18 Mart 1915 sabahı İngiliz ve Fransız filoları, tam yolla ve büyük bir güven, kibirve mağruriyet içinde boğaza girdiler.  Saat 8,30'da Anadolu ve Rumeli kıyılarındaki Türk tabyalarını bombalamaya başladılar. 

Çanakkale Boğazı'nın iki yakasında mevzilenen Türk topçularının açtığı ateşler ve Karanlık Limana Nusret Mayın gemisinin döşediği 26 adet mayının etkisiyle  mevcudunun üçte birini yitiren İngiliz ve Fransız gemilerinden oluşan donanma, saat 17,30'da çekilmek zorunda kalmıştı. Ayhan İnal'ın dediği gibi:

"Çelikler eriyip ümitler söndü
Zırhlılar denizin dibine indi
Türk yine meydanda arslana döndü
        Mağrur düşman el'amana başlasın
Bu ders onun iliğine işlesin. ... .."

Mehmetçik, düşmanı denizden bir adım bile geçirtmemeye yemin etmişti. Anadolu bozkırının o güne kadar deniz görmemiş çocukları, sanki kırk yıldır denizlerde  savaşıp da pişmiş kişilere özgü beceriyle düşman gemilerine geçiş hakkı tanımamıştı.

Hüseyin Çelikcan, 276 kiloluk top mermisini yalnız başına kaldırıp namluya sürerek ateşleyip İngiliz Zırhlısı Ocean'ı batıran Seyit Onbaşı'yı şöyle anlatacaktı:

"Dağ doğurdu su kabardı Boğaz'da,
Bismillah deyince Seyit Onbaşı. 
Nur serpildi Seddülbahir üstüne
Bismillah deyince Seyit Onbaşı.
Yaprak dala, dal gövdeye dayandı,
Çiçeklerin rengi ala boyandı,
Siperde ilâhi ışıklar yandı,
Bismillah deyince Seyit Onbaşı.
Allah Allah sesi geldi derinden
Belli ki Mehmet geçti serinden;
Kuş yuvadan kalktı, martı yerinden
Bismillah deyince Seyit Onbaşı.
Okka artık başka yerde ağırdı,
Gök yağmuru, ay-yıldızı çağırdı,
Ve bir şehit ateş diye bağırdı,
Bismillah deyince Seyit Onbaşı.
Mermi şimşek olup çıktı namludan,
Dalga sanki kopmuş gibiydi sudan.
Boy attı filizler, büyüdü fidan,
Bismillah deyince Seyit Onbaşı.

Bu savaşta, Bouvet (Buve), Ocean (Oşın), İrrestible (İrreszitibil) muharebe gemileriyle iki muhrip, yedi mayın arama gemisi batmış, yedi zırhlı gemi görev yapamayacak duruma gelmişti. 

İngiliz ve Fransızlar, 18 Mart 1915 bozgunundan sonra, boğazın yalnızca deniz kuvvetleriyle geçilemeyeceğini anlamışlardı. Halide Nusret Zorlutuna da öyle diyordu:

"Bir atom bombası burada her taş,
Suları zehirdir, düşman, içilmez!
Sen zarar edersin, dilersen yaklaş:
Geçilmez bu zorlu geçit, geçilmez!
Yabancıya tekin sayılmaz bu yerler
Her çamın dibinde bir şehit bekler!
Rüzgârları söylet, dinle bak ne der:
Geçilmez bu zorlu geçit, geçilmez!
Bu toprak, güneşin doğduğu yerdir,
Düşman! Karşındaki er oğlu erdir.
Bu büyük gerçeğe aklını erdir:
Geçilmez bu zorlu geçit, geçilmez!

Nihayet bu büyük gerçeği düşmanlar da anladı ve bu nedenle bir anfibik hareketin planlamasına girişildi. Bu sırada Türk Başkomutanlığı da Çanakkale bölgesindeki birliklerini yeni kuvvetlerle takviye ederek 5. Orduyu kurmuştu. 

Eğer Müttefiklerin Donanması Çanakkale Boğazı'ndan  geçmeyi başarsaydı, Gelibolu Seferi yani Çanakkale çıkarması, Çanakkale savaşları, Türk'ün ateşle imtihanı  olmayacaktı. İstanbul alınıp boğazlar Ruslara verilecek, böyle bir morale kavuşan Rusya'da bolşevik ihtilali olmayacaktı. Böylece Ruslar, Anadolu'yu işgale devam edecekler, Kurtuluş savasını gerçekleştiren ordumuz Doğu cephesine de bölünecek ve kurtuluş gerçekleşmeyecekti. İlk anda aklımıza gelenler bunlar. Gerisini daha sonraki bölümlerde ele almak istiyorum. 

YARIN: Ve de  Mehmetler birer birer