Milli Kültürümüz deyince aklımıza geleneklerimiz göreneklerimiz yemeklerimiz, giysilerimiz, oyunlarımız, türkülerimiz ve en önemlisi dilimiz geliyor.

Milli Kültürün öğeleri ya da unsurları arasında; Sanat, Tarih, Dil, Din, Güzel Sanatlar,  Felsefe, Temel bilimler Sosyal Bilimler, Teknoloji, Mimari gibi oluşumları sayabiliriz. 

Kültürleşme sürecinde iki ya da daha çok kültür karşılıklı etkileşim sonucu değişime uğrar yeni sentezler dinamik bileşkeler yaratırlar. Çağımızda sözü edilen "globalleşme" (küreselleşme) budur. Günümüzde en çok kullanılan kültürel kavramlardan biri de evrensel kültürdür. Buna bazen küresel kültür denmektedir. 

Tanımlayacak olursak, bilim teknik felsefe ve din gibi kültür öğelerini içeren ve bir topluma özgü olmayan genel geçerlikli çoğul kültüre evrensel kültür diyebiliriz. 

Bugün için bu anlamda "evrensel" olan kültür, batı kültürüdür. Fakat bu Batı kültürünün hâlen yaşayan diğer kültürlerden "üstün" ve "iyi" olduğu anlamına gelmez; sadece var olan diğer kültürlere baskın çıktığı ve dünya ölçüsünde yaygınlaştığı anlamına gelir. 

Küresel kültür teknolojiyle üretilmiş, bilinç yönetimi yapıları içinde hesaplanmış bir kültürdür. Görünüşte bir yere, dine, inanca, dünya görüşüne bağlı değildir, kopmuştur ve yansızdır. 

Hayır, o kadar masum değil. 

Evrensel kültürle birlikte gelen sorunlar var.

Emperyalizm küreselleşme olarak satılmaya başlandığından beri küresel pazarın kültürü, yani kültürel emperyalizm de evrensel kültür olarak dönüşüme uğratıldı. 

Emperyalizm, bir ülkenin başka bir ülkenin kaynaklarını sömürmesi demektir. Kültür emperyalizmi, gelişmiş ülkelerin az gelişmiş diğer kültürleri özellikle kitle iletişim araçlarıyla etkilemesi ve kendine benzetmesidir. Kültür emperyalizmi, sömürgeciliği kolaylaştırır.

Örnek: Batı kültürü, TV programları ve filmleriyle diğer kültürleri giyim, eğlence ve tüketim alışkanlıkları bakımından kendine benzetmektedir. Böylece Batı, ürettiği ürünlere daha çok pazar bulacaktır.

Kültürel Asimilasyondan ve yozlaşmadan da söz edebiliriz. Bir kültürün, kendi içindeki azınlık kültürü eritmesi ve kendine benzetmesine kültürel asimilasyon diyebiliriz.  

Kültürel yozlaşama, yabancı kültürlerin olumsuz etkisi ve toplumun kendi öz değerlerine yeterince sahip çıkmaması sonucu meydana gelen kültürel bozulmadır.

Gençlerin batı kültürüne özenmesi, yardımlaşmanın yerini çıkarcılığın ve duyarsızlığın alması, anadilin yabancı kelimelerle yozlaşması, işyeri isimlerinin yabancı kelimelerden seçilmesi kültür yozlaşmanın sonucudur. 

Oysa dil, insanlık tarihiyle birlikte ortaya çıkmış ve süregelmiştir. Dil, kültürün en temel ögesi olarak insanlar arası iletişimde en etkin araç olarak kabul edilmektedir. 

Dilin düşünceyi etkilemesi, kültürel değerleri nesilden nesile aktarması ve millete yön vermesi hayati önem taşır. 

Dilde oluşabilecek kirlenme zaman içinde millî kültür yapısını da bozabilecektir. Dilde meydana gelen kirlenmeye yabancı dillerden dilimize giren çok sayıda sözcük ve dilimizin yanlış kullanımı neden olmaktadır. Yabancı sözcükler dilbilimin öngördüğü incelemeden geçirilmeden kullanılmamalıdır. Bu sözcüklerin yerine Türkçe karşılığıolanların kullanılmasına özen gösterilmelidir.

ATATÜRK, Türk kimliği ve kültürünün en önemli unsuru olarak Türkçeyi görmüştür. Ulu önder: 

 "Millî his ve dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır." diyerek dilimizin önemini ve yabancı dillerden korunması gerektiğini ortaya koymuştur.

Ancak sonraki dönemlerde dilimizde kirlenme başlamış, son yıllarda ise bu kirlenme daha da artmıştır.