1954 yılında Avrupa'yı kapsayan Bordeu, 1971 Münih bildirgelerini, 1993 Avrupa Konseyi'nin basın ahlâkına ilişkin metinlerini hatırlıyoruz. 1993 yılının Mart ayında Uluslararası Gazeteciler Sendikasının Brüksel'de düzenlediği bir toplantıda, "Basın Meslek İlkeleri" kabul edildi. Daha sonra bu metin, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin de kararıyla uygulama metni durumuna getirildi.

Bu metne göre, gazeteci naklettiği veya yorumladığı olayın doğruluğunu araştıracaktı. Yazdığı yazının sorumluluğunu taşıyacak, toplum hayatı bakımından ve adliye açısından çok önemli ise meslek sırrını saklayıp saklamamakta vicdanına danışacaktı. Etnik ve dinsel gruplar hakkında küçültücü haber yapmayacak, özel hayatın kutsiyetine saygılı olacaktı. Mesleğinin haysiyetini savunacak, haber toplamak için uygunsuz yollara başvurmayacaktı. Meslek arkadaşları ile dürüst bir rekabet ile gerekli bir dayanışma arasında denge kuracaktı. Her şeyden önce kamu çıkarının hizmetindeydi. 

Türkiye'de Basın Ahlâkı, 1857 yılında Matbaalar Nizamnamesi, 1858 tarihli Ceza Kanunu ve sonraki çeşitli uygulamalarla, basına sınırlamalar, yasaklar ve ahlâki kurallar bir dayatma olarak getirilmişti. 

Birinci Büyük Millet Meclisi'nin hazırladığı 20 Nisan 1924 tarihli "Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun 77. maddesi, "Matbuat kanun dairesinde serbesttir ve neşredilmeden evvel teftiş ve muayeneye tabii değildir." hükmünü getirerek, basının sansür edilemeyeceğini anayasal güvence altına almıştı. 

Cumhuriyet tarihinde, Şeyh Sait isyanından sonra, 4 Mart 1925'te kabul edilen 578 sayılı "Takrir-i Sükun Kanunu" ile basına kısıtlama getirilmişti. 

İlk Basın Yasası 1931 yılında kabul edilmişti. 

25 Mayıs 1935 tarihinde Ankara'da Birinci Basın Kongresi toplandı. Amaçlar arasında gazetecilik mesleğinin ve gazetecilerin ilerleme ve yükselme yollarını araştırmak ve Basın Birliği'ni kurmak vardı. 

Basın Birliği, 14 Temmuz 1938 tarihinde yürürlüğe giren Kanunla ile oluşturuldu. Kanun, bütün basın çalışanlarının birliğe üye olmalarını öngörüyordu. Türk Basın Birliği'nin Kuruluş Kanunu'nda, "basın mensuplarının haklarını, gazetecilik mesleğinin şeref ve vakarını, korumak, gazetecilik okulları ya da meslek kursları açmak, uluslararası mesleki temaslar yapmak vs." gibi tamamen basının iç sorunlarını çözmeye ilişkin amaçlar da bulunmaktaydı Ne yazık ki bu amaçları gerçekleştiremeyecek bir yapıya sahip olmuştu.  Nitekim 30 Mayıs 1946'da kaldırıldı. 

10 Haziran 1946'da İstanbul'da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti kuruldu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın ortak girişimi sonucu, 24 Temmuz 1960 günü, saat 15.00'te düzenlenen törenle, Basın Ahlâk Yasası, gazeteciler ve yayın kuruluşları temsilcileri tarafından imzalandı. Uygulamaları denetlemek için de, Basın Şeref Divanı'nı kuruldu. 

Sözü edilen Basın Ahlâk Yasası özetle: Gazetecilik mesleği, kişisel yarar için ve kamu zararına kullanılamaz. Ahlâka aykırı ve müstehcen yayın yapılamaz. Şeref ve haysiyetlere karşı haksız yayın yapılamaz, kişi ve kurumlar aleyhinde iftirada bulunulamaz. Din istismarı yapılamaz. Haberler doğruluğuna emin olunmadan yazılamaz. Taraf tutan fikirler haber metninde verilemez. Yayınlanmamak kaydıyla verilen bilgiler yayınlanamaz. Yanlış yayınlar dolayısıyla gönderilen tekzipler en kısa zamanda yayınlanır, gibi hükümler içeriyordu. 

Türkiye'de basın mesleğinde ilk özdenetim kurumu sayılan "Basın Ahlâk Yasası" ve "Basın Şeref Divanı" uygulaması genellikle siyasi nedenlerle bir süre sonra başarısızlıkla sonuçlandı.