Dünkü yazımda Necdet Rüştü Efe’nin biyografisini özetlemiş, sözlerini yazdığı şarkılardan, şiirlerinden birkaç örnek vermiştim. Bugün de “Türk Nüktecileri” adlı kitabından söz edeceğim. Necdet Rüştü Efe’nin “Türk Nüktecileri” adlı kitabında kimler yok ki? Aziz Nesin, Burhan Felek, Doğan Nadi, Cemal Nadir, Borazan Tevfik, Bekri Mustafa, Şair Eşref, Fitnat Hanım, İncili Çavuş, Kavuklu Hamdi, Neyzen Tevfik, Orhan S. Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Öküz Mehmet Paşa, Süleyman Nazif, Sakallı Cemal hâsılı adını anamadığım elli iki nüktedan...

Necdet Rüştü Efe’nin Borazan Tevfik’le tanışması, Tıp Fakültesi’nde öğrencilik yaptığı yıllara dayanıyor. O günlerden birkaç anısını şöyle yazmış:

“... Rahmetliye, Haydarpaşa’daki eski Tıp Fakültesinin boğaz ve kulak kliniğinde tanımıştım. Fî tarihinde Mekki Sait ve Faruk Nafiz gibi devam edip, uzun bir hastalıktan sonra aşkım gerçek meşke imkân bulamadığım bu fakültede, stajyer doktorluğa eriştiğim bir sırada hazretle karşılaştık. Borazan Tevfik’in karyolayı dolduran iri gövdesiyle; kıvırcık saçlı, esmer yüzlü, klinikte yattığını görünce yanına sokuldum. İçinde zekânın kıvılcımları parıldayan bu bir çift mustarip göz beni kendisine çekmişti. ’Neyiniz var?’ diye sordum. Gülümseyerek cevap verdi:
’Neyim yok ki? Canlı hastane gibiyim doktor!’
’Doktor değil, stajyerim’ dedim; ’henüz diplomayı almadım!’ Eliyle bir işaret yaptı: ’Geç diplomayı. O istim gibi sonradan gelsin! Hastanın hatırını soran doktor olmuş demektir. Basurcu Agâh Paşa’nın da diploması yoktu ama Abdülhamid’in dibine baka baka hekim başı oldu. Ben de seni doktor yaptım!’...”

Necdet Rüştü Efe’nin bize aktardığı Karakuşi Fıkraları oldukça düşündürücü. İşte onlardan biri: Selahaddin Eyyubi mahkûmların cezalarını yarı yarıya affetmiş. Hapishane müdürünün kafası karışmış. Ayı, yılı belli olan mahkûmların cezalarını yarı yarıya indirmiş ama müebbet hapislerin cezalarını nasıl yarıya indireceğine bir türlü karar verememiş. Öyle ya ölünceye kadar tutuklu birinin, kaç yaşında öleceğini nasıl bileceksin de hapis cezasını yarıya indireceksin? Sorununu hükümdara iletmiş. Hükümdar da onu Karakuş’a havale etmiş.

Karakuş:
’Düşündüğün şeye bak! Müebbet hapisleri bir gün serbest bırakır, bir gün hapsedersin!’ demiş.

Neyzen Tevfik bir gün Sirkeci’de Necdet Rüştü Efe ile karşılaşmış. Ayaküstü konuşurlarken Neyzen Tevfik, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün diktatörlüğünden söz etmeye başlamış. Necdet Rüştü, dönemin her taşın altından çıkan polislerinden birinin köşe başında durup kendilerine kulak kabarttığını fark edince tedirgin olmuş. Kısa kesip gitmeye davranmış. O sırada polis bıyık altından gülümseyerek yanlarından uzaklaşmış.

Olup bitenler Neyzen’in gözünden kaçmamış: “Polisten korktun değil mi?” demiş. “Bana bir şey yapamaz, çünkü ben deliyim. Bu yüzden dokunulmazlığım var. Fakat bu delilik imtiyazını kazanıp içimi rahat rahat dökebilmek için neler çektim, bilemezsin...”

Orhan Seyfi Orhon Necdet Rüştü Efe’nin ölümünden sonra şunları yazmış:

“En başta radyolarımız olmak üzere partili partisiz bütün gazeteler, bütün tanınmış zatlar, bütün siyasî şahsiyetler, bütün devlet adamları büyük bir değerbilirlikle rahmetli Doğan Nadi’nin ölümünden bahsederken, ondan pek az önce hayata gözlerini yuman, aşağı yukarı onun yaşında bir şairin adından hiç bahseden olmadı. Onun da hayatı yazı yazmakla geçmişti. Hem de şiir yazmakla! Geçer akçedir, diye manzum hikâye ve mizah tarzını tutturmuştu.

. . . Bir tek değerbilir çıkıp da rahmet vesilesi olsun diye bir defacık adını anmadı. Zavallı Necdet Rüştü Efe... Efeliği, korkusuzluğundan, güçlü kuvvetliliğinden gelmiyordu. Edebiyat gibi, edebiyattaki şiir gibi, manzum hikâye ve mizah gibi ancak sahibini çok büyük güçlükle günü gününe yaşatabilen bir tarzı tutturmuştu.

.... Necdet Rüştü Efe hayatını yıpratan bu uzun savaşın sonunda tam bir isabetle bir beyin kanamasından ölmüştür. Cenazesinde pek yakın dostları ile aile yakınları vardı.

. . . Necdet Rüştü Efe unutulmuştur. Artık onu kimse tekrar hatırlatamaz. Çünkü kimsenin bunda bir menfaati yoktur. Kim yapacak, niye yapacak?” Necdet Rüştü Efe Zincirlikuyu mezarlığında yatıyor.