1 Mayıs Emek ve Dayanışma bayramı nedeniyle dün, emeğin değeri ile ilgili söz ve şiirlerden alıntı yapmıştım. Emekle ilgili sözler, başarı yolunda sizi motive edebilirdi.

Düşünürlerin hemen hemen hepsi, emeği başarıya ulaşma kapısının anahtarı olarak göstermişlerdi. Uzun sözün kısası, çabasız başarı olmaz, yatarak başarı merdivenlerini tırmanamazdınız.

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın dizeleriyle emekten dayanışmaya doğru bir geçiş yapayım istedim:

“Dünyaca

 Burda, Hindistan’da, Afrika’da,

 Her şey birbirine benzemektedir.

 Burda, Hindistan’da, Afrika’da,

 Buğdaya karşı sevgi aynı,

 Ölüm önünde düşünce bir.

 

 Nece konuşursa konuşsun,

 Anlaşılır gözlerinden dediği.

 Nece konuşursa konuşsun,

 Benim duyduğum rüzgârlardır,

 Dinlediği.

 

 Biz insanlar ayrı ayrı kalmışız,

 Bölmüş saadetimizi çizgisi yurtların;

 Biz insanlar ayrı ayrı kalmışız,

 Gökte kuşların kardeşliği,

 Yerde kurtların…”

İster dayanışma, ister yardımlaşma deyiniz, özünde onlarca atasözünü, deyimi ve şiiri bulabilirsiniz.  Size bazılarını hatırlatabilirim. Ama siz pek çoğunu ekleyebilirsiniz:

“Tek kanatlı kuş uçmaz!” , “ Bir elin nesi var iki elin sesi var.”, “Birlikten kuvvet doğar.” , “Nerede birlik orada dirlik.” , “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”  , “ Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” , “Yalnız taş duvar olmaz.” , “Baş başa vermeyince taş yerinden oynamaz.” , “Veren eli herkes öper.” , “Ekmeğini yalnız yiyen yükünü dişiyle kaldırır.” , “Yalnız öküz çifte koşulmaz.” , “Ne verirsen elinle o gelir seninle. “ , “El eli yıkar, iki el de yüzü.” , “Danışan dağları aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış.” , “Sürüden ayrılanı kurt kapar.” , “El el ile değirmen yel ile.” , “Gülme komşuna gelir başına.” , “Anca beraber, kanca beraber.” , “Değirmen iki taştan muhabbet iki baştan…”

 Dayanışmanın bir şekli de sessiz kalmamak. Sessiz kalanlara söylenir: “Bir gün sıra size de gelecek!”  Bertolt Brect’in şiiri kolay gelebilir. Ama içinde derin mesajlar var: 

Karanlık Zamanlarda

 Demeyecekler: Ceviz ağacı rüzgarda sallandığı sıralar.

Ama diyecekler: Badanacı işçileri ezdiği sıralar.

Demeyecekler: Çocuk yassı taşı ırmakta kaydırdığı sıralar.

Ama diyecekler: Büyük savaşlar hazırlandığı sıralar.

Demeyecekler: Kadının odaya girdiği sıralar.

Ama diyecekler: Bütün güçlerin işçilere karşı birleştiği sıralar.

Demeyecekler: Karanlıktı o sıralar.

Ama diyecekler:

Neden şairleri sessizdiler?”

Yukarı kalkan yumruk, işçi hareketlerinde kullanılan bir dayanışma simgesi. Toplumu oluşturan gruplar veya sınıflar arasında psikolojik birlik duygusu yaratan bağa, dayanışma diyebiliriz.  Finlandiya'nın Helsinki kentindeki Helsinki Şehir Tiyatrosu bir dayanışma örneği vermişti. 2022 yılında Rusya’nın Ukrayna'yı işgali sırasında Ukrayna ile dayanışma amacıyla Tiyatro, Ukrayna bayrağının renkleriyle aydınlatılmıştı.

Atatürk ilkelerinde dayanışma halkçılık olarak şöyle yer aldı:

"Bizim için insanlar yasa önünde tamamen eşit muamele görmek zorundadır. Sınıf, aile, fert arasında bir ayrım yapılamaz. Biz, Türkiye halkını çeşitli sınıflardan oluşan bir bütün olarak değil, sosyal yaşamın gereksinimlerine göre çeşitli mesleklere sahip olan bir toplum olarak görmekteyiz."

Atatürk dayanışma için: “Bütün insanlar, bir sosyal bedenin üyeleridir ve bu sebeple birbirine bağlıdırlar. Bu karşılıklı bağ, herkesi diğerinin yükümlülüğüne de karıştırır,” demişti. 

Yarınki yazımda dayanışma ve emeğin geleneğimizdeki yerini anlatacağım.  Bugünü Ruhi Su’nun Mevlana’ca öğüdüyle tamamlayayım:

“Dostlarım, kardeşlerim, canlarım

Kaldırın başlarınızı

Suçlular gibi yüzümüz yerde

Özümüz darda durup dururuz

Kaldırın başlarınızı yukarı

Bize göz verildi, gözleyin diye

Dil verildi, söyleyin diye

Kulak verildi, dinleyin diye

El, gövdede kaşınan yeri bilir

Dert bizde, derman ellerimizdedir

Ararsan bulursun

Verirsen, alırsın

İnanmazsan, gelir görürsün.”