"Arap baharı" başladığında çıkan çatışmaları önce "anız yangını" zannettik. Ortadoğu coğrafyasında "bahar" dediklerinin ABD, İngiltere, İsrail ittifakıyla "bölgeyi yeniden işgal etme" projesi olduğu ortaya çıktığında birçok ülke için iş işten geçmişti zaten.

Peki bu kimin savaşı?

Enerji kaynaklarını ve nakil hatlarını mutlak hakimiyeti altında tutmak isteyen global gücün, yani emperyalizmin savaşı. Diğer bir tanımlamayla "silahı üreten" ve "parayı yöneten" gücün savaşı...

Fakat bölge halkına "demokrasi savaşı", "özgürlük savaşı", "cihat" gibi etiketlerle yutturuyor emperyalizm bu kanlı süreci. 5 asırdan fazla süre Osmanlı toprakları olarak kalmış, 100 yıl önce İngiltere ve Fransa arasında imzalanan, sonradan Rusya'nın da katılmasıyla daha da mühkemleşen "Sykes-Picot Antlaşması" ile başlatılan kanlı sürecin devamı aslında bu savaş.

* * *

ABD'de seçimler yaklaşıyor ve henüz terazinin iki kefesi de aynı hizada duruyor kamuoyu araştırmalarına göre. ABD'de seçim sonuçlarını "derin Amerika" denilen gücün son anlarda yaptığı atakla değiştirdiğini geçmiş tecrübelerden biliyoruz. Hillary Clinton'un son dönemde ortaya çıkan hastalığı, Dışişleri Bakanı iken yaptığı bir yurtdışı gezide "gizli belgeleri" otel lobisinde unuttuğu, resmi yazışmaları kişisel e-posta adresinden yaptığı gibi iddiaların gündeme oturması, işte bu mütahalelerden bazıları. Trump'un ırkçı ve İslâm düşmanlığı üzerine oturan propagandası da, ABD'de son dönemde yaşanan terör saldırılarının ardından taraftar toplamaya başladı.

ABD hızla büyük bir savaşa hazırlanıyor. Obama'nın, partidaşı Clinton'a avantaj sağlamak için Suriye'de IŞİD'e karşı büyük bir operasyon hazırlığında olduğunu iki gündür medyada daha sık görmeye başladık. ABD entelejansı, bizleri de savaş psikolojisine sokmak için "bilgi bombardımanı" yapıyor adeta.

Trump'a da, Clinton'a da bakınca "savaş" dışında bir söylemleri olmadığını görüyoruz. "Üst akıl" denilen Rostchild'ler, seçimini "bu savaşı kim daha iyi sürdürebilir"e bakarak yapacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, ABD ziyaretinde buluştuğu Rostchild hanedanlığından ne tür sinyaller aldığını henüz bilmediğimiz için, Türkiye'nin bu savaştaki rolünün ne olacağını da kestiremiyoruz.

ABD'nin Türkiye'yi bu büyük savaşın içinde yer almaya zorlaması hiç hayra alamet değil. Cerablus'tan başlayıp, Çobambey'de devam eden operasyonu, ABD bayrağı altında bölgesel hakimiyet kuran Suriye PKK'sının elindeki Menbiç'e değil, IŞİD'in bölgedeki güçlerini topladığı El-Bab'a yönlendirmek için ciddi bir gayret var dış güçlerde. Devamında da Rakka ve Musul'u hedef gösteriyorlar bize.

* * *

Ankara'dan gelen resmi açıklamalar, Türkiye'nin 40 km. kadar güneye kadar inmeyi kabullendiğini gösteriyor.

ABD,  büyük savaşa "Pentagon'un bölgedeki piyadesi" haline getirdiği Suriye PKK'sına ağır silah yardımına devam ediyor. Bölge silah ve terörist deposuna döndü adeta.

İngiltere de, AB'den ayrıldıktan sonra daha aktif hale geldi bölgede. İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson'un Gaziantep'e yaptığı ziyaretin nedeni neydi acaba?

Hem de, bir gün önce Yenişafak'a konuşan Emekli Albay Hasan Atilla Uğur'un "İngiltere, Güneydoğu'da büyük aşiretlerin bankalara olan dev borçlarını ödedi. Bu aşiretlerin de içinde yer aldığı yeni bir kalkışma planlanıyor Türkiye'de. İngilizler 2.5 aydır Güneydoğu'daki bütün aşiretlerin ayağına gidiyor. Özellikle Hakkari, Van, Çatak, Silopi, Mardin bölgesinde etkin aşiretlere" iddiasının dumanı tüterken...

* * *

HDP yönetimi, Barzani'nin ayağına gidip "Büyük Kürdistan'ın lideri" diye hitap edip, biat ediyor. İngilizler, (bazılarının Kuzey Irak vatandaşlığı aldığı iddia edilen) aşiretlerle görüşmeler yapıyor. ABD, Suriye PKK'sını ağır silahlarla donatıyor. TSK, bir yandan "cunta girişimi" ihanetinin yaralarını sarmaya çalışırken, diğer yandan sınır bölgesindeki ilçelerde PKK'yla, sınırın ötesinde IŞİD'le savaşıyor.

Farkındaysanız, durumu neresinden tutarsak tutalım, mutlaka içinde "savaş" olan bir cümle kurmak zorunda kalıyoruz.

15 Temmuz kalkışmasını Türk yetkililere önceden haber verdiği iddiasını Makedonya basını aracılığıyla sızdıran Rusya'nın, ABD'nin büyük savaşına karşı "usulden" çıkışlarının dışında bir hamlesi yok henüz. İran'ın "Rusya, ABD ile anlaşmış olabilir, dikkatli olmalıyız" çıkışı da bundan kaynaklanıyor.

Keşke, bu bölgenin sorunlarını, bu bölgenin halkları ve yöneticileri çözecek irade gösterebilse. Ankara, Şam, Tahran hatta Bağdat kafa kafaya verse de, tüm emperyalist güçlere "Çekin elinizi buradan, biz çareyi bulduk" diyebilse...

Evet bu bir hayal, ama çok güzel bir hayal değil mi?