Tayyip Erdoğan'ın yargı reformu paketine göz attınız mı? Neredeyse tüm maddeler hukukçuların hayatını kolaylaştırmak için hazırlanmış. Yargı ve reform sözcükleri yan yana gelince insan başka beklentiler içine giriyor. Hakim-savcılara yardımcı, avukatlara yeşil pasaport, coğrafi teminat bunlardan bazıları. Tüm bunlar hakim ve savcılar işlerini çok iyi yaptıkları için ödül mü yoksa bundan sonra da biat etmeleri için bir önlem mi önümüzdeki günlerde göreceğiz. Hakim-savcıları bu kadar koruyan bir sistemde elbette vatandaşlığa ilişkin pek fazla "hak" beklemiyoruz. Payımıza düşen sadece "Tutuklama tedbirinin ölçülü kullanımına yönelik adımlar" ki daha atılmamış... "Hak ve özgürlükleri artırmak için mevzuat paketleri" ki daha hazırlanmamış... Bu kadar yıldır tüm bunlara ihtiyaç olunduğu fark edilmemiş demek ki... 

İSTİSMAR DA HAYVANA ŞİDDET DE YOK

Oysa Cumhurbaşkanının yargı reformuyla ilgili konuşmasından şu cümlelerin dökülmesini beklerdik. "Herkes düşüncesini özgürce söyleyebilecek, hiç kimse muhalefet ettiği için hapse atılmayacak, herhangi bir cezai yaptırım uygulanmayacak", "Karakolda, cezaevinde şiddet ve işkence sona erecek", "Masumiyet karinesi herkes için uygulanacak, suçüstü ya da makul bir sebep olmadığı sürece insanlar hapse atılmayacak, yıllarca iddianame hazırlanmasını beklemeyecek", "Çocuklara ve kadınlara cinsel istismar, taciz, tecavüz veya her türlü şiddete karşı ağır yaptırımlar", "hayvanlara şiddet uygulayanlar para cezasıyla değil, hapse girerek yaptığının ne kadar büyük bir suç olduğunu anlayacak..." Bunlar bir çırpıda aklımıza gelenler ki tabii bunları Erdoğan'ın ağzından duymak olasılık dışı.

KATİLİ BULMAK MÜGE ANLI'NIN İŞİ!

Zira, gazetecileri kelepçeyle adliyeye götüren zihniyet, insan, hayvan ayırt etmeden şiddet uygulayanları ve taciz edenleri affediyor. Hakimler, avukatların etek boyuna bakıyor, bu nedenle 1.5 yaşındaki Ecrin'e önce tecavüz eden ardından parçalara ayıran sapık katili bulmak TV programcısı Müge Anlı'ya kalıyor. Kısaca Türkiye neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Aylardır seçim sath-ı mahallinden çıkamayan siyasi partilerin bir kısmı ise "Aman küslük olmasın, her şeyi güzellikle halledelim" diyerek sokaklarda dolaşıyor. İstanbul'un rantını birbirine kaptırmamak isteyenler ya hacı-hocadan yine medet umuyor ya da (daha önce sıklıkla gördüğümüz ve acı tecrübeler yaşamaya devam ettiğimiz gibi) ağlayıp sızlayarak oy istiyor. Hadi onların bir amacı var. Peki siyasetçiler ne yapıyor. Devletin en tepesinden bir kısmı tabela partisi olan herkes "İstanbul'da İstanbul" deyip duruyor. 

İFTAR İFTAR DOLAŞIYORLAR

Ecrin'in kemikleri sızlıyor, amcasından hamile kalan 12 yaşındaki çocuğun gözyaşları dinmiyor, minicik ayaklar yırtık ayakkabılara meydan okuyor. Polis, sürekli gazete ve TV'lere "cinsel istismar yayın yasakları" taşıyor. Hayvanlar inleyerek, acı çekerek ölüyor. Siyasetçiler iftar iftar dolaşıp, etrafa "Ben ondan daha iyiyim" mesajı veriyor. Hadi ordan beyler, bırakın "sokak süpürme, çöp toplama" sevdasını da asıl işinize odaklanın. Zira Türkiye sadece ekonomik olarak değil, sosyal olarak da elden gidiyor.