Şiirin olmazsa olmazı olarak imgeden söz edebiliriz: 

Düş ve hayal gücüne imge deniliyor. İmge, şiirde anlama ulaşma yolunu daha etkili ve canlı hale getiren, anlamla başka şeyler arasında ilinti kuran bir hayal, zihinde canlandırma biçimidir. İnsan yaşantısını şiirleştirmek imgeye düşer. O zaman şair kullandığı sözcüklerle algıların zihindeki bazı resimlerle eşleşmesini sağlar. İmge bir bakıma anlam yolculuğunun bizde bıraktığı güzel manzaradır. Derler ki, ruh kıskanç değil, his kıskançtır. Bunun için bir şiir duyguyla başlar, akılla biter.  

Uyak yani kafiye ve ses unsurlarını göz önünde bulundurmak gerekir:

Ne tür şiir yazılırsa yazılsın ses ve uyak şiirin vazgeçilmez öğelerindendir. Günümüz şiirinde halk ve divan şiiri örneklerinde olduğu gibi sistemli bir vezin ve uyak kullanılmasa da şiire serpiştirilen ve düzenli olmayan ses benzeşmeleri şiiri canlı tutmanın gereğidir. Şiirde kullanılan redif, zengin uyak, tam uyak ve yarım uyak ile içses uyumu şiirin daha kolay akılda kalmasını, akıcılığı sağlar ve bazen verilmek istenen duyguyu yansıtır. 

Her şairin ahenge verdiği önem farklı olabilir. Ama, has şiirin ahenksiz olmayacağı bir gerçektir. 

Ahmet Haşim'i hatırlayınız: 

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, 
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, 
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak... 
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta, 
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta... 

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller; 
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller, 
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer? 
Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta, 
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta... 

Bu şiirdeki vurgulamaya ve tonlamaya, temadan ve duygudan kaynaklanan ahenge bir bakar mısınız?  Eğer siz bana şair derseniz, Ahmet Haşim'e ne diyeceksiniz. Kartvizitine "şair" yazanlara niçin burulduğumu anlııyor musunuz? 

Şiirin bir anlamı bir mesajı olmalı fikrini savunabiliriz:

Şiiri düzyazıdan ayırtan dilsel özelliklerden en önemlisi, anlamın düzyazıda açık seçik olması, şiirde ise dolaylı olmasıdır. Düzyazı bir metinde anlam hazır olarak vardır. Yani, gösteren-gösterilen ilişkisi açıktır. Metine anlamı yazarı tarafından yüklenmiştir. Şiirse kendi anlamını kendi üretir. Şiirde her okurun bir anlam çıkarmasından söz edebiliriz. Tek bir anlamın varlığından söz etmek zordur. Tagore; "Şairin kullandığı sözcüklerde insanlar için çeşitli anlamlar vardır; herkes beğendiğini seçer" diyor. 

Şiir ve toplum ilişkisini ele alabiliriz:

Diyebiliriz ki, şair, insanların en olgunu, en duygulusudur. Geniş düşünmeli, derin duymalı, ruhundaki sevecenlik, vicdanındaki insanlık ve kafasındaki bilginlik, onu yaşadığı toplumun dışına atmamalı. Şu sorular aklınıza gelebilir: Şiir toplumun sorularını dile getiren bir araç mıdır? Şair bu sorunlara ne derece duyarlı olmalıdır? 
Dün "şiir ve ideoloji arasındaki ilişki nedir?" diye sormuş, yanıtını bu güne bırakmıştım. Sanat sanat için mi, toplum için mi? Buna karar verecek olan  şairin kendisidir. Ama artık şiirle devrim yapılamayacağını herkes bilmektedir.