Tarih şuuru içinde gelişen, büyüyen kültür duyarlılığı, geleneğe bağlı  örnek bir hayat düzeni ve sanata yıkıcı olarak değil, yapıcı olarak duyulan saygı.  Büyük sanat denizine bir katre olarak katılabilme arzusu...

Şiirinde geleneğe bağlı olarak hece veznini kullanmıştı. Ancak, hecenin alışılmış şekil, kalıp ve biteviyeliğine, yeni bir biçim, ahenk ve içerik getirmişti. 

Kafiyelerin dizilişinde, mısraların sıralanışında yaptığı yeniliklerle şiirlerinde öz ve muhteva bütünlüğü sağlamıştı. Şiir dili kusursuz taze ve değişikti. Birçok antolojilerde belirtildiği gibi, gerçekleri duygunun tülleri arkasından vererek yumuşatmaktaydı. O, dış âlemlerden çok, kendi iç dünyasına, hatıralarına gömülü, lirik, hisli bir şairdi. 

İşte çok sevdiğim şiirlerinden biri olan Anadolu Türküsü: 

Eski içlenişler yeni özlemde durmuş,
Durmuş; gözler ki karada, eller ki ak'ta.
Kara'da az ömür, ak'ta soğuk döşekler;
Ağlatmış Anadolu'yu bir hain yasak,
Yasak da yasak, yasak da yasak, yasak da...

Dağınık özlemler bir iç çekişte saklı,
Saklı: yağmur ki bulutta, yel ki yaprakta.
Yağmurda bereket, yelde durulu denkler;
Kavurmuş Anadolu'yu bir hain kurak
Kurak da kurak, kurak da kurak, kurak da...

Körpe iççekişler bir beklenene sözlü,
Sözlü: tarla ki suda, tohum ki başakta.
Tarlada nadas, tohumda çarpar yürekler;
Sarmış Anadolu'yu bir bitmeyen merak,
Merak da merak, merak da merak, merak da...

Uzun bekleyişler harmanlarla nişanlı,
Nişanlı: ay ki gökte, güneş ki toprakta.
Toprakta gelinli kağnı, gökte melekler;
Avutmuş Anadolu'yu bir kara kavak,
Kavak da kavak, kavak da kavak, kavak da...

Küçük harmanlar hep büyük çocuğa gebe,
Gebe: torun ki başta, yavru ki kucakta.
Yavruda ağıt, torunda bütün dilekler;
Bağlanmış Anadolu'yu bir tatlı adak,
Adak da adak, adak da adak, adak ta da...

İşte siyâsi ideolojilere, son yılların moda "izm"lerine alet edilmeyen, adiliğe düşmeyen bir realizm. İşte Anadolu insanının türküsü. Anadolu insanının hasreti, vuslatı, sevinci kadar acısı, derdi, yalnızlığı, çaresizliği. Ama belirttiğim gibi, iğrenç olmayan, sımsıcak bir anlatım. 

Gültekin Sâmanoğlu gibi bütün Hisarcılar, "Mehlika Sultan"ı, vesikalı yâre, şiir dekorunun da , mehtaptan, yıldızlardan, çukuru dolmuş apteshaneye kadar düşürülmesine karşıydı. Realizm basitlik ve iğrençlik olmamalıydı.  

Diyorlardı ki:

"Şiiri çiğ bir realizme sürükleyenler, günlük dert ve sıkıntıların basit birer bilançosu hâline getirenler, memleket sanatından çok, Marksizm'e hizmet ediyorlar.  Bir ağızdan yapılan aşağı tabaka edebiyatı, yoksullukların, haksızlıkların, çirkinliklerin, kinlerin, hasetlerin büyüteçle büyütülüp şiir diye ortaya sürülmesi, kolay şöhret kazanmak, yeni görünmek hevesi kadar toplumu Marksist bir düzene götürmek için yapılan yer altı çalışmalarına destek olmak maksadını da taşıyordu."

Gültekin Sâmanoğlu'na  "Şiir nedir" diye soranlara şu cevabı verirdi: 

"Şiir binlerce çiçekten elde edilen bir damlacık esans gibi, bir yığın sözün duygu yüklü birkaç mısrada teksif edilmesidir. Bir başka anlatımla şiir, güzelliğin nefes alışıdır. Güzellik şiirle yaşar. Vatan, millet, ana, baba, evlât torun  güzeldir. Aşksız hayat, sevgisiz ömür neye yarar?. Ayrıca tabiat, mevsimler,  dağ, deniz, ırmak,  çiçek güzeldir. Tarih, ecdat yadigarları güzeldir.

Şiir, şairin ses, mana ve şekil bütünlüğü içerisinde okuyana ve dinleyene  bediî zevk veren mısralarıdır."

Gültekin Sâmanoğlu, kimileri gibi, günde birkaç şiir yazan bir şair midir? Elbette ki değildi. Böyle bir soruya şu cevabı verirdi: 

"Havasına girdiğim her şeyin şiirini yazmam mümkün olmayabilir. Üzerinde çalıştığım halde söyleyeceğimi istediğim gibi söyleyemezsem onları ya yırtar vazgeçerim veya başka bir zaman işlemek için ayırırım. Havasına girdiğim şiiri sürekli her yerde düşünürüm. Kağıda geçiririm, kelimelerle oynarım. Şayet seversem el içine çıkarır, yayınlarım."

Gültekin Sâmanoğlu, diğer Hisar şairlerinde olduğu gibi, yörüngesinden, eyleme, yoz düşüncelere ve zararlı ideolojilere saptırılmak istenen ve değer ölçülerini yitirmekte olan Türk sanatının ve Türk şiirinin tesellisi,  umut ışığı ve gerçek sesi olmuştu.  Ruhu şâd olsun.