Vatan, bayrak, Atatürk sözlerinin bile kanımızı coşturduğu, deli deli sevgi burçlarına yükselttiği yıllarda her fırsatta okumak için dilimizin ucunda şiirler vardı.

Necmettin Halil’in “Dur Yolcu”, Orhan Şaik’in “Bu vatan Kimin”, Halit Fahri Ozansoy’un “Vatan Destanı”ydı:

“O kadar dolu ki toprağın şanla,

Bir değilş sanki bin vatan gibisin.

Yüce dağlarına çöken dumanla

Göklerde yazılı destan gibisin.

 

Hep böyle bulutlar içinde başın,

Hilâli kucaklar her vatandaşın.

Geçse de asırlar, tazedir yaşın,

O kadar leventsin, fidan gibisin.

 

Çiçeksin, bayılır kuşlar kokundan,

Her dalın bir yay ki zümrüt okundan

Müjdeler fısıldar Ergenekon'dan:

Bu sese gönülden hayran gibisin.

…...”

Halit Fahri Ozansoy’u 23 Şubat 1971’de kaybetmiştik. Mezarı Zincirlikuyu’da. Önce, Cumhuriyet sonrası Milli Edebiyatımızda “Beş Hececiler”den olan Halit Fahri’nin biyografisinden birkaç satır başı aktarmak istiyorum:

Askeri Doktor Fahri Paşa’nın oğlu olarak 1891 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra, dışardan sınava girerek öğretmenlik diploması aldı. Öğretmenlik mesleğine Kayseri Lisesi'nde başladı. Muğla ve Konya Liselerinde edebiyat dersleri okuttu.1949 yılından sonra Beyoğlu Kız Lisesi'nde görev aldı. Şiire lise sıralarında iken başladı. ilk şiiri Servet-i fünün dergisinde çıktı. Konu bakımından ayrılsa da Aruzla yazdığı şiirlerinde Fecr-i Ati şairlerinin etkisi vardı.

Cumhuriyet döneminde, “Aruza Veda” şiiriyle bu vezni bırakarak hece ölçüleriyle yazmaya başladı. “Aruza Veda”nın bir bölümü şöyleydi:

“İlk hasretiyle gençliğimin ilk elemleri

Ey paslı tellerinde gülen, ağlayan aruz,

Ey eski dost yâd edelim eski demleri,

Mademki son sadanı dağıtmış, yorulmuşuz!

 

……..

Biz şimdi başka bir yeni ahenge bağlıyız:

Aşk sazıyla geldi erenler bu meclise,

Yalnız bugün senin gibi ölgün sadâlıyız,

Zira bu saz da parçalanır gülmek istese...

……..”

 Beş Hececiler, Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy ve Orhan Seyfi Orhon tarafından geliştirilen cumhuriyet döneminin ilk şiir akımı olmuştu. “Hecenin Beş Şairi”nden biri olan Halit Fahri Ozansoy, şiirlerini Servet-i fünün, Yarın, Aydabir, Hayat, Çınaraltı, Varlık ve Hisar dergilerinde yayımladı. Nedim adında bir de haftalık dergiyi 18 sayı çıkardı.

Adlarını yukarıda andığım, “Hecenin beş şairi” adıyla anılan sanatçılar, genellikle şiire birinci dünya savaşı ve milli mücadele yıllarında başlamışlardı. Milli Edebiyat akımından etkilenmeleri doğaldı.  Aruz vezniyle başladıkları şiirlerinde hece veznini kullanmaya karar vermişlerdi. Bir anlamda Hececilerin sanat anlayışını Ziya Gökalp’ın "Sanat" (Yeni Hayat, 1917) şiiri belirlemişti:

"Aruz sizin olsun, hece bizimdir,

Halkın söylediği Türkçe bizimdir:

Leyl sizin, şeb sizin gece bizimdir,

Değildir bir mana üç ada muhtaç."

 Beş Hececilerin yararlanmak istedikleri bir hazine Halk Edebiyatıydı. Bu alanda yapılan veya yapılacak olan derlemeler, araştırmalar ozanlarca değerlendirilmeliydi. Öyle de yaptılar. Eleştiriler de aldılar. Bir bölümü ideolojik eleştiriler şu düşüncede odaklanıyordu:

“…Yurt güzelliklerinin, Anadolu’nun basmakalıp söyleşilerle görüntülenmesi olarak aldılar. Yurtseverlik, kahramanlık temlerinin egemen olduğu şiirleriyle topluma güç aşılamaktı amaçları. Sonuçta sığ bir ‘memleketçi edebiyat’ı geliştirdiler”

Ozansoy’un şiirleri, duygusallığın yanında öğretici nitelikler de taşıyordu. İlk şiir kitabı “Rü'ya”,1918'de yayınlanmıştı. Bunu, 1919'da Cenk Duyguları, 1921'de Efsaneler, 1922'de Bulutlara Yakın, 1931'de Gülistanlar ve Harabeler, Balkonda Saatler ve 1938'de Sulara Dalan Gözler adlı kitapları izledi.

Halit Fahri’nin “Baykuş” adlı manzum piyesi büyük ilgi gördü. Daha sonraları “İlk Şair”, “Sönen Kandiller”, “Nedim” ve “On Yılın Destanı” adlı manzum piyeslerini yazdı.