para talep ediyor. İnsanların tıkandığı konu bu. İnsanlarda öyle bir kaynak olmayınca o iş orada kalıyor. Vatandaş tabii ki elini taşın altına koyacak. Bir yerde bu artık kangren olmuşsa merkezi ve yerel yönetimler devreye girerek çözüm noktasında yol haritasının hukuki olarak önünü açmak ve ekonomik olarak yol açmak durumundadır."