"Gazetecilikte yerel kültürün rolü" nedir? 

Bu soruya yanıt vermek için önce gazete ve kültür kavramları üzerinde duralım:

 Politika, ekonomi, kültür ve daha başka konularda haber ve bilgi vermek için, yorumlu ya da yorumsuz, her gün ya da belirli zaman aralıklarıyla çıkarılan yayına gazete diyoruz.

Gazetenin içeriğinde neler olmalıdır?

BİK ilgili yönetmeliğinde şöyle belirlenmiş: 

 "MADDE 62 - (1) Gazeteler içeriklerinde güncellik ihtiva eden iç ve dış siyasî, sosyal, ekonomi, kültür, sanat, magazin ve spor konularındaki haber, köşe yazısı, makale, yorum, etüt, röportaj gibi sair yazı ile resim, fotoğraf, grafik, karikatür ve benzerlerine yer verir. 

(2) Gazeteler tarafından kullanılacak olan yukarıdaki fıkrada belirtilmiş dokümanların, gazetecilik açısından özgün olması ve bir değer ifade etmesi, ayrıca, 39 uncu madde nin sekizinci fıkrasında yer alan içeriklerin dahil olduğu asgarî yüzölçümlerinin en az üçte ikisinin bu içerikle doldurulması şarttır."

Demek ki bir gazetenin eski adıyla münderecatında yeni adıyla içeriğinde politika, ekonomi, spor ve diğer iç ve dış haberlerle birlikte kültür, şiir, fıkra, atasözü ve benzeri konularda yazılar olmalıdır.

Buraya bir nokta koyduktan sonra  kültür üzerine de konuşalım: 

Bir toplumun tarihsel süreç içinde her alanda ürettiği maddi ve manevi değerlerin bütününe kültür diyoruz. 

Kültürü, yaşama biçimi bilgisi olarak tanımlayabiliriz. İnsan elinin ve aklının değdiği her şeye, kültür ürünü diyebiliriz.

Kültür bir toplum mirası. Onun  kimliğini oluşturuyor, onu diğer toplumlardan farklı kılıyor. 

Öğrenme ile kazanılıyor, sosyal kalıtım yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Mirası devralan yeni kuşaklar yaptığı yenilik ve değişmelerle kültürün zenginleşmesine yardım ediyor. 

Yani kültür durgun olduğu kadar değişken

Bütün etkinliğini doğa ile iç içe gerçekleştiren insanoğlu,  zamanla estetik bakış açısı kazanarak resim, müzik, şiir, heykel ve diğer sanatları kültürel zenginliğinin içine katmış.

Birey, içine doğduğu kültürel ortamın özellikleri ana-babasından, yakınlarından, arkadaşlarından, okuldan, sokaktan ve iş ortamından öğrenmiş. Ömür boyu süren bu öğrenme ve uyma sürecine sosyalleşme denirlmiş. Sosyalleşme süreciyle içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olmuş. Olayları algılayış tarzından giyim tarzına, düşünüş tarzından davranış biçimine kadar her konuda kültürden etkilenmiş...

Gelişmiş ülkelerin az gelişmiş diğer kültürleri özellikle kitle iletişim araçlarıyla etkilemesi ve kendine benzetmesine kültür emperyalizmii diyoruz. Çağımızda sömürgeciliği kolaylaştıran en önemli faktör budur. 

Öte yandan bir kültürün, kendi içindeki azınlık kültürü eritmesi ve kendine benzetmesi durumu vardır ki bu asimilasyondur. Asimilasyon, normal bir süreçle olabildiği gibi devlet eliyle zorla da olabilir.

Yabancı kültürlerin olumsuz etkisi ve toplumun kendi öz değerlerine yeterince sahip çıkmaması sonucu meydana gelen bozulmaya, kültürel yozlaşma diyoruz.  Örnek olarak; batı kültürüne özenmeyi, yardımlaşmanın yerini çıkarcılığın ve duyarsızlığın alması, anadilin yabancı kelimelerle yozlaşması, dini bayramların özünden uzaklaşıp tatile dönüşmesi, işyeri isimlerinin yabancı kelimelerden seçilmesi gibi onlarcasını sıralayabiliriz. 

Genel olarak Türkiye Kültüründen söz edebiliriz. Lokal bir alanda yaşayan bireylerin kültürleri, etnik ve inanç grupların kültürleri, Laz kültürü, Çerkez kültürü, Türkmen, kültürü, Yörük Kültürü, Alevi Bektaşi kültürü  gibi alt kültür olarak niteleyebileceğimiz yerel kültürden de söz edebiliriz.