Suriye'de yeni bir dönem başlatmak için Rusya, Türkiye ve İran'ın üzerinde mutabık kaldığı, Esad'ın da "Her şeyi konuşmaya hazırım" dediği Astana zirvesi önümüzdeki hafta yapılacak. Kazakistan'ın başkenti, tarihi bir toplantıya tanıklık edecek.

2011 yılından bu yana devam eden ve 400 binden fazla insanın ölümüne, milyonlarca insanın yurtlarından göç etmesine neden olan iç savaşın, bu zirveyle sonlanması ihtimali var. Belki de, bugüne kadar yapılan Cenevre toplantılarından daha çok umut veriyor Astana zirvesi. Çünkü, Cenevre'de zaten taraflar masaya yumrukları sıkılı vaziyette oturuyordu. Türkiye, "birkaç hafta" süre biçtiği Esad'ın daha fazla dayanamayacağını düşünüyor, muhaliflerin Halep'in ardından Şam'a doğru zafer yürüyüşü yapacağına inanıyordu. Devreye önce IŞİD faktörü girdi, ardından Tahran'ın Şii milisleri ve Rusya...

Muhalifler de kendi aralarında bölününce, Rusya-İran destekli Esad kuvvetleri Halep'in tamamını ele geçirdi. Ajanslar, önceki gün Esad birliklerinin El Bab'a doğru ilerlediğini haber verince, Fırat Kalkanı üzerine de değişik tartışmalar başladı.

* * *

Astana zirvesi öncesi, Esad birliklerinin El Bab'da ilerlemesi ve Türkiye destekli muhaliflerle karşı karşıya gelmesi en kötü senaryo. Her iki harekatın da IŞİD'le savaşla sınırlı kalması gerekir. Ankara-Şam yakınlaşması için El Bab'da IŞİD'e karşı ortak operasyon belki de en büyük adım olacak.

Rusya, Türkiye, İran ve Suriye açısından Astana zirvesi için aşılamayacak engel yok. Esad'ın "Her şeyi konuşmaya hazırım" sözü, Rusya'nın teminatıyla büyük anlam kazanıyor. Ancak zirveyle ilgili sorunlar tam olarak aşılmış değil. Elbette "son şans" değil Astana zirvesi, fakat önemli bir fırsat.

Ortadoğu'da "yıllarca sürecek düşük yoğunluklu savaş" üzerine strateji kuran ülkeleri de rahatsız ediyor Astana zirvesi. Özellikle, kendilerinin belirleyici olmadığı, bölge ülkelerinin kendi aralarında uzlaşarak çözüm yolları arayacağı bir zirveden ürküyor Büyük Ortadoğu Projesi'ni hazırlayan "üst akıl."

* * *

ABD'nin birkaç günlük hükmü kalmış Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, ülkesinin Astana zirvesine davet edilmediğini açıkladı gazetecilere. Zirve 23 Ocak'ta yapılacak ve zaten Obama ile bakanları, dolayısıyla bakanlık sözcüleri de o tarihte koltuğunda olmayacak. Toner'in bu açıklamayı yapma ihtiyacı duyması, ABD'nin kontrolü yitirmesinden duyduğu endişeyle ilgili doğrudan.

Mark Toner'e ilk yalanlama  Washington Post gazetesi'nden geldi ve gazete Rusya'nın Trump yönetimine daveti telefonla ilettiğini iddia etti. Doğrusu da bu zaten.

Astana zirvesi ABD, İngiltere ve Fransa'nın Suriye'deki etkilerini de azaltacağı için bu ülkeler denklem dışında kalmayı hazmedemiyor.

Bunun en net işaretini, Özgür Suriye Ordusu içerisinde yer alan ve Suriye iç savaşı öncesi ABD, İngiltere ve Fransa'nın özel kuvvetleri tarafından eğitilen gruplar verdi. Türkiye'nin, El Bab'da "kalkan" olduğu Özgür Suriye Ordusu içinde yer alan bu gruplar, Astana zirvesini yokuşa sürecek, hatta sabote edecek taleplerde bulunmaya başladı. Ardından, ABD'den ikinci bir hamle geldi. ABD, eğitip donattığı ve "kara gücü" haline getirdiği Suriye PKK'sının Astana zirvesinde masada yer alması için Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı verilen yapıyı ileri sürdü. ABD, Suriye PKK'sının tüm karar ve yönetim kademesini oluşturduğu SDG'yi, Türkiye'ye rağmen "Suriyeli muhalifler" olarak kabul ettirmeye çalışıyor.

* * *

Bugün Ortadoğu'da yaşanan tüm savaşlarla ilgili strateji aslında 1982 yılında çizilmişti. İsrail strateji uzmanı Oded Yinon, "İsrail çevresindeki Arap devletlerini küçük parçalara bölerek İsrail'in bölgesel gücünü tesis etmelidir" demiş, Irak'ın Kürt-Şii ve Sünni devletlere bölünmesi de bu planda yer almıştı. Irak şu anda fiilen üçe bölünmüş durumda.

Pentagon albayı Ralp Peters, 2006 yılında ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde Yeni Ortadoğu haritası yayınlamıştı. Peters'in şu sözü de unutulmamalı: "Sürekli

çatışmalar çağına girdik! Dünyanın hiçbir yerinde barış olmayacaktır. Ama ekonomi ve kültürel kazanımlarımız daha sistemli olacaktır. Buna karşı duranları yok edeceğiz."

Peki, hem Oded Yinon'un planı, hem de albay Peters'in sözleri gerçekleşti mi?

Dönüp, Irak'tan Libya'ya kadar Ortadoğu'ya bir göz atarsanız, Türkiye'yi bekleyen tehlikeleri de göz önünde bulundurursanız herşeyin tıkır tıkır işleyen bir planın ürünü olduğunu siz de fark edeceksiniz.

ABD'de George W. Bush döneminde başlatılan bu dönem, Obama ile de devam etti. Obama'nın yardımcısı Joe Biden, 2013'te bunu itiraf etmiş ve "Eğer bir İsrail olmasaydı, çıkarlarımız için bir tane yaratmak zorunda kalacaktık" demişti.

ABD, Musul ve Kerkük'ün, İsrail'in ve kendisinin bölgedeki en güvenilir müttefiki Barzani'nin elinde kalması için hem Bağdat'ı, hem de Türkiye ve İran'ı ikna etmeye çalışıyor. Türkmen şehirlerine el koyup, nüfus ve tapu kayıtlarını sistematik olarak yok edip bölgenin demografik yapısını değiştiren Barzani "Kuzey Irak-Hayfa petrol boru hattı" yolunda adım adım ilerliyor.

Astana zirvesi, Suriye'de savaşı "hesaplanandan önce" sonlandırarak tüm bu planları bozabilir. Tabii, Rusya bu konuda ABD'nin yeni başkanını seçen güçlerle "Sykes Picot" benzeri bir mutabakata varmadıysa...