Mürüvvet Hanım yetmişini biraz geçmiş…

Kocasını üç sene önce yolculamış öte dünyaya..

Karşıyaka’da yalnız yaşamakta…

Dizinden ameliyat olmuş protez takmışlar…

Ama bastonsuz adım atamıyor yine de…

Günlerden 5 Mayıs Perşembe…

Mürüvvet Hanım ilaç derdinde…

Telefon üstüne telefon etmiş bağlı olduğu aile hekimine…

Zil  sesini sağır sultan bile duyarmış ama….

Aile hekimliğindeki görevliler tümden sağırmış galiba…

Bakmış olacak gibi değil…

Dilinde dualar, elinde baston koyulmuş yola…

Sürüye sürüye ayaklarını varmış 105 nolu aile hekimliğine…

Varmış ama nefes nefese de kalmış kadıncağız…

Doktorlardan biri kapının önünde sigarasını tüttürmekte…

Yüzüne bile bakmamış yaşlı hanımın…

Diğeri ise hemşireler odasında sohbette…

Şöyle bir etrafına bakmış Mürüvvet hanım…

Kendinden başka hasta yok…

Oradaki sandalyelerden birine çökmüş adeta biraz soluklanmak için…

Henüz iki nefes bile almadan bir hemşire gelmiş yanına ve ne istediğini sormuş….

İlaç yazdırmak istediğini söylemiş Mürüvvet hanım…

Hemşirenin yanıtı şöyle olmuş…

-Bugün  aşı günü teyze… Doktorlar ilaç yazmıyor…

Ve arkasını dönüp gitmiş odasına…

Dünyası kararmış bir anda yaşlı ve hasta kadının…

Ne yapacağını ne söyleyeceğini şaşırmış…

Söylene söylene tutmuş evin yolunu…

Her tanıdığına anlatmış durumu…

Ben hikayeyi bir arkadaştan dinledim…

Bu nasıl bir sağlık hizmetidir anlayamadım…

Yaşlı kadına üç –dört ilaç yazmak çok mu zordur…

Çok mu vakitlerini almaktadır doktor beylerin…

Yaşlı bir kadını kapıdan geri çevirmek…

Bırakın doktorluğu, insanlığın hangi maddesine sığar…

Umarım ki, İl Sağlık Müdürlüğü gerekeni yapar da…

Böylesine utanç verici durum bir daha yaşanmaz..