Çocuğunuz zorlu üniversite maratonunun sonuna geldi. Biz aileleri için ise maraton asıl şimdi başlıyor. Zira dizimizin dibinde, her dediğimizi yapan çocuğumuz artık bir yetişkin ve kendi kanatlarıyla uçmaya hazır.

Üniversite sınavı tercih sonuçları açıklandı. Öncelikle yerleşen ve yerleşemeyen tüm gençlerimizi bu serüvenin bir parçası oldukları için tebrik ediyorum.

Şimdi akıllarda birçok soru, ebeveynlerde endişe, gençlerde heyecan var. Yaşadığı ilde üniversite kazanan gençlerimiz il dışı gidecek olanlara göre mevcut düzenlerinin devam etmesi nedeniyle daha avantajlı. İl dışı kazanan gençlerimizin bazıları hayal ettiğini yaşayacağı için sevinirken bazıları da açıkta kalmamak için il dışı tercihi yapıp bir de üstüne yerleşince “acaba gitmesem mi?” sorusuna cevap arıyor.

Gençlerin çoğunda aileden uzaklaşma, il dışında ev tutup arkadaşlarıyla birlikte yaşama düşüncesi hâkim. Aileden uzak yaşama hayali kuran çocukların ebeveynlerini bu konu üzerine düşünmeye davet ediyorum. Ancak bu detayı başka bir hafta kaleme alacağım.

Çoğunluğu 18 yaş grubundan oluşan gençlerimiz artık üniversiteli. Çocuğunuza bugüne dek nasıl bir eğitim verdiyseniz, kişilik yapısının oluşum sürecinde hangi olgularla beslediyseniz artık üniversite hayatında bunun karşılığını göreceksiniz. Çünkü artık kimse çocuğunuza kantinde otururken “hadi evladım ders başlıyor, sınıfına!” demeyecek. Devamsızlık yaptığında okul idaresi ailesini aramayacak. Okul içerisinde düzen bozan davranışlar sergilediğinde ebeveynleri okula çağırılmayacak, sizler de çocuğunuz adına üzgünlüğünüzü belirtip bir şans daha isteyemeyeceksiniz. Çocuğunuz düşük not aldığında “benim çocuğuma nasıl bu notu verir hemen arıyorum o öğretmeni” diyemeyeceksiniz. Çocuğunuz haftanın beş günü aynı saatte okula gidip aynı saatte okuldan gelmeyecek. Bu sebeple ebeveynleri olarak derse katılımının kontrolü sizin elinizde olmayacak.

Kısacası hem gençleri hem de aileleri yeni bir serüven bekliyor artık. Bugüne dek çocuğunuzda nasıl bir sorumluluk bilinci geliştirdiyseniz, tehlikeleri algılaması ve buna karşı davranış örüntüsü geliştirmesi için ona nasıl bir kazanım elde ettirdiyseniz bundan sonra bunun avantajını ya da dezavantajını göreceksiniz.

AKARSULARDAN DENİZLERE…

Birey olma, bireyselleşme ne yazık ki ülkemiz aile sisteminde doğru algılanan bir kavram değil. Çocuğun “ben bir bireyim” isyanı ve bireyselleşmek istemesi aile tarafından genellikle “aileden kopması” olarak tanımlanarak “sen artık bizi istemiyorsun belli” şeklinde algılanıyor.

Oysa ki bireyselleşme farklılıklara izin verilerek, benliğin kim ve ne olmasına izin vermek anlamına geliyor. Yani çocuğunuzun bireyselleşmesi olması gereken ve sağlıklı bir durum. Ancak bu 18 yaşına kadar bağımlı aile yapısı içerisinde büyüyen çocuğunuzun bir anda kendisini derin denizlerde bulması ne yazık ki onun için kolay olmayacak. Bugüne dek aile içerisinde sağlıklı iletişim becerileri geliştirmemiş, doğru anne-baba tutumu sergilememiş ailelerde şimdi daha çok tartışmalı günler kapıda.

DEĞİŞİME HAZIR OLUN!

Bugün itibariyle değişime hazır olun. Çünkü sizleri yeni bir düzen bekliyor. Çocuğunuzda hem yeni bir okulun hem de birey olmanın heyecanı var. Ebeveyni olarak bu süreçte bir de kendi kaygılarınızı çocuğunuza yansıtarak onun stres seviyesinin daha da artmasına yol açmayın.

ÇOCUĞUNUZ ARTIK “ÇOCUK” DEĞİL

Bugüne dek kurallar koydunuz. Zaman zaman bağırdınız, azarladınız, kısıtladınız, engellediniz. Ancak çocuğunuz artık “çocuk” değil. O artık bir yetişkin. Sizler de artık onun rehberisiniz. O artık gerçek hayatın zorluklarıyla kendisi mücadele edecek. Üniversite hocasıyla yaşadığı problemi kendisi çözecek. Ders devamlılığını özgür iradesi ile sağlayacak. İl dışında okuyorsa problemleri tek başına çözmeyi, insan ilişkilerinin yönetimini, ev idaresini, para yönetimini, her zorlukta ağlamamayı, sorunlar karşısında çözüm üretmeyi kendisi öğrenecek. Sizler ebeveynleri olarak onlara sadece rehberlik edeceksiniz. Ah bir de ebeveynler olarak bu süreçte eserinizi uzaktan seyredeceksiniz…