Anadolu'nun büyük bölümünde, özellikle Alevi topluluklar arasında nevruz (22 Mart, eski martın dokuzu) yılbaşı sayılır. Bu tarih, ilkbaharın başlangıcı olarak birçok kültürde yılbaşı sayılıyor,  

Doğu Anadolu geleneklerinde nevruzu, Nuh Peygamber'in gemisinden çıkıp Ağrı'nın tepesinden yanındakilerle Sürmeli Çukuru'na indiği gün sayma inanışına rastlanmaktadır. Narlıdere Tahtacılarının inanışlarına göre ise Nevruz Hazreti Ali'nin dünyaya geldiği gündür. Nevruzla yaz günleri başlar.

Tanrı yaz günlerini uzun yaratmış "bitmeyen işler" bitsin diye, kış günlerini kısa yaratmış "yetmeyen yemekler" yetsin diye. Ayrıca Tahtacılar, cuma gününü Hz. Ali'nin doğum günü olarak kabul ederler.

Anadolu'nun birçok yerinde kıştan yaza doğru gelinirken birer ay aralıkla dokuza, yediye, beşe, üçe, bire diye gösterilen günler vardır. Bu günler dokuzdan başlayarak sırasıyla Gaziantep'te; yediye ocağın sonu ile şubatın üç haftası; beşe şubatın sonu ile martın üç haftası; üçe, martın sonu ile nisanın ilk haftası bire ile nisanın sonu ile mayısın ilk haftalarını gösterir.

Türk halk takviminde rastlanan bu gelenek 1551 tarihinde Osmanlı ülkesinde yazılmış bir Arapça - Türkçe sözlükte tespit edilmiştir. Orada kânûn-ı evvel (aralık) ayı için dokuza deyimi kullanılmıştır.

Yılın bölünmesi de aynı zamanda yıldızlarla ilişkilidir. Ülker yıldızı kasım ayı başında görünmeye başlar, mayıs (hıdırellez) ayından itibaren görünmez olur.

Mudurmu'da bu sistem için "Yıldız konuşuğu" deyimi kullanılır. Bu konuşuk Ülker yıldızı ile ayın yan yana gelişinin ifadesidir. Şu tekerleme bu sistemin ışığında hava durumunu anlatır:

"Ay konuşa yediye.

Kazıkların başı döner kadıya.

Ay konuşa beşe.

Sular bendinden aşa.

Ay konuşa üçe.

Herkes yaylaya göçe…

Sivas Şarkışla yöresinde koçkatımı yılın başı olarak kabul edilir. Koç katımı kasımın biri ile on üçü arasındadır. Koçların koyunlara salıverilmesi bayram gibi kutlanır. Düğün, nişan, çoban tutumu gibi birçok olaylar bu ayda yapılır.         

Sonyaz, koç katımından sonraki ılık, daha doğrusu yazdan kalan son günlerdir ki, pastırma yazı olarak bilinir.

Songüz, sonbaharın yerini yavaş yavaş kışa bıraktığı günlerdir.

Karakış, karın yağması ile başlar.

Zemheri, kışın en yoğun olduğu günlerdir. Zemheri'nin on beşi, miladı takvime göre ocak ayının 28'ine tesadüf eder. Kışın yarısı demektir. Şölenlerle kutlanır.

Gücüğe, yani şubat ayına; hayvanlarda görülen çiçek hastalığından dolayı çiçek ayı da denir.

Koyun yüzü, koç katımından üç ay sonraki zamandır. Yavrunun ana karnında bugün canlandığına inanılır ki, saya şenlikleri ile kutlanır.

Mart dokuzundan, yani resmi takvime göre 21 Marttan itibaren kış yavaş yavaş elini eteğini çeker. Abrılın beşi ilkbaharın başlangıcı, aynı zamanda nisanın ortasıdır. 

Zaradost, elma ve diğer meyve ağaçlannın çiçek açma zamanıdır.

Gavurun küfürü ise, zaradostu izleyen yanıltıcı sıcaklardır.         .

Kağnı dönümü, baharın başladığı dönemdir.

Döl zamanı, nisan ortalarında başlar. Bazı yerlerde buna kuzu meledi de denilir.

Günler ve aylar ile ilgili çeşitli inanışlar vardır. Salı günü başlanılan işin sallanacağı, kırk perşembe üst üste çamaşır yıkayanın zengin olacağı, cuma akşamı iş yapmanın günah olacağı gibi.

Takvimlerde geçen zaman adları ile ilgili birkaç maniden örnek vermek istiyoruz:

Yaz gününde av avlanmaz

Her ağaca at bağlanmaz

Elkızı elindir ele gider

Hiçbirine bel bağlanmaz.

Bahar gelir yaz olur

Kar yağar güz olur

Karasevda çekenlerin

Ömürleri az olur.

Bugün ayın otuzu

Eğri bağlar hotuzu

Dünyada yar sevmeyen

Ahirette yer topuzu

İslam öncesi Türk kavimlerinin takviminde on iki ay olduğunu bu on iki ayın adlarının da sıçan, öküz, kaplan, tavşan, ejderha, yılan, at, koyun, maymun, tavuk, it ve domuz olduğunu biliyoruz.