Türkiye'de geçmişten günümüze sürekli konuşulan bir konu vardır. Neden bizden bir bilim adamı yetişmez dünyaca ünlü bilim adamları neden sürekli ecnebilerden çıkar. Bu konu yıllarca konuşuldu yazıldı bilim adamı yetiştiremiyoruz olanı da beyin göçü ile yurt dışına kaptırıyoruz. Evet bilim adamı yetiştiremiyoruz değerlerimizi de beyin göçüyle yurt dışına kaptırıyoruz. Peki ne yapıyoruz bilim adamı yetiştirmek için beyin göçünü engellemek için kendimize hiç soruyor muyuz?

Türkiye'nin 81 ilinde Üniversitemiz kuruldu bu üniversitelerde gelecekte çok değerli bilim insanları yetişecektir. Önemli olan bu bilim insanlarımızın milli yerli olarak ülkemizde kalmasını sağlamak Türk Milletine ve tüm insanlığa hizmet etmelerini sağlamak olmalıdır diye düşünüyorum. Prof. Dr. Aziz Sancar hocamız Nobel ödülü aldı Türk milleti olarak gurur duyduk. İnşallah gelecekte başka Türk Bilim adamlarımızın bu ödülü almasını temenni ediyoruz.

Bu bağlamda; alınan Nobel ödülü çok önemlidir ama her şeyden önemlisi bu ödülü ülkemize kazandıran Prof. Dr. Aziz Sancar sayesinde Türk insanında bilime ve bilim insanına karşı ilgi duyulmaya başlandı. Dikkat ediyorum Nobel ödülü aldığı tarihten bu yana bundan önce hiçbir bilim adamına gösterilmeyen ilgi alaka Aziz hocamıza gösteriliyor. Üniversiteler başta olmak üzere Belediyeler, Sivil toplum örgütleri açılış, konferans, panel v.b kültürel programlarına Aziz Sancar hocayı getirebilmek için yarışa girmiş durumda. Demek ki ülkemizde bilime önem vermek Nobel ödülünden geçiyormuş. Olsun buna da şükür ya o Nobel alınmasaydı Aziz Sancar hocamızda Türk Einstein'ı olarak nam salmış rahmetli Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu hocamız gibi Türk gençleri tarafından yeterince tanınmayacaktı.

Değerlerimize sahip çıkalım yeni Aziz Sancarlar ve Oktay Sinanoğlu yetiştirmek için onları rol model olarak öğrencilerimize tanıtalım. Bunu özellikle son dönemde yazılı ve görsel medyamız başarıyla yapıyor ve bu durum beni fazlasıyla mutlu ediyor. Aziz Sancar hocamızı son günlerde televizyon programlarında gazetelerde çok sıkça görür olduk inşallah devamı gelir diye düşüyorum. Bende bir gazeteci olarak bu duruma bir katkıda bulunmak istiyorum tanımayanlar bilmeyenler için bu değerlerimizin hayat hikayelerini kısaca sizlere anlatmak istiyorum.

Prof. Dr. Aziz Sancar kimdir?

Aziz Sancar Mardin'in Savur ilçesinde, orta gelirli çiftçi ailesinin sekiz çocuğundan yedincisi olarak dünyaya geldi. Anne ve babasının okuma yazma bilmediğini söyleyen Aziz Sancar "Ancak eğitimin önemini biliyorlardı ve çocuklarının tümünün eğitim alması için ellerinden geleni yaptılar" diyor. İlk, orta ve lise eğitimini Mardin'de tamamladı. İyi bir öğrenci olmasının yanı sıra lise futbol takımında kalecilik de yaptı ve Genç Milli Futbol takımın denemelerine çağrıldı.

1963'te girdiği İstanbul Tıp Fakültesi'ni 1969'da bitirdikten sonra Savur'da iki yıl sağlık ocağında hekimlik yaptı. Daha sonra Dallas'a giderek Dallas Texas Üniversitesi'nde Moleküler Biyoloji dalında doktora yaptı. Yale Üniversitesi'nde DNA onarımı dalında doçentlik tezini tamamlamıştır. Daha sonra DNA onarımı, hücre dizilimi, kanser tedavisi ve biyolojik saat üzerinde çalışmalarını sürdürdü. 415 bilimsel makale ve 33 kitap yayınladı. DNA'nın onarılması ile ilgili yaptığı çalışmalardan dolayı 2015 Nobel Kimya Ödülü'nü kazanmıştır. Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik bölümü öğretim üyesi görevini sürdürmektedir. Kanser oluşumunda ve tedavisinde önemli bir unsur olan DNA onarımı üzerinde yıllardır çalışan Sancar bu mekanizmayı 35 yılda çözdüklerini, ancak bunun hastalara ulaşmasının biraz zaman alacağını ifade etti.

Kendisi gibi biyokimya profesörü ve öğretim üyesi olan Gwen Boles Sancar ile evlidir. Eşiyle birlikte ABD'de okuyan Türk öğrencilerine yardım etmek ve Türk-Amerikan ilişkilerini geliştirmek amacıyla Aziz & Gwen Sancar Vakfı'nı kurmuştur. Vakfın ABD'nin Kuzey Carolina eyaletinde "Carolina Türk Evi" isimli bir öğrenci misafirhanesi de bulunmaktadır. Sancar Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri çifte vatandaşlığına sahiptir.

Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu kimdir ?

Oktay Sinanoğlu babasının Türkiye Başkonsolosluğunda görev yapmakta olduğu Bari'de doğdu. Oktay Sinanoğlu  ve ailesi 1939 yılında İtalya'da II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından ailesiyle Türkiye'ye döndü. Oktay Sinanoğlu, sonradan TED Koleji olan Ankara Yenişehir Lisesi'ne burslu öğrenci olarak girdi ve 1953 yılında bu okulu birincilikle bitirdi. Okulun bursuyla Kimya Mühendisliği okumak üzere ABD'ye gitti. 1956'da ABD Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kimya Mühendisliği'ni birincilikle bitirdi.

1957'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nü sekiz ayda bitirerek yüksek kimya mühendisi oldu. "Alfred Sloan" ödülünü aldı. 1959'da Kaliforniya Üniversitesi Berkeley'de kuramsal kimya doktorasını tamamladı. 1960'ta Yale Üniversitesi'nde öğretim üyesi (asistan profesör) oldu. 1960-1961 yıllarında atom ve moleküllerin çok-elektronlu kuramı ile "Doçent" oldu. 1963'te 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırarak 28 yaşında "tam profesör" unvanını aldı. 20. yüzyılda Yale Üniversitesi'nde bu ünvanı alan en genç öğretim üyesidir

1962 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay Sinanoğlu'na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör ünvanını verdi. Yale Üniversitesi'nde ikinci bir kürsüye daha profesör olarak atandı. 1973'de Almanya'nın en yüksek "Aleksander von Humboldt Bilim Ödülü"nü ilk kazanan kişi oldu. 1975'de Japonya'nın "Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülü"nü kazandı; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay Sinanoğlu'na ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti Profesörü ünvanı verildi. 1976'da Japonya'ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi. Kendisi Türk-Japon kültür, bilim ve eğitim ilişkilerinin temellerini atmıştır. Amerikan Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk üyesidir. Meksika hükümeti tarafından yüksek Bilim Ödülü "Elena Moshinsky" ile ödüllendirildi.

Dünyada yeni kurulmaya başlayan moleküler biyoloji dalının ilk profesörlerinden biri oldu. DNA sarmalının çözelti içinde o biçimde nasıl durduğuna açıklama getirdi. Dünyanın pek çok yerinde buluşları ve kuramları ile ilgili konferanslar verdi. 1980'li yıllarda çalışmalarını kimya biliminin basit bir şekilde öğretilmesine yönelik bir kuramsal çerçeve üzerinde yoğunlaştırdı. Ancak 1988'de yayımlanan çalışmaları akademik dünyada ilgi görmedi. 1993'te Yale Üniversitesi'ndeki profesörlük görevlerinden erken sayılabilecek bir yaşta emekliye ayrıldı. Aynı yıl Türkiye'ye dönerek Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü'nde profesörlüğe atandı. 2002 yılında bu görevden de emekliye ayrıldı.

Türkiye'de bulunduğu dönemde çalışmalarını daha çok Türk milli kimliği ve Türk dilinin önemini anlatmaya adadı. Eğitim dilinin resmi dil olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savundu. Prof. Dr Oktay Sinanoğlu  Matematiksel yapısından dolayı Türkçe'nin en iyi bilim dili olduğunu söylemektedir

Yaşamı boyunca Kuantum mekaniği'ne birçok katkıda bulunmuş bir bilim adamıdır. P.A.M. Dirac'in de üzerinde uğraştığı ancak çözümleyemediği bir problemi, "Kuantum mekaniği"nde, Hilbert uzayının topolojisi ve içerdiği yüksek simetrileri çözdü. Böylece Kimya bilimini bu topolojik inceleme ile sağlam bir temele oturttu. İki defa Nobel' e aday gösterildi. Defalarca Nobel Akademisinin isteği üzerine Nobel'e aday gösterilmesine rağmen alamadı. Türk Einstein'ı Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu 19 Nisan 2015 tarihinde ABD'de kaldırıldığı hastanede vefat etti.

Tüm akademik çalışmaları içinde en önemli 5 kuramı şöyledir:

Many Electron Theory of Atoms and Molecules (1961) - Atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı
Solvophobic Theory (1964) - Çözgeniter kuramı
Network Theory (1974) - Kimyasal tepkime mekanizmaları kuramı
Microthermodynamics (1981) - Mikrotermodinamik
Valency Interaction Formula Theory (1983) - Değerlik kabuğu etkileşim kuramı.