Ocak ayında hoş olmayan bir tartışma ortağı oldum. Üzüldüm. Rahmetli Tekin Gönenç ağabeyi ilk kez bizim kuşak üniversitelilerin hamisi Abdullah Demiral’la beraberlerken görüp tanımıştım. Sivas Lisesi’nde sınıf arkadaşlarıymış. Onların anılarını ilgi ile dinlerdim.

Tekin Gönenç saygın ve iyi bir şairdi. Pek çok etkinliğe birlikte katıldık. İlk okuduğum kitabının adı “Gönlü Güvercinli Kadın” adını taşıyordu. Kitaba adını veren şiir; yalın, içtendi: “önce sesin geldi / aralandı kapılarım / ardında şaşkın bulutlar çıkmazı / sonunda sen / gönlü güvercinli kadın…”

Sivas’ta “Başyıldız”lar, eskilerin “Yıldız Mütevellileri” dedikleri aile, anne tarafından dedemin mensup olduğu ailedir. Çocukluğumda Bengiler Mahallesinde iki ırmağın arasındaki hem teyzemin eşi, hem annemin amcası oğlu rahmetli Zeki ve Zekeriya Başyıldız’ın konağında kalmışlığım vardır. Sonra Sularbaşı Mahallesinde, eski köprünün başında. Dedem Sularbaşı 3.Pekmez sokakta otururdu Bu nedenle “ SİVAS & (Bengiler- Bezirci-Çayyurt-Sularbaşı)” adlı siteyi takip ederim. Eksik olmasınlar bazı yazılarımı da paylaşırlar.

Sözünü ettiğim nahoş tartışmanın olduğu gün, burada Tekin Gönenç ağabeyin liseli arkadaşları ile bulunduğu bir fotoğraf paylaşıldı. Bir hanımefendi ve beyefendi fotoğrafta görülen binaya, “Kongre Lisesi” diye yorum yapmıştı. Bu yoruma bir başkası şu karşılığı verdi:  

“ Orası kongre lisesi değil bunu nerden çıkarttınız Allah aşkına ? Asıl Sivas Lisesi burası … kongre yapılan bina olunca orayı kongre lisesi diye mi düşünüyorsunuz acaba? 100 yıldan fazladır tarihi olan Sivas Lisesi binası orası…Kongre yapılmadan öncede orası Sivas Lisesiydi…”

Bu yorumdan, Atatürk’ün “Cumhuriyetin temelini attık” dediği Sivas Kongresi’nin, Sivas Lisesi’nin önüne geçemeyeceği mesajı veriliyor gibi  algı edindim.

Geçtiğimiz yıllarda Atatürk’ün Sivas Kongresine ilişkin sözünün bulunduğu Sivas 4 Eylül anıtı ve Kongre’ye mekân olan Sivas Lisesi’nin önünü ile başka yerlerde pankartlar açmışlar, şimdi cumhurbaşkanı olan siyasetçinin kalpaklı resminin yayına “Padişahım Hoş geldin. Kuran’ı Kerim Hükümleriyle yönetilmek dileğiyle” yazısı bulunuyordu. Sevgisi ile içimin yağlarının eridiği memleketimden o görüntüsüne çok üzülmüştüm. Bu ruh halimle ben de “Sivas Kongresine niçin bu kadar tepki gösterdiniz anlamadım. Kaldı ki,” diyerek O binanın kongreden önce Sivas İdadisi ve Sultanisi olarak 1890’lı yıllarda açıldığı ve Sivas Kongresinden sonra Atatürk’ün isteği ile 1924’de buraya  Sivas Lisesi adı verildiğini yazmıştım. Ayrıca “Kongre Lisesi” diyen kişilerin hata yapmamışlardı. 1960-1970’li yıllarda bina Kongre Lisesi ismiyle eğitim hizmeti vermişti.

Tartışmaya başkaları da katıldı. TSM sanatçısı olarak görülen şahıs, bana okuduğunu anlamayan, bunak benzeri sıfatlar vererek  haddimi bildirme lütfunda bulundu.  

Gelelim Mecaz-ı Mürsel’e. Sıkça kullanılan edebi sanatlarımızdan biri. Günümüzde “Ad Aktarması” deniliyor. Herhangi bir şeyin gerçek adı yerine bir parçası ya da özelliği söyleniyor.  Mecaz-ı Mürsel, yaygın kullanılan aktarım türüdür. "Suyu masaya koy,” dersiniz. İstediğiniz sürahiyi veya şişeyi masaya koymaktır. “Kamyon yükünü boşalttı, dersiniz. Kamyon değil, başkaları yükü kamyondan boşaltmıştır. Çamaşır kazanı kaynadı deriz. Kaynayan kazan içindeki sudur. Pikapta Zeki Müren dönüyordu, derseniz, dönen, Zeki Müren değil, Zeki Müren’in plağıdır. “Dalgalan sende şafaklar gibi ey şanlı hilal!” mısrasında “hilal” kelimesi ile “Türk bayrağı” kastedilir.   

“Bu sahalarda nice altın ayaklar top koşturdu.” “Hay mübarek! Bereket yağıyor bereket!”, “Sobayı yak!”, “Reçelleri dolaba diz,” “Kasaba meydanda toplandı. “ gibi pek çok örnek  verebiliriz.

Bazı yıllar resmen Kongre Lisesi adı taşısa da, birisi şimdi Kongre Müzesi olan binaya Sivas Lisesi demek istediğinin anlaşılacağı gibi. Elbette, Kongre’ye kimsenin bir alerjisi yoksa.