Zaralı Halil’in plak dünyasına nasıl girdi?

Kendisini çok seven ve beğenen manifaturacı Şükrü Efendi onun elinden tutup İstanbul'a götürür. Bir plak şirketiyle anlaşır. Plak şirketi plak doldurduktan sonra vaat ettiği parayı vermez, mahkemelik olurlar. Ancak Halil'in doldurduğu plak büyük ilgi görür, Plakları yok satar. Şöhreti tüm ülkeye yayılır. Artık Halil plakçıların değil, plakçılar onun peşindedir. Eğlence dünyası onu Diyarbakırlı Celal ile Erzincanlı Şeref'le birlikte anmaya başlarlar.

Zaralı Halil’in “Kiremit bacaları / Giydim alacaları / Sevmeyin gelinleri / Darılır kocaları” dörtlüğüyle başlayan türküsünde Karadeniz yöresinin etkisi var. "Sabah güneşi doğmuş boyalı konaklara" ve "Mendilinde kar getir" gibi türkülerinde Azeri etkilenmesi göze çarpıyor.  Zaralı Halil'in yetişmesi devrinin ünlü sanatçılarını dinleyerek ve Sivaslı sanatçılardan Hafız Halid Feryadi Hafız Hakkı Bey ve Divrikli Nuri Üstünses'le meşk etmiş, bu sanatçılardan etkilenmiştir.  Feryadi Hafız Hakkı Bey, seferberlikte doğu ve Kafkas cephesinde bulunmuş, bu bakımdan Azeri musikisiyle daha yakından ilgilenmiş, eserlerinde de bu havayı işlemiştir. Zaralı Halil'in musiki kişiliğini oluşmasında Feryadi Hafız Hakkı Bey'in büyük tesiri olmuştur. Diğer kullandığı makam ve usullerin Sivas'a ve havasına uygundur.

Zaralı Halil, devrinin ünlü sanatkârlarından Diyarbakırlı Celal Güzelses, Malatyalı Fahri Kayahan ve Erzincanlı Şerif’le meşk etti. Onlardan etkilendi, onları etkiledi. Sivas’ta Hoyrat okunmadığı halde, Celal Güzelses'in Diyarbakır yöresine ait "Kara Gözler" hoyratını plağa okumuştu. Plağa okuduğu türküler arasında Divriğli Nuri Üstünses’e ait olanlar da vardı. Öte yandan Erzincanlı Şerif, Zaralı Halil, Neriman Altındağ Suzan Yakar gibi sanatçılar, Zaralı Halil’in türkülerini plak yapmışlardı.

Zaralı Halil’in plak kayıtlarında bağlama sesini pek duymuyoruz. Bunun nedenini şöyle açıklayabiliriz: Zamanın teknik ve ses kayıt imkânlarının yetersizliği plak kayıtlarında zayıf sesi olan bağlama yerine daha kuvvetli sese sahip halk tabiriyle ince saza yer vermiştir. Bu sazlar mızraplı ve yaylı tambur, cümbüş, kanun, klarnet, çalpara ve dümbelektir. Plaklarını 1945-1958 yılları arasında okumuş.. Plaklarına başta üstad kemani Erzurumlu Haydar Telhüner olmak üzere Kanuni Ahmet Yatman, klarnet Şükrü Tunar ve tamburi Malatyalı Fahri eşlik etmişlerdir.

Halk Zaralı Halil’in sesini benimsemiş. Ünlü bir sanatçıymış.  Yurdun dört bir yanından davet edilirmiş. Yakınlarına vakit bile ayırmazmış. Uzun süre çocuklarından ayrı kalırmış ki bu durumu eleştirile gelmiştir. Zaralı Halil’in özelliklerinden biri de diğer türkü çığıranlar gibi naz etmemesiymiş. Hatta derler ki kuşların, koyunların kendisini dinlediğini sezdiği zaman bile türkü söylermiş. Kendisine sorulan sorulara bile türküyle cevap verirmiş. Sırtı kamburmuş Zaralı Halil'in. Sivas'ta Halil'in sesinden güzelliği ve gürlüğü sırtındaki kamburundan geliyor derlermiş...

Zaralı Halil nişanlı olduğu günlerde, nişanlı görmeye gider. Geleneklere göre, armağan götürmesi gereklidir. Ancak bir şeyler almaya maddi gücü yoktur. O duygular içinde bu türküyü söyler:

Tevekte üzüm kara / Salkımı düzüm kara / Ben yare gidemiyom /  Elim boş yüzüm kara

Zaralı Halil 1950’li yıllarda sanat dünyasının önde gelen isimlerinden Zehra Bilir, Muzaffer Akgün, Nurettin Dadaloğlu gibi dev sanatçılarla turnelere çıktı. Ünlendikçe Zaralı Halil'in içkiye düşkünlüğü de artmıştı. Evini, ailesini, çocuklarını aramaz olmuştu. Yedi yıl evine uğramamıştı. Sağlığı bozuldu. Sonunda yalnızlığa dayanamadı. Zara’ya döndü. Hastalığı ilerlemişti. 15 Ocak 1964’de Zara'da hayata gözlerini kapadı.  Geride eşi Kamer Hatun, sekiz çocuğu ve onlarca türküsünün kubbede hoş sedası kalmıştı.