Katar ile ilgili son iki gelişme, bu ülkenin geleceği konusunda az çok bir görüş ortaya koyacaktır. Bu satırlar yazılırken Katar'dan yeni bir hamle daha geldi. Katar'ın, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)  ve Bahreyn'in uyguladığı abluka kararından mağdur olanlara tazminat ödenmesi için  dava açmaya hazırlandığı bildirildi.

ABD Başkanı Trump, Katar'ı teröre destek vermekle suçluyor. Buna karşılık ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Suudi Arabistan,  Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır'a çağrıda bulunarak Katar'a  uygulanan ablukayı hafifletmelerini istemişti.

Tam bir çelişki değil mi?

Amerika, Katar'a karşı "iyi polis, kötü polis" oyununu oynuyor.

Çünkü, Amerika'nın Katar'da üsleri var. Katar, dünyanın en büyük doğalgaz yataklarına sahip ve parası çok. Böyle bir "para babası" ülke kolayca feda edilemez. Küçük olmasına karşılık, böyle yağlı bir müşterinin Amerika için öneminin büyük olduğunu söylemeliyiz.

Bir de işin başka yönü var:

Katar, Rusya'ya yönelirse, sıkıntı büyüyebilir. Bir yandan Türkiye, öte yandan İran ve bir de Rusya ortaya çıkması halinde Katar Amerika'nın avuçlarından uçabilir. Bunların hesapları yapılıyordur.

Nitekim, Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, şimdi çıkış yollarına Rusya'yı da kattı. Zaten Amerika'nın Katar'ın bu çıkışı yapabileceğini gördüğü için "iyi polis, kötü polis" oyununu sergilemesi uygun bulunmuştu.

Şimdi kısaca bu habere ve gelişmeler göz atalım:

Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, ülkesinin içinde bulunduğu krizi atlatmak için Moskova'ya giderek, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüştü. Lavrov, görüşmenin basına açık kısmında, bazı Arap ülkelerinin Katar ile diplomatik ilişkilerini kesmesinden endişe duydukları belirtti. Lavrov, Rusya'nın bölge ülkeleriyle farklı seviyelerde sürekli temas halinde olduğunu ifade ederek, "Rusya, (Katar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki) krizin çözülmesi adına ilgili tarafların onayıyla elinden gelen her şeyi yapacaktır" dedi.

Rusya'nın prensip olarak başka ülkelerin içişlerine ve onların ikili ilişkilerine müdahale etmediğini kaydeden Lavrov, "Ancak ortaklarımız arasındaki ilişkilerin kötüleşmesi bizi memnun etmez. Rusya her türlü anlaşmazlığın müzakere masasında çözülmesinden yana. Taraflar doğrudan diyalog yoluyla birbirlerinin kaygılarını anlayabilir ve endişelerini gidermek için yollar arayabilir" ifadelerini kullandı.

Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani de bölgedeki tüm sorunların diyalog yoluyla çözülebileceğine vurgulayarak, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyinin bunun için iyi bir platform olduğunu söyledi. Al Sani, Moskova'ya geliş amacının yaşananlar ve ülkesine karşı atılan "yasa dışı" adımlarla ilgili bilgi vermek olduğunu belirterek, "Katar'ın tutumu tüm anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözülmesi şeklinde" diyerek özetledi.

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi böyle bir diyalog için "En uygun format" şeklinde konuştu. Rusya'nın uluslararası ilişkilerde önemli bir rol oynadığını kaydeden Al Sani, Katar'a karşı uygulanan "yasa dışı" eylemlerin aşılması için yardım teklif eden Rus kurumlarına teşekkür etti.

Bu gelişmelerin Amerika'nın Katar konusundaki endişelerini doğruluyor.

Dikkat edilecek olursa bölgede Rusya, İran ve Türkiye üçlü bir ittifak içinde görüntüsü veriyor. Suriye konusunda aynı görüşleri paylaşan bu üçlünün Katar konusunda da aynı çizgide hareket etmesi çıkış yolu arayan Katar'ı düzlüğe çıkarabilir mi bunu ilerleyen zaman içinde göreceğiz.

Konu ile son bir gelişme daha:

Katar, bazı Arap ülkelerinin "terörü destekleme" suçlamasına karşı, terörle mücadele çabalarını denetlemesi için eski ABD Adalet Bakanı John Ashcroft'un hukuk firmasıyla anlaştı. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır'ın başını çektiği bir grup Arap ülkesi ile ABD Başkanı Donald Trump'ın "teröre destek vermekle" suçladığı Katar, bu iddiaların yersiz olduğunu ortaya koymak için çalışma başlattı.

Ancak unutulmaması gereken noktayı da anımsatalım:

Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin Katar'a karşı ortaya koydukları eylemleri hafifletmeye yönelik bir adımlarını göremiyoruz. Çok katı davranıyorlar. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu İran ve Rusya'nın Katar'ın yanında yer almasından mutlaka büyük rahatsızlık duyduklarını da tahmin edebiliyoruz.

Hiç kuşkusuz sorunun çözümü için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da büyük çaba gösterdiğini izliyoruz.

Erdoğan, Katar krizinin patlak vermesinin hemen ardından, İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Başkanı olarak harekete geçip, Krizin çözümünde Türkiye'nin arabulucu olarak görev alabileceği duyurulurken, bu doğrultuda herhangi bir talep beklenmeksizin diplomatik destek sürecini başlatmıştı.

Erdoğan son çağrısında "Tüm Körfez'deki kardeşlerime sesleniyorum; Liderler ve Körfez halkı sizlere sesleniyorum, kardeş kavgasının kazananı olmaz, iftiralarla bir yere varılmaz. Böyle bir kavganın kazanan tarafı bölgemizdeki istikrarsızlıktan, gerilimlerden, kan ve gözyaşından beslenen odaklar olacaktır. Bıktık biz bu kavgalardan, Müslüman'ın Müslüman'ı kırmasından bıktık" demişti.

Erdoğan, ilk günden itibaren gerçekleştirdiği diplomasi trafiği kapsamında Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad El Sani, Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, Kuveyt Emiri Şeyh Sabah El Ahmed El Sabah ve Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz El Suud ile görüş alış-verişinde bulundu. Ancak, bu satırlar yazılıncaya kadar bu temasların bir sonuç vermediğini de söyleyelim.