Roma’da alternatif noktalar

Campo de’ Fiori

Çiçek Tarlası anlamına gelen Campo de’ Fiori, Roma’nın ana meydanlarından biri. Daha çok çiçek, meyve ve sebze pazarı kurulduğu için ünlenen meydan, yerel hayatı deneyimleyebileceğiniz en güzel yerlerden biri. Campo de’ Fiori pazarı, Pazartesi sabahından Cumartesiye kadar çalışır ve Pazar günleri kapalıdır. Bölge, hem alışveriş yapanlar hem de turistler için güzel ve atmosferik bir destinasyon olmasının yanı sıra, tarihi açıdan da önemli bir yere sahip. Taze pişmiş ekmekten pizzaya ve çok daha fazlasına, Campo de’ Fiori’de herkes için bir şeyler var. Ev yapımı konservelerini, soslarını ve tatlı ikramlarını da satan çok sayıda bağımsız yapımcı var. Eve götürmek için birkaç tane satın almayı düşünebilirsiniz. Meydan, geceleri de oldukça hareketlidir. Çok sayıda teras barına ev sahipliği yapan bu meydan, akşamları sadece Roma halkının değil, turistlerin de popüler gezi duraklarından biri. Gün batımından sonra bölge, çok çeşitli restoranları, kokteyl barları ve terasları sayesinde Roma’nın en iyi buluşma yerlerinden biri haline geliyor.

Kapitolin Müzesi

‘Musei Capitolini’ olarak da adlandırılan Roma Capitoline Müzeleri, Palazzo dei Conservatori ve Palazzo Nuevo binalarında Piazza del Campidoglio’da (Michelangelo tarafından tasarlanmıştır) bulunan bir dizi müzedir. Her iki bina da bir koridorla yeraltına bağlanmıştır. Müzenin adından da anlaşılacağı gibi bu müze, Roma’nın yedi tepesinden biri olan Capitoline Tepesi’nde bulunuyor. Capitoline Müzelerinin kuruluşu, Papa Sixtus IV’ün Roma Halkına büyük sembolik değere sahip bir grup bronz heykel bağışladığı 1471 yılına kadar izlenebilir. Heykel, resim ve diğer nesne koleksiyonları Roma şehri ile yakından bağlantılıdır ve sergilenen eserlerin çoğu şehrin kendisinden gelmektedir.

San Pietro in Vincoli

Hacılar ve sanatseverler, 5. yüzyıldan kalma bu bazilikaya iki nedenden dolayı akın ediyor: Michelangelo’nun devasa Musa heykeline göz atmak ve ve Carcere Mamertino’da hapsedildiğinde Aziz Petrus’u bağladığı söylenen zincirleri görmek için. Ayrıca, St Sebastian’ın 7. yüzyıldan kalma güzel bir mozaik ikonu da dikkat çekicidir. Kiliseye erişim, Via Cavour’dan çıkan ve alçak bir kemerin altından geçen dik bir merdivenle sağlanmaktadır. Kilise, azizin ölümünden sonra Konstantinopolis’e gönderilen, ancak daha sonra emanet olarak iade edilen Aziz Petrus’un prangalarını barındırmak için özel olarak inşa edildi. İki parça halinde geldiler ve efsaneye göre yeniden bir araya geldiklerinde mucizevi bir şekilde birleştiler. Şimdi sunağın altında sergileniyorlar.

St. Paul Bazilikası

MS dördüncü yüzyılda inşa edilen Surların Dışındaki Aziz Paul Bazilikası (Basilica di San Paolo Fuori le Mura), Roma’nın dört büyük bazilikasından biri ve Aziz Petrus Bazilikası’ndan sonra en büyük ikinci bazilikadır. Aziz Paul’un mezarlığı üzerine kurulmuş olması bakımından Hristiyan aleminde önemli bir yere sahip. Manastırın çarpıcı revağı 1220 ile 1241 yılları arasında inşa edilmiştir. Revak, Bazilika’nın 1823 yangınından sağ kurtulan birkaç bölümünden biridir.

1840 yılında yeniden ziyarete açılan kilisenin yangından sonra birçok ülke restorasyonu için bağışta bulundu. Tapınak daha sonra ulusal anıt ilan edildi. Aziz Paul Bazilikası’nın içi, devasa mermer sütunları ve güzel altın mozaikleriyle göz kamaştırıyor. Ne yazık ki, 1823 yangını nedeniyle Orta Çağ bazilikasının çok az kısmı sağlam kalmıştır. Bununla birlikte, kilise hala on üçüncü yüzyıldan bazı mozaikleri, on ikinci yüzyıldan kalma büyük bir avizeyi veya altında Aziz Paul kalıntılarının yattığı mermer mezar taşını barındırmaktadır. Dış kısımda yer alan atriyum, kilisenin en dikkat çekici bölümlerinden biridir. 150 sütundan oluşur ve buradan ziyaretçiler, güneş ışınlarını yansıtan 1854-1874 yılları arasında inşa edilmiş devasa bir altın mozaikle kaplı Bazilika’nın cephesini görebilirler. Portikonun merkezi, St. Paul’un devasa bir heykeline ev sahipliği yapmaktadır.

 Devamı yarın…