Halk müziğiyle ilgili radyo yayınları Sarısözen'in 1938'de Ankara'ya gelmesiyle, önceleri birer ikişer solo program olarak sürmüş, Milli Musiki Sanatkârları Kolu adıyla Türk Halk Müziği ve Klasik Türk Müziği birlikte yürütülmüştü. 

Halk müziği yayınlarının dikkatle dinlenmeye baş-landığı 1938-1941 yılları arasında, müzik yayınları şefi Mesut Cemil Tel, halk müziğinden sorumlu şef yardımcısı ise Sarısözen'di. Muzaffer Sarısözen'in musiki mecrasına yön verenlerden biri de Mesut Cemil oldu. 

1940 yılından sonra zamanla artan halk müziği yayınları 1941 yılının sonlarına doğru Sarısözen yöne-timinde "Biz Türkü Öğreniyoruz" ve "Yurttan Sesler" adı altında yayınlarını sürdürmeye başlamıştı.
 Klasik Türk Müziğinden ayrılan bu topluluk elemanlarının sayıları gün geçtikçe artmış, böylece Türkiye Radyolarının ilk Yurttan Sesler Korosu, Muzaffer Sarısözen'in öncülüğünde resmen kurulmuş oldu. 
Muzaffer Sarısözen'e kadar radyolarda düzenli ve programlı halk müziği çalışmaları olmamıştı. Yurttan Sesler topluluğunu kurduktan sonra, programlarına kaynak kişileri ve bölge sanatçılarını davet ederek radyo sanatçılarına örnek dersler vermişti. 
Halk müziğine ilişkin görüşlerini çeşitli dergi ve gazetelerde yayımladı. Genç kuşağı halk müziğinin derlenmesi, araştırılması ve tanıtılması konusunda özendirmeye çalıştı. 
Muzaffer Sarısözen Yurttan sesler topluluğunu yetiştirerek ilk koro icrasını başlattı. Toplu bağlama çalma geleneğinin uygulayıcısı oldu. Halk müziğinde koro seslerini numaralayarak otantik karakterin kaybolmasını önlemişti.

Türkiye'de az sayıda yapılan halk müziğine ilişkin basılı yayınların biri Muzaffer Sarısözen'indi.  1941 yılında "Seçme Köy Türküleri" adlı kitabı yayınlamıştı.

Sarısözen daha sonra, 1952 yılında "Yurttan Sesler", 1962 yılında günümüzde halk müziği ile ilgili önemli bir kaynak olan "Türk Halk Musikisi Usulleri" adlı kitabını yayımladı.
Muzaffer Sarısözen'in halk müziğine verdiği hizmet kadar halk oyunlarına verdiği hizmet de büyük oldu.  1950 yılında İtalya ve İspanya'daki Avrupa Uluslararası Raks Müsabakalarına, Erzurum bar ekibi ve davulcu Kara Yılan, zurnacı Mümtaz Ardıç ile katıldı. Madrid'te 68.000 kişinin önünde, Biariz ve San Sebastian'da yapılan 5 yarışmada ekip birinciliği aldı. Bu etkinliklerde onu mahcup etleyenlerden biri Davulcu Karayılan'dı. 
1962 yılında Sarısözen prostat rahatsızlığından dolayı Devlet Demiryolları Hastanesine yattı. Burada ameliyat olacağını öğrenince, öğrencisi olan bir operatöre ameliyat oldu. 

Daha sonra ağabeyi Abdulkadir Sarısözen'in evine çıktı. Tekrar rahatsızlandığında Ankara Hastanesine kaldırıldı. Sağlığına kavuşamadı. 4 Ocak 1963 tarihinde Ankara'da vefat etti. Asri mezarlıkta büyük bir törenle defnedildi.

TRT Repertuarında binin üzerinde türküsü var. Hemen her gün radyolardan, televizyondan dinliyoruz. O bıraktığı eserlerle yaşıyor. Muzaffer Sarısözen'in radyo çalışmalarında yolunu açanlardan bir anlamda musiki mecrasına yön verenlerden Vedat Nedim Tör şöyle yazmıştı:
"Radyo programlarının çeşitli adlarla vazgeçilmez bir bölümü olan folklor müziğimiz, halk türkülerimiz 1941 yılında "ilân-ı istiklâl" etmiş oldu. 
Muzaffer Sarısözen halk müziğimizin hemen bir kara sevdalısı hem de bilginiydi. Türk halk müziği bugün bütün kültür hayatımızda özgür bir varlık olarak yerleşmiş, radyo programlarının esaslı bir demirbaşı olmuşsa bunun en büyük şeref payı Muzaffer

Sarısözen'indir."
TRT'de yayınlanan bir televizyon programında Mehmet Özbek önemli bir saptamada bulunmuştu: Şöyle diyordu:  
 "Sarısözen'in bir başka esas ülküsü vardı. Yurt sathında ortak bir dille türküleri okumak. 

Sarısözen'in Yurttan sesler programında topluluğa ortak bir dille türküleri söyletir, otantik mahalli söyleyişleri ise yöreden davet ettiği sanatçılara söyleterek o renkliliği yansıtırdı. Yurttan sesler topluluğuna bütün Anadolu'nun birlikte söyleyebileceği bir repertuar oluşturmak üzere, ortak bir dille türküleri söyletirdi."

Anadolu'nun gül dikenli yollarında derlemeler yapan yukarıda andığımız bir başka türkü sevdalısı Halil Bedi Yönetken Muzaffer Sarısözen hakkında şöyle yazdı: 
 "Muzaffer Sarısözen demek, Türk musiki folkloru, Türkiye Radyoları, Yurttan Sesler Toplulukları demektir. O olmasaydı Türk Halk Musikisi bu kadar tanınmaz, bu kadar yayılmaz, bu kadar sevilmezdi. O Halk Musikisi için yaratılmış, ömrünü halk musikisine onun derlenmesi notaya alınması, memlekete yayılması uğrunda harcanmış bir fedai, bu yolda yorulmak usanmak bilmeyen bir insandı... Sarısözen'in yaptığını aynı sadakatle yapabilecek başka bir kimse bulmak çok zordur."

Hiç kuşku yok ki Muzaffer Sarısözen başlı başına bir ekoldü. O onlarca ses ve saz sanatçısı öğrencisini yalnız türküleri değil, sanatçı adabını, terbiyesini, stüdyodaki davranışları, arkadaşlığı, sevgiyi, hoşgörüyü öğretti.