14 Ocak 2020 bugün Mehmet Emin Yurdakul’un ölüm yıldönümüydü. Aradan yetmiş altıi yıl geçmiş. Acaba yazılı, sözlü, görsel medyamızdan hatırlayacak mı? TRT de dahil olmak üzere birkaç dakika bu milli şairimize zaman ayırabilen olur mu? Doğrusu umudum yok.

Ulusumuzun yüceliğini şiirlerinde haykıran Mehmet Emin, 1869'da İstanbul'da doğmuştu. Babası Balıkçı Salih Reis, oğlunu Türk’lük sevgisiyle yetiştirmişti. Sübyan mektebinden sonra, Askeri Rüştiye Mülkiye Okulunun İdadî kısmına yazılmış, bir süre sonra, Hukuk mektebine girmişti. Burada öğrenimini tamamlayamamış, 1913'e kadar Erzurum, Trabzon, Sivas ve Hicaz'da çeşitli memurluklar ve yöneticilik yapmıştı. 1897'de yazdığı "Cenge Giderken" adlı şiiriyle, dönemin aydınlarının sevgisini kazanmıştı. 1907'de İttihat ve Terakki Cemiyetine girerek Abdülhamit'e karşı muhalif olmuştu. Türk Yurdu dergisinin kurucuları arasında yer aldı. İttihat Terakki Cemiyetince mebus olması istendiğinde bunu kabul etmemişti. M. Emin Yurdakul Türkçü olması nedeniyle memuriyet döneminde sık sık yeri değiştirilmişti. 1907 yılında Erzurum'a giderken, “Türk Yurdu” dergisini Yusuf Akçura'ya bırakmıştı.

Mehmet Emin, II. Meşrutiyet sonrası 1909'da bahriye müsteşarlığına, bu görevi istemeyince de Hicaz valiliğine atandı. Bir yıl sonra Sivas valiliğine getirildi. Ancak çalışması engellenince, üç ay sonra bu görevinden de ayrılarak İstanbul'a döndü. Türk Ocağı'nın kurucusu ve derneğin başkanı oldu. Türk Yurdu dergisinin de sorumluluğunu üstlendi. İttihat ve Terakki yönetimiyle arası açılınca, Erzurum Valiliği göreviyle 1911'de İstanbul'dan uzaklaştırıldı. Ertesi yıl da emekliye ayrılmak zorunda bırakıldı. 1913'te Musul milletvekili seçildi. Hars ve İlim Heyeti üyeliğinde bulundu. Milli Türk Fırkası'nı kuranlardandı. I. Dünya Savaşı sonunda İstanbul işgal edilince, 1921'de Anadolu'ya geçti. Atatürk tarafından ilgiyle karşılandı. Antalya, Adana, İzmir yörelerinde dolaşarak halkın ve ordunun manevi gücünü arttırıcı konuşmalar yaptı, Şebinkarahisar, Urfa ve İstanbul milletvekili seçilerek beş dönem meclise girdi.

Birinci Dünya Savaşı sonunda üzüntülerini "Türk’ün Hukuku" kitabında dile getirmişti. M. Emin Yurdakul, Savaş sırasında kahramanlık ve millî şuura dayanan yalın anlatımlı ve güzel Türkçe ile yazdığı  şiirleriyle moral vermişti. Halkçı, ulusçu düşünce ve duyguları dile getirmişti. Sosyal ve millî konuları işlemişti. Halkın ve ülkenin gerçeğini, özgürlük istemini yansıtmıştı. Coşku, umut, yüreklendirme ve öğreticilik, şiirinin ana unsurları  olmuştu.

Mehmet Emin Yurdakul'un Türkçülük fikrinde önemli yeri olan "Türkçe Şiirler" adlı kitabında dokuz şiiri bulunmaktaydı. Bu kitapcıkla edebiyatta yeni bir başlangıç yapmış ve Türkçülük bu alana girmişti. Diğer eserleri arasında, Şehit, Ey Türk Uyan, Bırak Beni Haykırayım, Aydın Kızları, Ankara'yı sayabiliriz.

Türk Ocakların 1 numaralı resmi kurucusu ve Ocağın bir numaralı üyesi olan Mehmet Emin Yurdakul 1943 yılında İstanbul'da yapılan 75. yaş gününde şunu söylüyor:

"Ben halk çocuğuyum. Hak Evladı bir ana ile babanın kucağında büyüdüm. Atalardan kalma hak öğütleriyle halk ninnileriyle çocukluğumu geçirdim biraz yetişkin çağı geldiğim vakit bu halkı çok acıklı bir halde gördüm.

Kalemimi elime aldığım zaman, nasıl bir yazı yazmak lâzım geleceğini kendi benliğimden sordun. İçimden bir sesin bana kendi kanını taşıyan ve kendi diliyle konuşan bir halkı uyandırmak için ne yolda yazmak lazım gelirse işte öyle, hitap ettiğini duydum.

Halkın ruh ve hayatından kuvvet ve ilham alarak, kalbine ateş ve alnına alev koymak, hür ve mesut mukadderatını kahraman ve fatihi yapmak gayesini güttüm"

İngilizlerin Türk Ocağını işgalinin ardından yaptığı bir konuşmada Türk Gençlerini yeniden bir büyük mücadeleye çağırarak şunları söylüyor:

“...Ey genç, bak senin ocağın, bugün de seni çağırıyor, onun milli ruhu sana bugün de başka bir mücadele yol gösteriyor. Yakılmış, yıkılmış, harap fakir vatanımızın hasretini çekiyoruz. Burada gençler baş başa vermiştir. Siyasi sınırlarıyla, dağlarıyla, dereceleriyle değil, feyzi ile ümran ile, kalemi ile , sanatı ile, yeni bir vatan çizip ortaya çıkaracağız. Biz ocağımızın mihrabı önünde bunun için toplandık, bunun için ant içtik. Ocağın içinde gözlerin görmediği, fakat ruhların sezdiği bir fikir mihrabı vardır. ...”