Birçok ülke için 2020'de kâbusa dönüşen ve ekonomilere ağır darbe indiren Korona virüsü, gelecek yılın da önemli bir bölümünde yakamızdan düşmeyecek gibi. Aşı denemeleri sürerken, virüs tekrar dünya genelinde pik yaptı.

Etkisini giderek artıran ve hızla yayılan virüs, ilk çıktığı dönemlerde psikolojik bir etki yapmış, insanlar bireysel hak ve özgürlüklerinden kendi rızalarıyla vazgeçmişti. "İlk dalga yavaşladı" denilerek başlatılan "yeni normal" ise, eskisinden farksız hale geldi nedense.

Korona tedavisi, "deneme-yanılma" yöntemiyle sürüyor. Henüz tam tedavi yöntemi bulunmuş değil.

Sadece, hayvanlarda yapılan deneylerde olumlu sonuç veren bazı aşılar, insanlarda deneniyor şimdi. Eğer "dünya sağlık otoriteleri"nden onay alırsa, milyarlarca insan Korona'dan korunmak için aşı kuyruğuna girecek. Aşı, virüsü ortadan kaldıracak mı, o da belirsiz.

SERVETLERİNE SERVET KATTILAR

Milenyumla birlikte "Çin gribi", "kuş gribi" gibi hastalıklar ortaya çıkmış, grip aşısı yaptıranlar hayli artmıştı. Her yıl aşı olarak gripten korunma alışkanlığı başlamıştı toplumda.

Şimdi grip aşısı da bulunmuyor. Çünkü grip benzeri belirtilerle başlayan Korona'ya karşı, üretici ülkeler aşıyı öncelikle kendi vatandaşları için saklıyor.

Bu arada; dünyanın zenginleri, Korona nedeniyle servetlerini katlarken, ülkelerin ekonomileri ise eksi yazmaya devam ediyor.

Pandemi döneminde dünya ekonomisi modern tarihin en büyük krizini yaşarken, süper zenginler ve süper zenginlerin paralarını yöneten İsviçre bankaları servetlerini ve gelirlerini katladı.

Özellikle teknoloji ve sağlık şirketlerinin hisselerindeki hızlı toparlanma ile altın gibi değerli metallerdeki yükseliş, bu sonuçta etkili oldu.

Öyle ki, özel bankacılık hizmeti sunan bankaların en büyüğü olan İsviçre merkezli UBS, 2020’nin üçüncü çeyreğinde kârını geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 99 artırarak son 10 yılın en iyi üçüncü çeyrek sonucunu elde etti.

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) tahminine göre bu yıl küresel ekonomi yüzde 4,4 oranında küçülecek. Modern tarihin en sert ekonomik krizi yaşanmış olacak.

Kısaca, zenginler daha zengin olurken, yoksullar da daha yoksul hale geliyor. Milli ekonomisi artı yazan gelişmiş ülkeler, bu hasarı daha az kayıplarla atlatırken, ekonomilerini borçlanarak yürüten ve ürettiği tükettiğinden çok az olan ülkeler ise küresel sermayenin avucuna düşmüş durumda. Borçlanma mecburiyeti yüzünden, küresel sermayenin dilediği faizle ve şartlarla borçlanılabiliyor ancak.

Korona, bir yandan can alırken, diğer yandan gelecek nesilleri de ipotek altına alıyor.

FIRSATÇILAR BAYRAM YAPIYOR

Türkiye'de de durum pek farklı değil. Korona nedeniyle işleri zayıflayanlar, küçülmeye giderek atlatmaya çalışıyor bu fırtınayı. Bazı sektörlerde ise Korona ayrı bir alan açtı. Özellikle online satış, bu dönemde patlama yaptı. Korona tedbirlerinin başladığı Mart ayından itibaren  17 milyon kişi yardıma muhtaç olduğu gerekçesiyle devletin kapısını çalarken iki aylık salgın döneminde milyoner sayısı 30 bin 470 kişi arttı.

Şubat 2020’de hesabında 1 milyon TL ve üzeri para olanların sayısı 236 bin 370 iken koronavirüsle geçen mart ve nisan aylarında 30 bin 470 kişi arttı. İki aylık sürede milyonerler servetlerine 202.5 milyar TL kattı.

Kim bu yeni milyonerler, Koronayı nasıl fırsata çevirdiler bilemem.

Ancak, pandemi dönemini fırsata çeviren perakendeciler meydanı boş bulduğu için iyice kantarın topusunu kaçırmış durumda.

Özellikle gıda maddelerinde etiketler sık sık değişiyor ve açıklanan enflasyon rakamlarını katlayan oranlarda artışlar yaşanıyor. Kimi Korona nedeniyle ithalatta yaşanan sıkıntıları bahane ediyor, kimi dövizdeki kur artışını. Market etiketlerinde günlük değişimler yaşanır hale geldi neredeyse.

İthal gıda maddeleri için gerekçe makul sayılabilir. Ancak ya ülkemizde üretilen sebze ve meyvelerdeki "uçuk" fiyatlar nasıl izah edilecek?

Çiftçi ürettiği domatesin kilosunu 50 kuruşa satamazken, market tezgahlarında 4-5 liradan tüketiciye sunuluyorsa, burada kocaman bir soru işareti var. "Bu işin kaymağını kim yiyor?" sorusundan öte, "Nasıl oluyor da tarladan rafa gelene kadar 10 kat artıyor" sorusu önemli.

Geçtiğimiz yıl, patates ve soğanda yaşanan fiyat artışının ardından depolar basılmış, hatta önlem olarak "tanzim satış çadırları" oluşturulmuştu.

Korona illeti bir kez daha gösterdi ki; kendi yiyeceğini üretemeyen toplumlar büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor. Kendimize yeten bir ülke olmamız için tarıma verilen destekler var. Ancak, çiftçi ürettiği malın maliyetini alamazken, birileri kesesini dolduruyorsa burada bir "çarpık"lık var demektir.

Bu tuhaf çarka çomak sokulup, durum çiftçi ve vatandaş lehine düzeltilmeden belirimiz doğrultmamız imkansız.