Türkiye'nin neresinde bir sarsıntı olsa deprem ve İstanbul sürekli gündeme geliyor. 17 Ağustos 1999 depreminden bu yana da "kentsel dönüşüm" ile "depreme dayanıklı bina" konuşulup duruyor.
Gölcük başta olmak üzere İstanbul'un bazı ilçelerini de vuran o depremin ardından inşaat standartları yeniden belirlendi ve ilk çözüm olarak binalara kat sınırı getirildi.

Aradan 21 yıl geçti ama kentsel dönüşümde bir arpa boyu yol gidilemedi. Müteahhitin istediği vatandaşa ağır geldi, vatandaşın istediği de müteahhide. Bu düğümü çözecek bir formül de henüz bulunamadı.

Vatandaşlar, işin nerede düğümlendiğini tam olarak bilmiyor. İskânı alınmamış, müstakil olarak tapulandırılmamış daha doğrusu "arsa hissesi" ile 110 metrekarelik bir dairesi olan vatandaş, yine aynı büyüklükte bir eve sahip olmak istiyor. Hem de cebinden 5 kuruş çıkmadan.

Müteahhit ise, boş bir arsaya yaptığı binadaki kadar kâr elde etmek istiyor. Yani yapacağı binanın yüzde 40-50'sinin kendisinde kalmasını. Bu makasın iki ucunu bir araya getirmek güç.

İlçe belediyeleri, ilçelerinin imarı ile ilgili planlar yapıp İBB Meclisi'ne sunuyor. İBB Meclisi'nde ise planların içeriğinden çok hangi partiye ait belediyeden geldiğine göre tavır alınıyor.

Hiç kimse "yok öyle değil" demesin.

ÇOĞU BİNA HASARLI

Birinci örnek olarak Avcılar'ı vermek istiyorum.

1999'daki depremde İstanbul'un en ağır hasar alan ilçesiydi Avcılar. E-5 kenarından başlıyordu enkaz yığınları. İlçenin önemli bir bölümü eskiden "hafriyat döküm sahası" olarak kullanıldığı için dolgu topraktı ve o toprağın üzerine yapılan binaların tamamı hasar görmüştü.

Deniz kumu kullanılan da vardı, kolonu kesildiği için çöken de.

Yıkılanlar yıkıldı.

Hasarlı olanlar ise "güçlendirme" adı altında makyajlanıp ya kiraya verildi ya da satıldı.

Avcılar Belediyesi yıllardır yaptıkları planların İBB Meclisi'nden geçmeyişinden yakınıyor. Çok iyi hatırlıyorum, 2014-2019 arasında belediye başkanlığı yapan Handan Toprak Benli, "İlçenin 100 yıllık imar planını yaptık ama İBB Meclisi'nde bekletiliyor" diye defalarca feryat etti.

Peki nerede tıkandı bu planlar?

İBB Meclisi "kat sınırı"nda ısrar ediyor. Depremde sadece çok katlı binaların yıkıldığı inancıyla olsa gerek, ilçelerde zemin üzerine 3 kat dayatması yapılıyor.

30 KATA BİLE İZİN VERİLİYOR

Ama gelin görün ki, Avcılar'da vatandaşın hayatını kurtaracak dönüşümün yolunu açacak "1-2 kat fazla"ya dönük planlara izin verilmiyor. Örneğin 5 katlı bir bina 7 kat olarak yapılacak ve 2 katı müteahhidin kârı olacak. Buna geçit verilmiyor.

Komşu ilçe Esenyurt'ta ise 30-40 katlı binalara ait imar planları İBB Meclisi'nden jet hızıyla geçiyor. Haramidere'de "dere yatağı" sayılabilecek yerlere yapılanlar dahil.

1999 depreminde hasar gören bir diğer ilçe Bağcılar'dı. Çocukluğumun geçtiği, meyveyi ve sebzeyi dalından yediğim, Tavukçu Deresi'nde balık tuttuğum Bağcılar...

Bugün Bağcılar'da "kentsel dönüşüm"e girmesi gereken binaların neredeyse yüzde 99'u, 3 dönem Bağcılar Belediye Başkanlığı yapan Feyzullah Kıyıklık döneminde yapıldı. Ve o dönem yapılan binaların büyük bölümü bugün "İmar Barışı"ndan faydalanmak için başvuru yaptı.

Neden mi?

Çünkü her yapılan binada mutlaka ruhsata aykırı bir eklenti ya da fazladan kat çıkılmıştı.

17 Ağustos 1999 depremine yakalandığım binanın 7. katı da aynı şekildeydi. "Bodrum sığınak" yerine yarım bodrum konut yapılmış, üzerine de 2 kat kaçak çıkılmış.

O dönem, önüne gelenin müteahhitliğe soyunduğu bir yerdi Bağcılar. Şimdi yardımcısı olduğu Feyzullah Kıyıklık döneminde yapılan binalar için Başkan Lokman Çağırıcı kentsel dönüşüm planlıyor.

İlçenin en değerli yerlerinden biri olan Çarşı Caddesi'nde kimine 12 kat izni veriliyor, kimine ise zemin üzeri 3 kat. Orhangazi Caddesi üzerinde "zemin üzeri 3 kat"tan fazla ruhsat verilmeyen binanın karşısında ise 20 katlı bina dikilebiliyor.

Bağcılar Devlet Hastanesi'nin bitişiğine, hatta hastane arazisi sayılabilecek yere 30 katlı bloklar kondurulabiliyor. Bu inşaatlara dair planlar İBB Meclisi'nden onay alıyorsa, örneğin Avcılar'da 7 katlı olan binanın yıkılıp yeniden 7 katlı yapılmasına neden engel olunuyor anlamak güç.

AZ KAT DEĞİL, DAYANIKLI BİNA

İstanbul'un kentsel dönüşümünü sağlamak için artık İBB Meclisi'nin de ilçe belediyelerinin de bahanesi yok.

"Yerinde dönüşüm"ü sağlamak için mevcut binalara daha fazla inşaat hakkı vermeden bu işin içinden çıkmak da imkânsız.
Eğer imar planı "kat sınırı"na göre değil, ilçenin yaşanabilir sosyal donatıları, yolları baz alınarak yapılırsa 4 kat olmuş, 7 kat olmuş hiç bir şey farketmiyor.

İmar planları inşaatı yapacak şirkete de kazandıracak, vatandaşı da çaresiz bırakmayacak şekilde yapılabilir. Örneğin Küçükçekmece'de gölün kenarına onlarca katlı binalar yapılabilirken, birkaç cadde gerisine 4 kat sınırı koymak anlamsız.

İstanbul'da beklenen deprem, ülke güvenliğini tehlikeye sokacak boyutlarda hasara yol açmadan herkes elini taşın altına koymalı ve "adamına, ilçesine göre" imar planından vazgeçilmeli.