Uğursuz hatta çok şerefsiz bir geceydi 15 Temmuz. Gaflet değildi, dalalet değildi tam anlamıyla hıyanetti. Ülkenin kalelerini bir bir işgal edenlerin, milletine kurşun sıktığı, elinde bayrağını sallayıp önünde duranı bile tankla ezdiği bir cinnet haliydi. O gece, kansız hainleri de ortaya çıkardı, kayıtsız şartsız vatanseverleri de... "Her şerde bir hayır vardır" derler ya hani, o şerefsiz gece birçok hayra gebeydi. Millet tek yumruk olacak, tüm şer güçlere karşı birbirine sarılacak, bugüne kadar aramıza sokulan tüm nifaklar için "pas sökücü" etkisi yapacaktı yaşananlar.

Ama olmadı...

14 Temmuz'un iklimi birkaç farkla yeniden hâkim olmaya başladı sanki. Herkes, o gecenin ve öncesindeki birçok zulmün faili Fethullahçı Terör Örgütü'ne karşı, herkes lanet okuyor. Ama toplumun değişik katmanları arasındaki fay hattı kapanacağına daha da açılıyor.

Savcılık sorguları, mahkeme tutanakları, emniyetin ve istihbaratın yaptığı çalışmalar sonucu ortaya çıkarılan FETÖ'nün kirli çamaşırları bir bir ortaya savruluyor. İyi de oluyor. Sınav yolsuzlukları, bürokrasi merdivenlerini kimlere nasıl tırmandırdıkları, makam ve güç için örgüte kendisini köle yapanların ortaya çıkması, ahtapotun kolları gibi devleti ve toplumu kuşatmaları...

* * *

Bugüne kadar FETÖ'yle ilişkilendirilen hiç bir fecaate, bu örgütün faili olduğu ilan edilen hiç bir suça itirazım yok. Çünkü, FETÖ konusunda "acaba" diyenlerden değilim. ABD'yle ve o ülke içerisinde çelik kasnak gibi sağlam bir örgütlenmeye sahip güçler ittifak yapmış hiç bir yapıya "masum" gözle bakmam mümkün değil çünkü. Türkiye'nin hayrına olacak hiç bir teşkilata, sivil toplum dinamiğine, fikir örgütlenmesine ABD, İngiltere, Almanya, Rusya gibi ülkelerin tolerans göstermeyeceğinden de eminim. Türkiye'nin daima kendi iç sorunlarıyla boğuşan bir ülke olması için ne kadar büyük enerji harcadıklarının farkındayım. Osmanlı'nın son asırlarında başlattıkları "paylaşım" hamlelerini, hesapları bozan Kurtuluş Savaşı'ndan sonra dondurmak zorunda kaldıklarını, NATO'ya girişimizden itibaren planlarını güncelleyip, 10, 20, 50 yıllık stratejiler belirlediklerinden de kuşkum yok. İşte o planların, hedeflerin bir parçası olarak devşirildi, kurgulandı ve beslenip palazlandırıldı FETÖ...

Gelelim bugüne. Yani FETÖ ve 15 Temmuz'a...

Gelelim, çünkü gerek "ihanet gecesi"yle ilgili, gerekse daha öncesiyle ilgili ne varsa, onların üzerinden "siyaset" yapılmasının yanlışlığını vurgulamak gerekiyor. Kimse, kendisini oraya buraya çekip, sütten çıkmış ak kaşık yapmaya kalkmasın. Kimse masum değil...

Ülkenin Cumhurbaşkanı ve iktidar partisinin kurucusu, belirleyici iradesi olan Recep Tayyip Erdoğan, bu örgütle ilgili olarak "Rabbim ve milletim beni affetsin" dedikten sonra söylenenlerin hepsi bu söze gölge düşürüyor. İktidar partisi mensupları ve kendisini iktidara göre konumlandıran kim varsa, bu sözü gölgede bırakacak sözler sarf ederek her şeyden önce en büyük kötülüğü Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan'a yapıyorlar.

Karşı cephede yer alanlar da, iktidar partisiyle FETÖ arasına soğukluk, çatışma girdiği andan itibaren bu kavgadan siyasi rant devşirme çabası içerisine girdiğini de kabul etmeli.

Bu sürecin miladını net olarak kestirmek mümkün değil. Ama, bu sütunda Radikal Gazetesi'nin 6 Nisan 2012 tarihli manşetinin "operasyon" olduğunu, muhalefete uzatılan ilk zeytin dalı, hatta havuç olduğunu yazmış birisi olarak, sonrasında yaşananları da gözlemledik, kendimizce analiz ettik elbette.

* * *

Tüm bunlar yaşanırken, bütün "şer" işler ortada dururken, toplumun hâlâ bir kesiminde 15 Temmuz'a, FETÖ'ye, soruşturmalara hâlâ kuşkuyla bakanlar yok mu, var... Neden peki, bunu hiç düşünüyor muyuz?

FETÖ üzerinden kişisel hesaplaşmaya, fikrini veya zikrini beğenmediği insanları bu örgüt üzerinden vurmaya kalkanlar yüzünden... Savcılara, makam, sorumlu mevki sahiplerine, bürokratlara, hatta devletin emniyet ve istihbarat organlarına tavsiyede bulunmayı bırakın "talimat yağdıran"lar yüzünden.

Ergenekon'da, Balyoz'da, Askeri Casusluk'ta, Hrant Dink cinayetinde dün FETÖ'nün senaryosunu palazlandırıp ülkeye algı operasyonu çekenlerin o sicili orta yerde dururken, bugün anlattıklarına kuşkuyla bakıldığından.

Dün FETÖ'nün operasyon savcılarının heykelini dikmeye kalkanlar, TSK'ya ait bavul dolusu belge getiren gazeteciyi göklere çıkaranlar, ABD'nin FETÖ eliyle TSK'ya çektiği operasyonun "kalemşörü" olanlar yüzünden "kuşku" beyinlerden atılamıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Anlatamayacağım şeyler var" derken, "her şeyi bilen" otorite olarak ortaya çıkanlar, FETÖ'ye karşı verilen mücadelenin meşruiyetini, etkisini zayıflatıyor ve toplumun bu şer güce karşı tek vücut olmasını engelliyor.

Kimse üzerine alınmayacak biliyorum ama, yine de uyarmak istedim.