CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partideki "azı dişi ağrısı"ndan kurtuldu. Memleket Hareketi'ni başlatarak yollara düşen Muharrem İnce, partisini kurmak üzere istifa etti ve Kılıçdaroğlu'nu rahatlattı. Ondan önce 3 milletvekili daha İnce ile benzer gerekçelerle partiden istifa etmişti.

İnce ile Genel Merkez yönetimi arasındaki sorunların, seçim gecesi başladığı düşünülür. Ama aslında kriz daha önce başlamış, İnce'ye yakın isimler milletvekili listelerinden çizilerek etrafı boşaltılmıştı. CHP'nin TV'si olarak bilinen Halk TV'nin o dönemde Genel Yayın Yönetmenliğini yapan Şaban Sevinç, katıldığı bir Youtube yayınında "İnce'yi takip etmesi için ekip görevlendirdik ve gittiği her yerden haberlerini yaptık. Bu yüzden Genel Merkez'den sitem ve ikaz aldım. Ciddi anlamda" diyerek İnce'yi süpürme operasyonunun daha önce başladığına tanıklık etti.

Seçim gecesine kadar İnce'ye büyük sempati duyan ve destek veren partililer, "Binlerce avukatla YSK'nın önüne dikilirim" sözünün boş çıkmasını da, ortaya çıkıp bir açıklama yapmadan İsmail Küçükkaya'ya "Adam kazandı" mesajını atarak geceyi kapatmasını da bir türlü kabullenemiyor. Yine Genel Merkez kaynaklı "Zil zurna sarhoştu, nasıl çıksın basının karşısına" iddiası da ortada duruyor. O gece Genel Merkez'in görevlendirmesiyle Muharrem İnce'nin yanında olan Engin Altay bu konuya açıklık getirmediği için hayal kırıklığına uğrayan taraftarları İnce'yi hâlâ o gece ile yargılıyorlar. "Saraya giden CHP'li" iddiası da bu yüzden kolayca yapıştı İnce'nin üzerine. Beykoz Konakları operasyonu tamamlamış, İnce'yi yeterince hırpalamıştı.

KALEYİ TERK ETMEK!

İnce, istifası sırasında Cumhur İttifakı kadar CHP'yi de eleştirdi. Takipçilerinin haklı sebeplerini anlaması için çok çabaladı. Ama kendisini ne kadar anlatabildiği meçhul. O gece kabaran öfkenin köpüğünü dahi azaltmadı bence.

CHP'nin Atatürk'e mesafeli durduğunu, partide artık Atatürk'ten söz edilmediği eleştirisini getiriyor İnce. Peki, Atatürk'ün kalesini neden sonuna kadar savunmak yerine terk etmeyi seçti, bunu tam anlatamıyor. Atatürk Gençliğe Hitabesi'nde "Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir" dedikten sonra sonuna kadar mücadeleyi emretmiyor mu?

CHP seçmeni İnce'ye bu soruları da soruyor ama kendisine pek ulaşmıyor anlaşılan.

Kılıçdaroğlu'nun "Yeni CHP"yi inşa yolunda büyük bir kumar oynadığını yazmıştım daha önce bu sütunda. Doğu ve Güneydoğu'lu vatandaşların oylarını almak için HDP'yi taşeron olarak görmenin büyük risk taşıdığını, bunun Millet İttifakı'nı da riske ettiğini ileri sürmüştüm. Artık üçüncü ittifaklar ciddi ciddi konuşuluyor ve CHP'siz bir "merkez sağ-liberal ittifak" seçeneği masaya getiriliyor.

YÜKSEK EGO MU, ÖZGÜVEN Mİ?

İnce, 2018 seçimlerinde partisinden fazla oy aldığını sık sık vurguluyor ve bu yüzden Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkanlık koltuğunu bırakması gerektiğini savunuyor. Kılıçdaroğlu'nun son ana kadar Abdullah Gül'ü çatı aday yapmak için çabaladığını, Meral Akşener'in "Ben adayım" diyerek oyunu bozmasıyla adaylığın kendisine verildiğini hatırlatıp, yola geç çıktığını savunuyor.

Haklı olabilir.

Ama bu İnce'yi aldığı yüzde 30'u aşkın oyu, tamamen kendi başarısı olarak görme yanılgısına düşürüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın aldığı oylar ile AK Parti'nin oylarını karşılaştırarak "Ben 600 bin AK Parti seçmeninden oy aldım" diye sık sık vurguluyor.

İstifa ederek kuracağı partiye geçeceği iddia edilen 17 milletvekilinin ortak imza ile "yalanlama" yayınlaması, anlaşılan İnce'yi hayal kırıklığına uğratmış. Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın, dünürü ve eski Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar'ın halen partide kalması, İnce'yi "tek başına istifa etmiş" görüntüsüne soktu. Partisini kurduğunda grup da kuracağı konusunda iddiasını sürdürüyor. Ama bence beklediğini bulamayacak. Öyle veya böyle yüzde 25'i cepte olan bir partide kalmayı yeğleyecektir İnce'ye daha önce göz kırpanlar. Hele de istifa etmeyip, Kılıçdaroğlu'nun gözüne girmeyi başarmışken, listedeki yerleri de garanti gibi...

İnce, gerek istifa açıklamasında, gerekse katıldığı TV programında "hırçın" bir görüntü sergiledi. Her ne kadar kendisi "özgüven" diye vurgulasa da, sürekli "ben ben" deyişi, egosunun daha baskın çıktığını da gösteriyor.

Evet, Türk seçmeni tuttuğunu koparan siyasetçiyi sever. Ama "kavgacı", "hırçın" bir görüntü, ancak varolan tribünü bir arada tutmaya yarar. Daha tribün kurulmadan İnce'nin bu kadar yüksek perdeden konuşması, siyasette huzur arayanları da ürkütüyor.

Graham Fuller'in 2007'de Türkçe'ye çevrilip yayınlanan "Yeni Türkiye Cumhuriyeti" kitabı vardır. Orada Atatürk'ün eskisi kadar ön plana çıkarılmaması gerektiğini savunur Fuller. "Yeni Türkiye" söylemi de buna uygun gelişmiştir.

İnce'nin iddiaları doğruysa eğer "Yeni CHP" de Graham Fuller'in anlattığı Yeni Türkiye Cumhuriyeti'ne uygun şekilde yeniden yapılandırılmış demektir...