Türkülerimiz, Türkmen gelenek ve göreneklerinin bir anlatım biçimi. "Türkü" sözcüğünün, "Türk" kelimesine "î" ilgi ekinin getirilmesiyle, “Türk’e özgü” anlamında ortaya çıktığı, daha sonra da halk ağzında "Türkü" şekline geldiği sanılıyor.

Kaz Dağları’ndan Folklor Esintileri adlı kitabımızın içeriğinde bulunan “Öyküleriyle Kazdağı Türküleri” size türkülerin kanadında duygular ikliminde bir gezinti yaptıracak. Yirmi yılı aşkın süre önce öykülerini yazdığım ve çeşitli gazete ve dergilerde yayınladığım, programlarda sunduğum türkülerin bazılarının varlığını, bir kültür insanı olan rahmetli Alibey Kudar’dan, Tahtakuşlar Köyü’nde öğrenmiştim. Alibey Kudar da bu türküleri ilk kez öğretmenlik yaptığı Ayvalık, Burhaniye, Edremit, Ayvacık, Ezine, Çanakkale hattındaki köylerde dinlemiş. Mandolin sistemine göre notalamış, onları notere onaylatmıştı. Onlar ne oldu bilmiyorum.  Umarım varisleri, koruyorlardır. Bunlara ek olarak yöreyle ilgili başka türküleri ve öykülerini de araştırdım, soruşturdum, buldum onları da gazete ve dergilerde yayınladım. Bu kadar mı? Asla, esinti ya da meçhule düşmüş yöre türkülerinden üç beş örnek olarak kabul buyurunuz.

Edremit odaklı Kazdağı türküleri içinde yakıcısı bilinenler var. Ama asıl nitelikleri anonim oluşları. Zaman içinde sahipleri unutulmuş, derin geçmişi, söylencelerde kalan öyküleriyle gelenekte yerlerini almışlar. Kulaktan kulağa aktarılarak yaşamını sürdürenler, sürdüremeyenler olmuş.

Teknik açıdan dokuz zamanlı usulün değişik aşamaları kullanılmış. Orta tempolu zeybek musikisi diyebiliriz. Genellikle bir oktav içinde seyrediyorlar. Makamsal olarak; Hüseyni, Karcığar, Nikriz, Hicaz, Eviç’ten söz edebiliriz.

 Her biri halkın iç dünyasını yaşatan, beşikten mezara kadar bütün yaşayışını içine alan gösterişsiz, iddiasız alçak gönüllü ürünler. Kazdağı türkülerinde ve türkülere vücut veren manzumelerde değişmez bir ölçü ve şekil bulunmuyor.

Bentlerdeki dizelerin hece ve dize sayıları, kavuştakların hece ve dize sayıların açısından standart yapısı yok. 

İnanç dünyasına ilişkin olarak cem türü ayinlerin bir parçası ve semahları ayrı tutarsak, içlerinde sevda türkülerinden gurbet türkülerine, ninnilerden ölüm türkülerine kadar geniş bir alanda duygu yoğunluklu lirik türküler var. Ancak dikkatimizi bir olayı anlatan türküler çekiyor. Yunan işgali, kurtuluş savaşı, eşkıyalar, çeteler, efeler bunlara ilişkin toplumda iz bırakmış olayların öyküsünün türkü biçimiyle anlatımları bulunuyor. Çoğunda satirik, yani kişileri ve toplumu kınayan ögeler var.

Bu yörenin türküleri, ilk yakanın söylediği gibi kalmamış. Yayıldığı zamanın, mekânın ve yayan insanların sosyal ve toplumsal durum ve değişimleriyle birlikte; onlar da değişmiş, her nakleden türkünün öyküsüne, sözlerine kendinden bir şeyler katmış, unuttuğu dizelerin yerine dize üretmiş, daha mı sıkıştı bir maninin veya bir başka türkünün sözlerini türkünün ezgisine uydurmuş.  Bu nedenle türkülerin başka varyantları oluşmuş. Bildiğiniz bir türküye bir başka yerde farklı sözlerle karşılaşabiliyorsunuz.

Kaz Dağları’nın Balıkesir ve Çanakkale sınırları içinde kalan köyleri ve çevrelerinde söylenen türküler, ne yazık ki yeterince derlenmemiş, geniş kitlelere duyurulmamış. Her biri gizli kalmış birer hazine değerinde. İki ilimize ilişkin TRT repertuarına kazandırılmış türkülerinin toplamı, örneğin Sivas’ın bir ilçesinden derlenenlerden az olduğunu söyleyebiliriz.

Bu arada Balıkesir ve Çanakkale yöresinde türkü derlemiş veya derlenen türküleri notaya alarak TRT repertuarına kazandırmış ya da çeşitli ortamlarda seslendirmiş kişilerin adlarını anmadan geçmek istemiyorum:

Muzaffer Sarısözen, Nida Tüfekçi, Yücel Paşmakçı, Sadi Yaver ve Adnan Ataman, Saniye Can, Mustafa Çağlar, Neriman Tüfekçi, Osman Özdenkçi, Erkan Sürmen, Ahmet Yamacı,  Nihat Kaya, Mustafa Günaydın, Mehmet Özbek, Ateş Köylüoğlu, Nurettin Çamlıdağ, Ahmet Sezgin, Erdem Çalışkanel, Recai Özdil, Hüseyin Yaltırık, Rabia Kocaaslan, Salih Urhan, Altan Demirel, Hasan Kalmaz, Yaşar Şen, Melahat Tandoğan, İdil Öztamer, Zeki Çiçek, Tolga Çandarlı, Erol Köker, Feyzullah Evcil, Ali Çakar, Hale Gür, Bahattin Turan, Ahmet Günday, Yüksel Kip, İsa Çetin.

Adlarını anamadıklarımdan hak helalliği dileğim var.