Gazetecilik eğitimi ilk defa 1908 yılında ABD'de Missouri Üniversitesi'nde başladı. 20. yüzyılın ortalarında, ABD'de profesyonel düzeyde eğitim veren gazetecilik okulu sayısı 100'e ulaştı. 

Osmanlılar döneminde gazetecilik eğitimi ile ilgili fikirler Gazeteci Ahmet Rasim tarafından ortaya atılmıştı. Ama yalnızca fikir olarak kalmıştı. 

Cumhuriyet döneminde 1931'de çıkarılan ilk Basın Yasası gazetecilik yapanların ve özellikle sorumlu konumda olanların eğitimiyle ilgili bazı adımlar atılmıştı. Ancak, Bu yasanın ilgili hükmü 1933'de kaldırılınca, çalışmalar da durdu 
Türkiye'de ilk özel gazetecilik okulu 1948'de Müderris Fehmi Yahya tarafından açıldı. Bu, İstanbul Özel Gazetecilik Okulu'ydu.  Üniversite düzeyinde bir eğitim kurumu olan okul, basın dünyasına ve iş hayatına hazırlıklı eleman yetiştirmek amacıyla kuruldu. Okul, biri ortaokul üzerine 3 yıllık, diğeri ise lise üzerine bir yıllık eğitim veren iki devreden oluşuyordu. Okulun eğitimine 1963 yılında ara verildi 

1949 yılında, İstanbul Üniversitesi Senatosu İktisat Fakültesi'nde bir gazetecilik enstitüsü kurulmasına karar verdi 1950 yılı güz döneminde Gazetecilik Enstitüsü'ne iki yıllık eğitim için öğrenci alındı. Enstitüye hem lise mezunları hem de Enstitü Yönetmeliğinin geçici maddesi gereği olarak iki yıl fiilen gazetecilik yapmış olan kişiler, öğrenim durumlarına bakılmaksızın öğrenci olarak kabul edildi. 

Enstitüde İktisat Fakültesi öğretim üyeleri yanında tanınmış gazeteciler de ders verdi. Öğrenci Derneği 1960'da eğitimin üç yıla çıkarılması için istekte bulunmuştur. Bunun üzerine eğitim süresi önce üç yıla daha sonraları da dört yıla çıkarılarak

Enstitünün adı İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Halkla İlişkiler Yüksek Okulu'na dönüştürüldü. 

Arkasından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Profesörler Kurulu 1962'de "Haberleşme Enstitüsü"nün kurulmasını ilke olarak kabul etti.

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nin kılavuzda 143 üniversite yer alıyor. Bunların 108'i Türkiye'de 35'i ise Türkiye dışındadır 

143 üniversiteden 42 vakıf ve devlet üniversitesinde iletişim eğitimi verilmektedir. Bunların 9'u Türkiye dışında 33'ü Türkiye'dedir. Türkiye'de iletişim eğitimi veren 33 üniversitenin 16'sı ise vakıf üniversitesidir.

Gazetecilik eğitimi, 20 üniversitede, yalnızca iletişim fakülteleri ile iletişim bilimleri fakültelerinde verilmektedir. 

Günümüzde iletişim fakülteleri, misyonlarını belirlerken iletişim eğitiminin niteliğini irdelemekte, ders programlarının hazırlanmasından, ders verecek kadroların oluşturulmasına varıncaya kadar çeşitli başlıklar altında iletişim eğitiminin amacını tartışmaktadır. 

İletişim eğitimi kontenjanları ile istihdam arasında dengesizlik var. 

Medya endüstrinin hızla gelişip çeşitlendi. Gazetecilik değişime uğradı. Sürekli yeni beceriler gerektiren bir meslek haline geldi. Öte yandan reklamcılık ve halkla ilişkiler gibi sektörleri gelişti. Bunlar iletişim eğitimine yansıdı. Sayıları giderek artan iletişim fakülteleri mezunlarının istihdam sorunu da giderek artmaya devam ediyor. 

Medya çalışanları arasındaki alaylı/mektepli ayrımı eskiden beri devam etmekte. Alaylı mektepli tartışması, medya sektöründe, üniversite düzeyinde verilen iletişim eğitiminin tartışılmasını, eleştirilmesini tetiklemekte. 

Medya grupları, okuyucu veya izleyici sayılarını artırmak için daha nitelikli bir habercilik ve kamusal yayıncılık anlayışını benimsemek yerine; büyük paralarla transfer edilen "popüler" gazetecilerle yayınlarını sürdürüyor. 

Üniversite düzeyinde iletişim eğitimi almış mezunlar işe alınmak için ya kişisel ilişki kanallarını kullanmak ya da başka alanlarda iş aramak zorunda kalmakta... İletişim alanında bir iş bulduklarında ise çok düşük ücretlerle ve sosyal güvenceden yoksun olarak çalıştırılmaktalar. Sık sık yaşanan krizler sonucu işten çıkarılanlar yanında işsiz olanların sayısı da giderek artıyor. 

Bütün bu sorunları artıran bir başka öğe de iletişim alanında çalışmak için mutlaka iletişim eğitimi almış olma zorunluluğunun bulunmamasıdır. 

Türkiye'de iletişim alanındaki eğitim, parçalı bir yapıya sahip. Bu eğitim, daha çok iletişim fakülteleri ile güzel sanatlar fakülteleri içindeki bölümlerde yer alıyor. Ancak, iletişim fakültesi bulunmayan bazı üniversitelerde bile fen edebiyat fakültesi, iktisadi ve idari bilimler fakültesi ya da işletme fakültesi bünyesinde iletişim eğitimi veren bölümler yer almaktadır.

Öğrencilerin, bir yandan kısıtlı iş olanaklarının olduğu bir rekabet ortamında daha fazla niteliğe sahip olmak için diğer yandan da işsizlikle karşılaşma anını geciktirmek için yüksek lisans programlarına başvurdukları düşünülebilir.

Eğitim politikalarının çarpıklığı yanında, Türkiye'nin kendi toplumsal gereksinimlerine uygun bir iletişim politikasının olmaması da iletişim eğitimi alanındaki sorunları artırmaktadır.