Sevgili yolcu;
Ertelemek. Erteleye erteleye son dakikaya bırakmak.
Ertelemek deyince, duydun zilin sesini değil mi? Bize pek yabancı değil aslında. Şu son zamanlarda kafamızı meşgul eden bir kişisel problemimizdir belki de. Önce bir sakin olalım. Dahi kişilerin de yaşadığı gibi bu aslında hayatımızın bir gerçeği diyebiliriz.
Aslında şunu merak ediyorum: Sen olsan bu duruma ‘Erteleme Hastalığı’ mı yoksa ‘Erteleme Alışkanlığı’ mı derdin? Bunu bir düşünüp fikrini benimle paylaşmanı isteyeceğim senden sevgili yolcu.
Şunu özellikle belirtmek isterim ki bu durumu kişiliğin ile ilgili bir kusura bağlayıp, durumu kabullenmek yerine; nasıl çözebilirim diye düşünebiliriz. Ertelemek bir zaman yönetimi problemi değildir, bir duygu yönetimi problemidir.
Örnek üzerinden gideceğim. Üzerinde çalıştığım masa başı çalışmayı da gerektiren bir sorumluluğum var. Bir proje hazırlamak olabilir, bir rapor yazmak olabilir ya da bir sunum hazırlamak olabilir. Tam çalışmaya oturuyorum ve başlıyor iç ses hatta belki de dış sese dönüşüyor ve kendi kendime sesli düşünmeye başlıyorum. ‘’ Bu konuda yetersiz olabilir miyim? Hem zaten fikrim önemsenmeyecek ki! Aslında vaktim de var az sonra mı başlasam ki? Zaten etraf masa çok dağınık en iyisi önce bir şuraları toparlayayım da tam konsantre çalışayım.’’ Ve daha nice üretken bahaneler değil mi?
Asıl önemli olan o masanın etrafın dağınıklığından ziyade, tüm bu negatif duygu ve düşüncelerin altında yatan temel nedenimiz ne onu bir düşünelim. Özgüvensizlik, kendini yetersiz görmek, stres, endişe gibi duygular barındırıyoruz belki de. Kendi kendimizin enerji sömüren vampiri miyiz yoksa?
Beslediğimiz tüm bu negatif duyguları mı bastırmaya çalışıyoruz onları mı erteliyoruz yoksa sorumluluğumuzdaki bizi bekleyen o işi mi erteliyoruz? Masayı etrafı toplamak aciliyet mi gerektiriyor bizce? Zaten yeterinde aynı toparlama senaryosunu yazıp oynamadık mı? İşte bunlar beynimizin, işten kaçınmak için ortaya koyduğu ödüllerdir.
Burada önerim şu olacak güzel arkadaşım. Beynimizin bize sunduğu ödülü kabul etmek yerine; hangi iş için çalışmaya oturduk ise, o işi bitirmeden oradan kalkmayacağız ve o iş bitmeden başka bir yarım işe geçmeyeceğiz. Yarım işleri bir sıraya koyacağız ve hallettiğimiz işe ‘tik’ koyacağız. Bunu excelde güzel bir sıralama tablosuna dönüştürüp karşımıza asabiliriz. Her iş bittikçe attığın o ‘tik’ emin ol harikulade bir iç motivasyon sağlayacak bizlere. Tüm o yarım işlerinin bittiğini, bol tik attığın listeni hayal etmeni istiyorum. O hazzı bir yaşa bakalım. Beynimiz hayal ve gerçeği ayırt edemediği için, senin bu güzel hayalini gerçek olarak algılayacaktır. Bunu yaşamak istersin değil mi?
Seni caydırmaya çalışan beynine bu şekilde yine sen hükmedebilir ve yön verebilirsin. Yapmak için sıraya girmiş işleri de kendi içinde iş bölümlerine, zaman dilimlerine ayırabilirsin. Minik lokma yemek ve o lokmayı çok çiğnemek nasıl sindirim için sağlıklı olan ise; işlerimizi de parçalara ayırıp yönetmek işimizi kolaylaştıracaktır. Zihin haritalama, işleri görselleştirerek planlamak daha keyifli hale getirecektir bunu deneyebilirsin. Zor olan işe başlamaksa eğer, zihin haritalama tekniği sayesinde eğlenceli hale getirip başladığında artık tamamlamak çok daha kolay hale gelecektir.
Bugüne kadar işlerini ertelemiş olabilirsin olsun lütfen bu konuda kendini suçlu hissetme olur mu? Benimde sık yaşadığım bir durum. Çare ürettiğimize göre nasıl bir yol izleyeceğimizi biliyoruz artık değil mi? Bu şekilde istikrar sağlayabileceğine inanıyorum. Bu arada çalışırken, telefonu uçak moduna almayı ya da farklı odada bırakmayı da prensip haline getirmeyi niyet edelim mi ne dersin?
Sen bugün hangi işini ertelemeyeceksin?
Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum. Sağlıcakla kal.