Sevgili yolcu;

Bugünkü yolculuğumuzda affedebilmenin hayatımızda sağladığı güzellikleri konuşmak istiyorum.

Affetmek. Zor olabilir. Yaşanılan kızgınlık zamanla büyüyebilir güçlenebilir, kine dönüşebilir ve affetmek daha zor bir hale dönüşebilir. Bu duygu bir yük halini alır; ağırlaştıkça ağırlaşır… Aslında en çok da bize acı verir. Gerek var mı bu yüke bunu kendine sormanı istiyorum.

Kızgınlık kine dönüşebilir dedim. Hatta sonrasında içten içe kişiyi yiyip bitiren bu duygu çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilir. Yüksek tansiyon, kalp rahatsızlığı, mide rahatsızlığı, sırt ve bel ağrılarını tetikleyebilir. Negatif etkileri kartopuna benzetebiliriz. O kartopu büyür büyür…

Affetmemek üzerine düşündükçe, zihin çalışır bu duygu üzerinde ve mutsuzluğa, üzüntüye dönüşür. Diyelim ki yaşandı bitti bir olay; fakat bu şekilde etkisini sürdürecektir. Seni mutsuz etme hakkını yaşanmış bitmiş o olaya, kişiye vermiş olursun; o kişinin haberi dahi olmadan…

Affetmenin en önemli kısımlarından bir tanesi de kendimizi affetmektir. Elbette vardır hayatımızda pişmanlıklar, keşkeler… ‘’Keşke onu yapsaydım. Keşke onu dinleseydim. Keşke daha önce gelseydim.’’ Keşkeleri bir kenara bırakalım ve şu ana bir geri gelelim. Geriye dönüp o keşkeleri değiştiremediğimize göre, olumlu yanları düşünebilir, ne pay çıkarıyoruz ona bakabiliriz. Bunu bir ders niteliğine çevirip kendimizi affetmemiz, kendimizle barışık olmamız ve ileri atmamız için çok önemli.

Bu ağırlıktan kurtulduğunda, daha hafif ve özgür hissedeceksin. İçinde biriken sıkıntıları, pişmanlıklarını bir şekilde dışarı atabildiğinde, sindirebildiğinde; özgürlüğünün tadını çıkarabilirsin.

Yaşanmışlıklar elbette tamamen silinemez. Silinmemelidir belki de… Onu yaşaman gerekiyordur, mutlak bir amacı vardır. Güzel bir sonuca neden olmuş da olabilir. Bu açıdan farklı bakış açısı geliştirmek iyileştirecektir. Zaten kaçınılmaz değil mi bir şeylerin yolunda gitmemesi? Bütünsel düşünebilip, ‘Neden ben?’ sorusu yerine ‘Bu yaşadığım olaydan ne anlam çıkarabilirim?’ sorusunu kendine sorabilirsin. Kendi huzurunu kendin sağlayabilirsin. Öfke beslemek yerine, hayatının dışında tutabilirsin. Bu huzuru hak ettiğini düşünüyorum sevgili yolcu.

Affetmek tabi ki unutmak anlamına gelmiyor. Yükümüze hafifletebilmek, kendimizi ve enerjimizi bu kemirgen duygudan korumayı öğrenmeliyiz.  Sonrasında bir bakmışız melodi olmuş kulağımızda affettiklerimiz… Affettiklerimden biliyorum.

 Nasıl mı?

Affettikçe özgürleşiyorum. Geriye güzel anlar, güzel anılar kalıyor. Kabuk bağlamıyor yaralar ve başka renge bürünüyor hatta renklere… Müstakil lojmanın gri panjuru mor oluveriyor mesela… Pencere pervazındaki saksıların rengarenk çiçeklerini görebiliyorum. Ah ne de güzelmiş meğer kokusu… Dut ağaçlarının yaprağındaki ağına sıkıca tutunmuş örümceği bile görebiliyorum ve ona zarar vermeden dalından koparıp yediğim dutların bal tadı damağımda. Sobanın közünde kızaran patates kabuklarının çıtırtısı döşüyor kulağımda tınıya. İnanır mısın o kabuklar bile bulanmış gökkuşağına…

Gözlerim buğulanıyor… Duyduğum özlem burnumda tütüyormuş meğer.

Daha çok, daha çok affedesim geliyor böyle olunca. Evet… Affettikçe özgürleşiyorum. Seyahate çıkıyorum kendimi mahrum bıraktıklarıma.

Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum. Faydalanmasını istediğin kişilerle yazımı paylaşarak; sen de insanların hayatına dokunabilirsin. Affedebilmen, özgürleşebilmen dileği ile…                                                                                                               

Sağlıcakla, huzurla, anda kal. Sevgilerimle.