Işığın Beşiği

Fethiye’de Caretta Su Kaplumbağaları

Caretta su kaplumbağaları Fethiye Çalış Plajına çıkarak kuma bir çukur açıp, buraya yumurtlalarını bırakıyor. Plajın bazı yerlerinde kaplumbağa yavrularını korumak amaçlı tel kafesler kurularak, yumurtaları bu şekilde korunmaya çalışılmakta. Kaplumbağalar rahatça kıyıya çıkıp, yumurtlayabilsinler diye, geceleri Çalış Plajı'nda ateş yakmak, gürültü yapmak yasak edilmiş olmasına rağmen, malesef bu uyarılara uyulmamaktadır.

Deniz kaplumbağaları, Yunanistan ve İtalya sahillerinde çok daha güvende, çünkü koruma konusunda daha bilinçli ve dikkatli hareket edildiği bazı uzmanlar tarafından dile getirilmekte. Caretta Carettalar, Türkiye sahillerinde ışık, gürültü, çevre kirliliği, tehlikeli atıklar, yasal olmayan yapılar, tesadüfi avlanma, kaçak kum çıkarımı ve kıyı erozyonu gibi tehditlerle karşı karşıya bulunuyor. Aslında herkesin yapabileceği basit ve kolay birtakım şeyler var, doğaya sadece biraz daha duyarlı olunması gerekiyor. Geceleri plajlarda yürüyüş yapılmaması, kaplumbağaları gece plaja çıktıkları zaman korkutmamak, yanlarına yaklaşmamak, fotoğraf makinası, ya da kamera flaşları kullanmamak, güneş şemsiyeleri kullanmamak, çöpleri plaja atmamak, kısaca doğaya daha duyarlı olmak yeterli.

Özellikle carettalar karaya çıktığında, herkes görmek ve resim çekmek için yanlarına gitmek istiyor, onlar da korkup, denize doğru geri dönüyor. Ancak Caretta 2-3 kez sahile çıkmayı deneyerek, yumurta bırakmak için geri döner. Eğer aynı şekilde korkup kaçarsa, yumurtalarını denize bırakmak zorunda kalır, ki bu da bütün yumurtaların yok olması, üreyememesi anlamına gelir.

Caretta Caretta'ların Fethiye-Çalış Plajı'na bıraktığı yumurtaların başında nöbet tutan Avusturya Viyana Üniversitesi ile Hacettepe Üniversitesi'nden 20 öğrenci, Caretta türünün devamını sağlamaya çalışıyor. Caretta Caretta'ların yumurtlama döneminin başladığı 15 Mayıs'ta Fethiye'ye gelen öğrenciler, Viyana Üniversitesi'nden biyolog Christine Fellhafer gözetiminde, Çalış Plajı'nda gönüllülük esasına göre çalışıyor. Öğrenciler, akşam saatlerinden itibaren plajda devriye gezerek, carettaların kumsalda bıraktığı izlerden yuvaları tespit ediyor. Tespit edilen yuvaları GPS yardımıyla işaretleyen öğrenciler, daha sonra demir kafeslerle koruma altına alarak, gündüz plajda güneşlenen tatilcilerin zarar vermesini engelliyor. Yumurtlama sırasında karşılaşılan carettaları uzaktan izleyerek, dış etkenlere karşı koruyan öğrenciler, yumurtadan çıkan yavruların da güvenle deniz ulaşmasını sağlıyor. Ayrıca sahile çıkan carettaların fotoğrafının flaşla çekilmemesi ve onlara ışıkla yaklaşılmaması konusunda tatilcilere uyarılarda bulunuyorlar.

Fethiye Yörükleri

Yörük; yürü(mek), yörü(mek), kelimesinden türetilmiştir. Bu haliyle, Yörük, “yürüyen”, “göçen”, “göçebe” veya “yarı göçebe” olarak yaşayan insan demektir. Terimin ilk anlamı göçebe yaşayış tarzı ile ilgili olsa da zamanla “göçebe” yaşayıştan ayrılmış, toprağa bağlanmış, köylüleşmiş, hatta kentlileşmiş insanların bir bölümü, atalarının yaşayış biçiminin adı olan “Yörük” sözünü kendilerine sıfat olarak kullanmaya devam etmişlerdir. Osmanlı Devleti döneminde ortaya çıkan bu ad, göçebe yaşayışın sosyal hayattan çekilmesine paralel olarak yavaş yavaş unutulmaya başlamıştır. Yaşayış ve ekonomik üretim tarzının adı olan Yörüklük, günümüzde bir kültürel yapı özelliği taşımaktadır. Yörük, bir etnik yapının adı değildir. Yörüklüğü, farklı bir etnik grup şeklinde göstermek, Türkmen ve Türk adından ayrı düşünmek mümkün değildir.

Yörükler, etnik olarak Türklerin Türkmen/Oğuz kolundandırlar. Pek çok kaynakta “Türklerin Anadolu’ya göçüyle yerleşik hayata geçen Oğuz Türkleri, Türkmen adıyla kalmış, göçebe kalanlar ise, Yörük adıyla anılmışlardır” denilmekte ise de bu tam da doğru bir tespit değildir. Yazılı kaynaklarda, Türkmen adına ilk defa, XI. Yüzyıl eseri olan Kaşgarlı Mahmut’un “Divanu Lügai’t-Türk” adlı eserinde rastlamaktayız. Yörük adının, bir taifeyi adlandırmasının varlığı ise XVI. Yüzyılda geçer. Kanaatimce, XVI. Yüzyıldan sonra Türkmen adından ziyade Yörük adının kullanılmasının sebepleri vardır. Türkmenler; Osmanlı döneminde devlete sık sık başkaldırmış, onunla savaşmış, merkezi devletten uzaklaştırılmış olmak duygusuyla isyan etmiştir.

Konulara sadece günümüz penceresinden bakarak bir sonuca gitmek doğru değildir ve bu tarz yaklaşım yanılgıları doğurmaktadır. Tarih, sadece kitaptan okunmaz; tarih coğrafyadan, topraktan, kalıntı eserlerden, insandan okunur. Bunun için, aslında Türkmen olan Yörüklerin, Türkmen değil de Yörük adıyla bilinmelerinin sebeplerini tam olarak anlayabilmek için tarihi dönemlere göz atmakta fayda vardır.

Türklerin göçebe veya yarı göçebe yaşayışı ve düşünüşünün adı olan Yörük/ Türkmenlik kaynağını çevre, hayvan ve insan sevgisinden alır. Bu geleneğin evrensel olabilecek değerlerinin tespit edilerek düşünsel ve kültürel bir varlık olarak canlandırılması Türk kültürü açısından faydalıdır. Yörük hayatının bir bölümü de alternatif bir turizm anlayışı içinde ele alınarak günlük hayat içinde canlandırılabilir. Bu yolla Türk kültür hayatının zenginliği hem gelecek kuşaklara, hem de yabancı turistlere gösterilebilir.

Devamı haftaya…