Zeki Ömer Defne'yı 2 Aralık 1992'de kaybetmiştik.  8 Aralık'ta yapacağım "Yadımıza Düşenler" programda anlatacağım şairler arasında o da bulunuyor. Program metnini hazırlarken, kendi sesinden okuduğu bir şiirini buldum. Rahmetli hocam, o güzel şiirinin bir dörtlüğünde diyordu ki: 

"Mavilerin hâre hâre, / Seni döndürmüş bu şehre. / Kemer bir nefs-i emmâre, / Bir hazdan mı geliyorsun?"

"Nefs-i emare"ye kafam takıldı. Kemer, haz ve nefs-i emare... Bu kadar mı bir biri ile birleşterilir ve size duygu ve düşünce girdabına sürükler?

Tasavvufda "Nefsi Emmare"ye kötülüğü emreden nefis, diyebiliriz.  Nefs-i emmare, şehveti ve öfkeyi aşırı çalıştırdığı için, buna uymak tatlı gelir. 

Nefs-i emmareyi, şehvetlere kavuşmak ve kızdıkları ile dövüşmek için bir ölçü, bir sınır tanımamak  olarak da tanımlayabilirsiniz. Örnek de verirler: Hayvan susayınca, temiz suyu bulur, içer. Doyunca, artık içmez. İnsanı nefsi, doyduktan sonra da içirir. Tasavvuf öğretisi, nefsi arındırmak üstüne kurulmuştur. Varlığın insan-ı kamil mertebesine ulaşabilmesi için aşması gereken basamak, Nefs-i emmare olarak gösterilir. 

Nefis, insanda şeytanın sözcüsü, derler. Terbiye edilmezse insanı batağa götürür.  Terbiye edilirse,  Mevla'ya ulaştırır. Mevlana'nın güzel kıssaları var: 

"Su, geminin içine girerse onu batırır. Altında bulunursa, onu yüzdürür."  Yani insan nefis ve şeytana hâkim olsa derecesi artar, sahil-i selamete ulaşır. Fakat o iki düşmana mahkûm olursa, ilerleyemez, batar. 

Nefis, bütün kötülüklerin anasıdır, derler.  Mevlâna, bir de hikâye naklediyor. "Biri annesini öldürür. 'Niye anneni öldürdün?' derler. 'Zina yapıyordu' cevabını verir. 'Anneni öldüreceğine adamı öldürseydin' dediklerinde şöyle der: 'Her gün bir adam mı öldürmeliydim?'  Buradaki kötü yaratılışlı ana, o kişinin nefsidir. 

Yine nefse karşı gafil olmamak hususunda Mevlana'nın naklettiği bir kıssa var:

"Nefis, Mecnun'un devesi gibidir. Mecnun, devesini Leyla tarafına sürer. Fakat, gaflet ederse, deve onu kendi yavrusu tarafına geri döndürür."  Akıl dahi nefsi Mevla'ya yöneltirken, eğer gafil davransa, nefis hemen süflî şeylere onu sevk eder.
Rahmetli Necip Fazıl'ın anlatmak istediği bu olsa gerek. 

Yıllardır kendimi, güyâ tanırdım;
Sanık ben, yargıç ben, hep aklanırdım.
Şeytanı, en büyük düşman sanırdım;
Ondan da beteri.. Nefsimmiş meğer...

Gönlümü, hevâya kaptıran oymuş,
Şuûru şehvete saptıran oymuş,
Tutkuları, putlar yaptıran oymuş,
En sinsi düşmanım.. Nefsimmiş meğer...

Övgü dolu sözlerine kanmışım;
''Kalbin temiz'' demiş, gerçek sanmışım.
Hakk'ı ancak, zor günümde anmışım,
İçimdeki nankör.. Nefsimmiş meğer...

Öyle sevdirmiş ki, dünyayı bana;
Saraylar kurmuşum, üç günlük cana.
Hevâ heves denen, çöplükten yana
Beni sürükleyen.. Nefsimmiş meğer...

Meyhâne meyhâne, hayâl kurmuşum,
Çamurlu yollarda, yalpa vurmuşum,
Adresi hep, münâfıktan sormuşum;
Koynumdaki yılan.. Nefsimmiş meğer...

Dalmışım.. Her akşam cümbüşle meşke,
Kalmamış dilimde, riyâdan başka.
Bir kadehlik, ömrü olan bir aşka;
Beni kul eyleyen.. Nefsimmiş meğer...

Tutkuya döndükçe, giyim markası,
Yerde paspas olmuş, hayâ hırkası.
Kuşatmış kaleyi, şeytan fırkası;
İçimdeki casus.. Nefsimmiş meğer...

Ne kadar soyarsa, insan bedeni;
O kadar olurmuş, güyâ medenî.
Bu afyonu, bir çağdaşlık nedeni,
Diyerek yutturan.. Nefsimmiş meğer...

İkbâl korkusuyla, kıstırmış beni,
Kur'ân kapısına, küstürmüş beni,
Zulüm karşısında, susturmuş beni;
Nefsimin zâlimi.. Nefsimmiş meğer...

Namaza, ''Bayramlık'' fetvâsı veren,
Kullukta, ''Mevlid''i yeterli gören,
Farz dururken, nâfileyi gösteren;
Dalâlet rehberi.. Nefsimmiş meğer...

Ağzım bağlı, güya oruç tutmuşum,
Haramları, gözlerimle yutmuşum.
Seher vakti, yorgan döşek yatmışım;
Secdeye musallat.. Nefsimmiş meğer...

Bağ bahçede, hasat vakti gelince;
Hesaplar yapmışım, inceden ince,
Lâkin, Allah için zekât denince;
Elimi bağlayan.. Nefsimmiş meğer...

Vermişim, ''Ne cömert'' desinler diye;
Üç beş çürük çarık, güyâ hediye.
Arkasından, dilenmişim medhiye;
Bu alkış delisi.. Nefsimmiş meğer...

Komşuda katık yok, ben tok yatmışım,
''Tembel'' demiş, gıyâbında çatmışım,
Şevkât dersi vermiş, nutuk atmışım;
Bu sahtekâr maske.. Nefsimmiş meğer...

Kur'ân ehli görmüş, küçümsemişim,
Üstelik cür'etle ''Yobaz'' demişim.
Nice kul hakkını, böyle yemişim;
Oysa gerçek yobaz.. Nefsimmiş meğer...