Hem bayram hem de seçim olunca mesajlar sağanak gibi geliyor... Yasal düzenleme yapılmıştı, izin alınmadan reklam ve tanıtım mesajı gönderilmeyecekti. Yasayı bilen de yok, uyan da yok... Aklına esen mesaj atıyor. Belediyeler şurada program var, şu televizyonda canlı yayın var, diye tüm Ramazan boyu mesaj attı. Hatta aynı gün birkaç kez mesaj gönderdikleri de oluyordu. Seçim olunca partilerden ve adaylardan da mesaj geliyor. Hayatımda hiç oy vermediğim ve de vermeyeceğim partiler mesaj atıyor. Tanımadığım ve adını ilk kez duyduğum adaylar benden oy istiyor. İstanbul'da yaşıyor olmama rağmen İstanbul dışındaki adaylar bile mesaj gönderiyor.

Kimisi cuma mesajı, kimisi bayram mesajı, kimisi tanıtım mesajı... İstanbul'dan mesajla Türkiye'nin diğer ucundaki mitinge çağıran bile var. Herhangi bir bakan veya milletvekilinden hazır mesaj gelince gerçekten mutlu olan insan var mı? Ya da bu mesajlardan etkilenip de oy verecek olan? Bakan veya milletvekilleri, mesaj göndererek mi vatandaşa kendini tanıtıyor.
Bakan da milletvekili de belediye başkanı da yaptığı hizmetle adını duyurmalı... Adını duyurmak mesajlara kalmışsa... Hiç zahmet etmesinler... En kötü tarafı da mesajları engelleyemiyorsunuz...

Zorunlu olarak ilgili ilgisiz her saatte mesaj yağmuruna maruz kalıyoruz. Çare olması gerekenler, mesajla taciz ediyor... Milletvekili, bakan veya belediye başkanı, halkın parasıyla, bayram kutlamaktan, reklam yapmaktan ve vatandaşı taciz etmekten vazgeçsin. İşini yapsınlar yeter.

Bir diğer husus ise vatandaşlardan gelen mesajlar... Bayram veya cuma günü için bir söz veya resim bulup mesaj atıyorlar. Bayramı veya cumayı kutluyorlar. Buraya kadar anlaşılabilir. Bir tek bayramınız kutlu olsun demek için dakikalarca video göndermek de ne oluyor Allah aşkına... Ciddi birşey olabilir, diye bakayım diyorsunuz. Seyrediyorsunuz, cumanız kutlu olsun veya bayramınız kutlu olsun yazan ve başka hiçbir bilgi içermeyen uzun bir video... Bu kadar şey için insanların vaktini çalmaya değer mi... Gerçekten niyetiniz bayram kutlaması ise üç kelime ile bunu ifade edebilirsiniz.. Hadi bir yerden kopyaladığınız resmi ve sözü de anlarım. Hiçbir mesaj içermeyen alakasız bir müzikle dakikalarca uzunluğundaki videoya ne gerek
var?

En azından dostunuza, arkadaşınıza saygı duyun... Bayramı kutlarken, boş boş şeyler seyrettirmeyin... Siyasiler, belediyeler, zaten yeterince mesajla taciz ediyor. Bir de üstüne uzun ve gereksiz videolarla siz taciz etmeyin...

MERMER SEHPA

70 yaşlarındaki adam, kapıyı anahtarla açıp girdi. Elindeki poşet, ekmeğin sıcağına zor dayanıyordu. “Bizim torunlar şu içinden fındık çıkan çikolatayı seviyorlardı değil mi hanım?” diye seslendi, elindeki paketi göstererek.

Evet, der gibi başını salladı hanımı. Salona girip çikolataları şekerliğin içine boşalttı. Evin içi gül suyu, çikolata ve taze ekmek kokuyordu. “Şu sehpayı pencerenin önüne çekelim mi bey?” dedi hanımı; “Torunlar etrafında koştukça yüreğim ağzıma geliyor. Baksana köşelerine, sipsivri...”

İki kenarından tutup ağır mermer sehpayı zorlukla pencerenin önüne çektiler. “Oh be” dedi adam; “Hakikaten futbol sahası gibi oldu. Şimdi istedikleri gibi koştursun keratalar.” Masanın üzerinde torunlar için aldıkları ufak hediye paketleri diziliydi. Paketlerin üzerinde isim yazmasa da hangi paketin kime ait olduğunu biliyorlardı.

Karı koca birbirlerine sarılıp kim bilir kaçıncı kez bayramlaştılar. İkisinin de gözlerinin içi gülüyordu. Evin içi bayram kokuyordu. Bir ara yaşlı adamın telefonu çaldı. Biraz konuştuktan sonra telefonu kapatıp mutfağa gitti. “Kimmiş arayan?” diye sordu hanımı, çayı demlerken. “Ercan” dedi yaşlı adam; “Çocuklar tatil diye tutturmuş. Ucuz bir otel ayarlamışlar. İzmir’e gidiyorlarmış.”
“Ee, sağlık olsun” dedi hanımı. Kısa bir sessizlikten sonra, “İyi olsunlar da…” Ekmekler soğumadan kahvaltı yaptılar. Kadın, hediyelerin bir kısmını dolaba kaldırırken zil çaldı. Kapıdaki delikanlı diğer oğullarıydı. “Hoş geldin oğlum. Nerede gelin hanım, çocuklar?” “Sormayın anne ya” dedi 30 yaşlarındaki adam mahcup bir şekilde; “Ben namazdan döndüğümde çocuklar hâlâ uyuyorlardı. Esma da gelemedi o yüzden. Kusura bakmayın.” “Olsun oğlum” dedi annesi, “Çay koyayım mı? Yeni demlendi.”

“Sağol anneciğim, içmeyeceğim. Çocukları Darıca Hayvanat Bahçesine götüreceğiz bugün. Tatilken değerlendirelim dedik. Başka zaman fırsat olmuyor malum. Akşam erken dönersek uğrarız inşallah.” Biraz oturduktan sonra ellerini öpüp çıktı genç adam. Karı koca konuşmadan salonda bir süre oturdular.

“Bayram namazı için erken kalkınca gün ne kadar uzun oluyor değil mi hanım?” dedi adam zorlukla gülümseyerek; “Baksana saat daha sabah sekiz buçuk.” Evet der gibi başını salladı hanımı. Sonra kalkıp mutfağa doğru yürüdü.

“Akşam kesin aç gelir bunlar hayvanat bahçesinden. Ben gidip yemek koyayım ocağa. Gelen giden olursa bir daha fırsat bulamam.” Yemekler pişti. Öğle ve akşam yemeklerini baş
başa, hiç konuşmadan yediler. Gece yatmadan önce de ağır mermer sehpayı pencerenin önünden alıp salonun ortasına koydular...

TEBESSÜM

BAYRAM NAMAZI

Temel'in bir akrabası ölür. Temel cenaze namazında en arka sırada durur. “Ölen senin akrabandır, senin en önde durman lazım. Niye en arkada duruyorsun?” diye soranlara Temel; “Ben cenaze namazı kılmayı bilmiyorum” karşılığını verir. Bir hafta sonra Temel'in kaynanası ölür. Cenaze namazında Temel bu kez en ön saftadır.

Arkadaşları, “Temel niye en ön saftasın, hani sen cenaza namazı kılmayı bilmiyordun” diye sorarlar. Temel gülümseyerek; “Bu cenaze namazı değil, bayram namazıdır” der.

GÜNÜN SÖZÜ
İşi insan mutluluk, kötü insan tecrübe, yanlış insan ders, mükemmel insan iz bırakır.
Mevlana