Feyzi Halıcı "Edebiyat 'edep' ten gelir. Bence şiirin de edepli olması gerekir. Küfür şiir değildir. Şiir lirik bir musikidir." Diyor.
Çağrı Dergisi'nin 1958 Ekim 10. Sayısındaki yazısına "Mutlu Şiir" başlığını koymuştu. Şu noktalara değiniyordu:
Bir söz konusu edildi mi, yargılarınız günü - birlik kendi beğenilerimizden öteye geçemiyor. Kendi görüş ve anlayışımız her defasında, çeşitli şiirlerin, aynı dar açıdan mikrofon sözcülüğünü yapıyor. "Daha öteye yol yok!" veya "Camı kıran o'ydu'" dedik mi, bütün dava halledilsin, istiyoruz.. Beğendiğimiz, sevdiğimiz şiirler, kara sularımızdan öteye yelken açamayan şiirler oluyor, nedense. Ya davranışlarımız, ya sağduyularımız, dolu dizgin bir yeniliği, bir acayip güzelliği beraberinde getiren şiirleri anlayamıyor, değerleyemiyorsa, bir beyaz sukuta niçin yol aramıyoruz da ellerimiz dil, kağıtlarımız kalem kesilircesine kendimizi savunuyoruz. Doğrucası böyle hallerde münekkit, san'at sever bir okuyucu kişiliği benimsemelidir.
Gerçek anlamıyla şiir, bir zorlama sanatı değildir. Hele bir tekrarlama sanatı hiç değildir. Klasik ve köklü bir eğitimden geçmiş bir kalem sahibinin, zekâsı anlayışı, duygusu ölçüsünde şiirin imkân kapılarının araştırılması, şairine kişilik kazandırır. Günümüzde şiir akımı çok yönlü bir özellilik taşımaktadır. Bu oluşun sebebi şiirin kolay bir uğraşı olması düşüncesin den doğuyor. Oysa, bütün zor olan şeylerin bir kolay kanısını uyandıran tarafları vardır. İlk, eli kalem tutanların başvurdukları bir sanat dalı olan şiirin beş on yıl devamlı çalışanlara dahi bir manevi avantaj sağlamadığı gerçektir. Alan küçüldükçe, görülebilecek kusurlar büyür. Hüner, bu küçük alanda at oynatabilmektedir. Esasında derinliğine bir soluk isteyen şiirin diğer san'at kolları yanındaki bu mikroskobik görünüşü, nedense çoklarını, yollarını göremeyecek kadar yanıltıyor ve onları garip iddialarını affı imkânsız kusurların sahibi yapıyor.
Duru şiir, yalın şiir, düşünceli şiir, anlamsız şiir, İyi şiirin ve gerçek sanatçının en tarafsız ayrışımını zaman yapacaktır. Günümüzde şiire yakınlık gösterenlerin ayrıca fazlalığı en büyük faydayı beraberinde getirmektedir. Zira, bunca uğraşanlar asrımızı şiirlerinde yansıtacak bir iki mutlu sanatçı için çalışmaktadırlar.
Gelecek zaman, işin dedikodusuna kaçmadan, afişten, propagandadan uzak, bilr bal arısı titizliği ile köşesinde, yalın güzele, sağlam dile ve şiirin mana dolu iç dünyasına vecd içinde gönül veren sanatçı için, dakikalarını dol durmaktadır.
Güzelin, gerçeğin, milli edebiyatımıza, dilimize getireceği yepyeni havanın, şiirimizin yerinde saymadığını, kendi kendisini tekrar etmediğini göstermesi bakımından faydası büyük olacaktır
Feyzi Halıcı'nın kültür konusundaki düşüncesinin merkezinde millilik vardır:
"İnsanoğlunu, iradesiyle bir inanç bütünlüğü içinde toplayan din, insanların karşılıklı anlaşmalarını sağlayan ve aralarında mânevî bir bağ kuran dil, sağlam ve geçerli bir hayatın müjdecisi ahlâk, geçmişten bugüne ulaşan gelenek, görenek, san'at değerleri, kısacası toplumun kökten gövdeye süregeldiği bütün değerler; kültürün muhtevasını teşkil eder. Bu sebeple kültür, kendine hâs kokusu ve rengiyle seziş, duyuş, düşünüş ve ifade tarzıyla bir milletin karakteridir ve en önemli özelliği de millî oluşudur."
İşte Feyzi Halıcı'dan bir şiir:
ZAMANI ÇAĞRIŞAN GÜZEL
Zamanı çağrışan güzel
Sular bıkmaz akmağınan
Güzelliğin mi eksilir
Bir göz ile bakmağınan...
Sevgidir bedene düşer
Ataşsız yemek mi pişer
Gönül ziyade mi yaşar
Gam yükünü çekmeğinen...
Dostlar durmaz gel ederler
Bir kapıya kul ederler
Mutluluğu bal ederler
Acı soğan, ekmeğinen...
Dumanlı olur yüceler
Geçer bu yoldan niceler
Güne erişir geceler
Bir çırayı yakmağınan...
Donatır gönül burcunu
Akça sevda güvercini
Sevenler vurur harcını
Zaman adlı tokmağınan...
Göğe ersen bir başına
Değmez damla gözyaşına
Dönersin mezar taşına
Gönül evi yıkmağınan...
Düş mü, yalan mı, sahi mi
Gönül bir boş sürahi mi
Uğru olmaz can tohumu
Bir bedene ekmeğinen...
Yedi dağın bürümceği
Şekle durur bir çiçeği
Giyinirsin bin gerçeği
Gözün yaşı dökmeğinen...