Liyakatsizlikte zirve yaptık. Yeter ki, bizden olsun mantığıyla, işi bilip bilmediğine bakmadan, ilgili ilgisiz, bilgili bilgisiz kim varsa makam verdik.

Başarısız olunca hemen görevden alıp, yine ilgisiz birini atadık; işi bileni, doğru dürüst iş yapanı atamayı hiç aklımıza getirmedik.

Nezle olunca bile en iyi doktor kim diye elli yere sorar, araştırır, en iyisini bulur gideriz…

Ama iş devlet yönetimine gelince, en iyiyi bulmak yerine bize en yakın kim mantığıyla hareket ediyoruz.

Seyyar simit tezgahımızı bile emanet edemeyeceğimiz kişileri en yüksek makamları atıyoruz.

Liyakatsizliğin vardığı boyutu hepimiz çok iyi biliyoruz ama ne hikmetse sessiz kalmayı tercih ediyoruz.

Biliyorsunuz, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı istifa etti.

İstifa eden başkan inşaatçıydı… Bir yayın ihalesini bile beceremedi… Diğer skandalları saymıyorum bile…

Önceki başkan tüpçüydü… Federasyon Başkanı olmadan başkanlığını yaptığı kulübü batırdığı için üyelikten bile ihraç edildi… Ödül olarak Federasyon Başkanı yapıldı!

Yine istifa etmezdi de, başta İddiaa olmak üzere Milli Piyangoyu da alınca mecburen gitti.

Şimdi yeni başkanın kim olacağı konuşuluyor…

Tüpçü beceremedi, inşaatçı altından kalkamadı, yeni başkan da bari modacı veya tekstilci olsun hesapları yapılıyor!

Bence çaycı olsun, futbolu daha iyi bilir!

Konuşulan isimlerin hepsi iş dünyasından, futbolla sadece kulüp başkan veya yöneticisi olduklarından ilgileri var. Kulüp başkanlığını da ne kadar iyi yaptıkları ortada…

İki futbol takımına yetecek futbolcu transfer edip, çeyrek takım bile kuramıyorlar.

Kulüpleri, içine düşürdükleri borç batağını saymıyorum.

Emekliliği gelmiş yıldızları büyük transfer diye yutturup, başarısız olunca da teknik direktörü kovarak aklınca çözüm bulan kulüp başkanlarının Türk futbolunu çıkmazdan kurtarmasını bekliyorlar.

Niçin sporun içinden gelen, futboldan anlayan, bu konuda ehil insanların federasyon başkanı olmasını istemezler?

Hırvatların ünlü futbolcusu Davor Suker, Hırvatistan Futbol Federasyonu Başkanlığı yaptı. Onun başkanlığı döneminde Hırvatistan dünya kupasında final oynadı.

Alman futbol efsanesi Franz Beckenbauer, futbolun her kademesinde görev yaptı. Bayern Münih, Beckenbauer’ın başkanlığı döneminde tüm kupaları topladı. Alman milli takımındaki başarılarını bilmeyen yok.

Biz ise başarılı olanları kovup, çapsızları iş başına getirmekte mahiriz.

Futbolun içinden gelen Mustafa Denizli, Şenol Güneş, hatta Fatih Terim niçin federasyon başkanı olsun denilmiyor.

İnşaatçı, Mustafa Denizli ve Şenol Güneş’ten daha çok mu futboldan anlıyor

İlla inşaatçı mı olması lazım!

*****

Baraj sorusu!

Şirket yöneticisi, yeni işe alacağı eleman için ilginç bir yola başvurur. İş için başvuranlara sadece bir soru sorar. Sorunun doğru veya yanlış cevabı yoktur. Soruya en uygun cevabı veren kişiyi işe alacaktır. Sadece soruya nasıl cevap verildiği önemli…

Soru şöyledir…

Fırtınalı, yağmurlu, zifiri karanlık bir gece, yalnız ve ıssız bir yolda araba kullanıyorsunuz. Arabanız spor araba ve iki kişilik. Biraz ilerdeki otobüs durağında 3 kişi bekliyor.

Birinci kişi bir doktor, sizi daha önce geçirdiğiniz kalp krizinden kurtarmış.

İkinci kişi, çok yaşlı ve hasta, fırtınalı havada neredeyse soğuktan ölmek üzere olan biri.

Üçüncü kişi, hayatınızın aşkı, her zaman için tanışmaya can attığınız biri.

Hava gittikçe kötüleşiyor ve arabanızda sadece bir kişiye yer var.

Soru şu; böyle bir durumda ne yapardınız?

İşe başvuranlar, “Hasta yaşlı adamı alır, en yakın hastaneye götürürdüm”, “Doktora hayatımı borçluyum, onu alırdım”, “Hayatımın devamında mutlu olmak için, her zaman tanışmak istediğim hayatımın aşkını alırdım” şeklinde cevaplar verir.

Cevapların yüzde 90’ı, insanı düşünüp, “Yaşlı hasta adamı alırdım” şeklinde olur.

Ama sadece bir kişinin cevabı daha çok beğenilir ve işe alınır. O kişi de şöyle cevaplamış:

“Arabadan iner, arabamın anahtarını doktora veririm. Doktor yaşlı kişiye yardım edip onu hastaneye götürebilir. Ben de hayatımın aşkıyla otobüs durağında baş başa onu tanıma fırsatı elde edebilirim.”

*****             

TEBESSÜM

Pilot

Temel ile Cemal pilot olmaya karar vermişler. Kursu bitirip diplomalarını almışlar. İlk seferlerini yapmak üzere uçakla havalanmışlar.

İnişe geçecekleri sırada Temel, Cemal’e der ki:

- Şimdi kuleden haber geldi. Bu havalimanının pisti oldukça kısaymış. Bu yüzden tekerlekler yere değer değmez, frenlere sonuna kadar asıl ki, pistin dışına çıkmayalım…

Az sonra inişe geçmişler. Tekerlekler yere değer değmez, Cemal frenlere asılmış. Uçak kıl payı pistten çıkmadan durmuş. Temel alnındaki terleri silerken Cemal’e dönerek dert yanar:

- Bu ne biçim pist? 50 metrelik yerde uçak durur mu?

- Haklısın Temel. Bir de şu yanlara baksana. Eni de en az 10 kilometre var.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Geçmişi hatırlayamayanlar, onu bir kere daha yaşamak zorunda kalırlar.

G. Santayana