Dört gün sonra, “Sevgililer Gününü” yaşayacağız. İki sözcük milyonlarca kez, insanlığın ortak dili olurcasına yinelene yinelene, söylenecek:

Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum.

Yalnız bu gün mü? Kuşkusuz ki, her gün, her an seviyorum.  Ama, “Sevgiler Günü”nde bir başka anlam taşıyor “Seni Seviyorum” sözcükleri. Sevgiyi yaşıyoruz, sevgiyi konuşuyoruz, çiçek çiçek sevgiyi okşuyor, sevgiyi kokluyoruz Dizelerin, melodilerin kanatlarında sevgi bahçelerini geziyor, sevgi denizlerine yelken açıyoruz.

14 Şubat Sevgililer günü.. Kuşkusuz ki, öyküsünü biliyorsunuz. Bu günü ilişkin efsaneleri duydunuz, okudunuz.

Eski Roma'da, 14 Şubat önemli bir gündü. Çünkü bu günde Roma tanrı ve tanrıçalarının kraliçesi olan Juno'ya duyulan saygıdan ötürü tatil yapılırdı. Yaşantıları kesin kurallar ile sınırlandırılmış, Romalı gençler; ancak bu günde birbirlerinin partneri oluyorlardı. Hangi genç bayanın hangi genç erkek ile bir çift oluşturacağı yapılan çekilişle belirleniyordu.

Romalı kızlar, adlarını küçük kâğıt parçalarının üzerine yazıp bir kavanoza koyuyorlardı. Genç Romalı erkeler de,  kavanozdan kâğıt çekerek, üzerinde kimin adı yazıyorsa, o kızla eğlenceler boyunca beraber oluyorlardı. Bu birliktelikte,  birbirine âşık olan çiftler, ilişkilerini evliliğe kadar götürebiliyordu.

İmparator 2. Claudius, Romalı erkeklerin aşklarını ve ailelerini bırakmakta zorlanmaları üzerine, tüm nişan ve evlilikleri kaldırdı. Aziz Valentine Claudius'un yasağına rağmen gizlice çiftleri evlendirmeyi sürdürdü. Bunu öğrenen imparator, onu öldürttü. Valentine, Milattan sonra 270 yılının 14 Şubatında Hristiyan şehitliğine gömüldü. Bu olaydan 226 yıl sonra 496'da Papa Gelasius, bu günü,  “Aziz Valentine Günü” olarak belirleyerek onu onurlandırdı.

Amerika'da Esther Howland'ın 1800’lü yıllarda, ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana, günümüzde, toplumsal bir olay haline geldi.

O gün bugündür her yılın 14 Şubat'ı Sevgililer Günü olarak kutlanmakta.

Sevgililer günü üzerine sayısız efsane anlatılmakta. İşte bunlardan birisi:

Bir gün Rahip Valentino, bir çiftin kavga ettiklerini görmüş. Bahçesinden bir gül koparıp gençlerin yanına  gitmiş, onlara gülü uzatıp barışmalarını söylemiş. Gençler kavgayı kesmişler ve gülü ellerinde sıkı sıkı tutarken aşklarının sürekli olması için yakarmışlar. Kısa bir süre sonra da nikahlarını kıydırmak için Valentino’ya gitmişler.

Yeşil pencerenden bir gül at bana

Işıklarla dolsun kalbimin içi.

Geldim iste mevsim gibi kapına,

Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

Acılan bir gülsün sen yaprak yaprak

Ben aşkımla bahar getirdim sana.

Tozlu yollardan geçtiğim uzak

İklimden şarkılar getirdim sana.

Şeffaf damlalarla titreyen ağır

Goncanın altında bükülmüş her sak;

Senin için dallardan süzülen ıtır,

Senin için yasemin, karanfil, zambak...

Bir kuş sesi gelir dudaklarından

Gözlerin gönlümde acar nergisler,

Düşen bir öpüştür yanaklarından

Mor akasyalarla ürperen seher.

Pencerenden bir gül attığın zaman

Işıklarla dolacak kalbimin içi..

Geçiyorum mevsim gibi kapından,

Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

Ahmet Muhip Dranas’ındı bu şiir.         

Bir ata sözümüz vardır: “Gül bahçemi gör de baharımı anla” diye. Sevgi türlü türlüdür. Yirmi bir yıl önce, 1991 yılını, Unesco Yunus Emre Sevgi Yılı olarak kabul etmişti. Dünyada etkinliklerle kutlandı. Mevlânâ’nın ciltler dolusu Mesnevisi’ni Yunus Emre “Ete kemiğe büründüm, Yunus gibi göründüm.” cümlesi ile özetlemişti. Yunus’u da Yunus diliyle bir cümlede özetlememiz mümkündür.

“Sevelim, sevilelim / Bu dünya kimseye kalmaz.”

Olası ki, Mevlânâ, Yunus’un hocasıdır. Şöyle diyor:

“Anamız sevgidir, babamız sevgi, sevgi çocuklarıyız biz. Tanrı ışığıyız. Tanrı sırçası.. Kendimizle  bunca kavgamız ne? Aydınlık aydınlıktan neden kaçar böyle.”Kuşkusuz ki, insan en yüce değerdir. O halde insanın insanı sevmeli, birbirine hoşgörüyle yaklaşmalıdır.

Mevlânâ’ya göre:

Sevgiyle acılar tatlı olur. /Sevgiden bakırlar altın olur. / Bulanık sular durulaşır sevgiden,/ Sevgiden dertler şifa olur. / Sevgidir cansızlara can veren, / Sevgidir kul eder sultanları. /Bu sevgi de bilgiden olur...

YARINKİ YAZIMIZDA AHMET YESEVİ’DEN AŞIK VEYSEL’E DOĞRU SEVGİ YOLCULUĞU YAPACAĞIZ