Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon'dan demir dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak "ortak kültür ocağı”nda binlerce ruhu ısıtacaktır. Avrasya’nın, Türk âleminin Nevruz toyu kutlu olsun, Nevruz gülleri geleceğe umutlar taşısın.

Türk Cumhuriyetleri'nde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Tataristan 21 Mart Ergenekon / Nevruz bayramı'nı "Milli Bayram" olarak  ilan etmişlerdir. Bu günün coşkuyla kutlanmasına büyük önem vermektedirler.

Türk kültüründen kaynaklanan Ergenekon / Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin yıllık Türk tarihine dayalı milli   bir bayramdır.

Nevruz'un Fonksiyonları

Bu bayramdaki kutlamalar, Türk toplum hayatında farklı fakat bütünleştirici fonksiyonlara da sahiptir. Bunları şu noktalar etrafında toplamak mümkündür:

  İnsanlar arasındaki karşılıklı sevgi ve saygıyı kuvvetlendirme.  Dargınlıkları unutturarak insanları kardeşçe kucaklaştırma.    Milli birlik ve beraberliğin, birlikte yaşama isteğinin güçlenmesi ve dayanışmayı sağlama.

 Geleneklerin, göreneklerin, inançların sergilendiği bir bayram…

 Bolluk ve bereketin işareti,

 Huzur ve barış havasının evrensel ölçülerde geliştirilmesi.

Nevruz geleneği ne Sünnilikle, ne Alevilikle, ne Bektaşilikle doğrudan doğruya bağlantısı olmayan, varlığı İslâmiyet’ten çok öncelerde de bulunan bir gelenektir. Bir dinin veya mezhebin bayramı değildir. Nevruzun, çeşitli kültür çevrelerinde, farklı etnik gruplarda farklı bir içerik ve anlama sahip olduğunu, kültürler arasındaki iletişim sonucunda çeşitli kültürlere girmiş ve benimsenmiş olduğunu söyleyebiliriz.

Gerçek olan, en eski Türk geleneklerinden, bayramlarından biri olduğudur.. Yeni yılın başlangıcı, yenilik, coşku, canlanma gibi nitelikler hiç değişmeden günümüze kadar yaşadığı görülmektedir. Osmanlı devrinde de Nevruz, çok canlı biçimde kutlanmaktaydı.

 Osmanlı ailesinin mensubu olduğu Kayı Boyu'na mensup Karakeçililer’in, 21 Mart’ta Ertuğrul Gazi'nin türbesi etrafında toplanarak burada bayram yaptıklarını biliyoruz. Bu bayramın bir diğer adı, Yörük Bayramıydı.

Tahtacı Türkmenleri'nde Nevruz Bayramı, eski Mart'ın dokuzu ve Sultan Nevruz olarak adlanmakta. Bir yandan yaylaya çıkma günü, bir yandan da ölülerin yedirilip içirildiği gün olarak kabul edilmekte. Bayrama katılmayanlar köy halkınca dışlanmakta.

Yörükler arasında Nevruz, kışın bittiği ve bahar mevsiminin başladığı gün olarak kabul ediliyor.  Köy ve yaylalarda 22 Mart'ta, şehirlerde ise Nevruz günü pazara rastlamazsa, bu tarihi takip eden Pazar günü kutlanmakta.  Köy halkı 22 Mart sabahı yaylalara doğru yola çıkmakta, daha önceden "davar evleri"ne yerleşmiş olanlar,   köylerden gelen akraba ve komşularına ev sahipliği yapmakta.  Köylerden gelen grupla,  yayladakiler karşılaştıklarında bir el silah atarak “Nevruzunuz kutlu, dölünüz hayır ve bereketli olsun" şeklinde alkışlamaktalar.

Gaziantep, Diyarbakır ve çevresinde 22 mart gününe     "Sultan Nevruz" adı verilmekte. Halk, kırlara giderek Nevruz'u kutlarlarken, Kars ve çevresinde; kapı dinleme,  baca baca adetleri görülmekte.  Evde bulundurulan çeşitli meyvelerden baca baca gezenlere verilmekte… 

Orta Anadolu'da Nevruz, "Mart Dokuzu" olarak bilinmekte ve benzer kutlama görenekleri sürmekte.  Nevruzla ilgili Anadolu'da görülen diğer gelenekler arasında, ağacın güneşten etkilenmemesi için ağaca bez bağlanarak yapılan "Mart ipliği" adeti ve  Giresun'da çevresinde  "Mart Bozumu" adeti önem taşımakta. 

Tekirdağ, İzmir, Uşak, Sivas ve Şebinkarahisar'da hemen hemen aynı geleneklerin devam ettiği görülmekte... 

YARINKİ YAZIMDA, İNANÇ DÜNYAMIZDA NEVRUZ KONUSUNA DEĞİNECEĞİM.