Hayrü'l halef yalnızca hayırlı evlat demek değildir. Hayırlı takipçiye, ona layık hareket eden kimseye de hayrü'l halef derler. Çağımızın en güçlü halk şairlerinden Sefil Selimi'in hayrü'l halefleri var. Şarkışlalı Âşık Yalınayak onlardan biri...

Ustalarımız derler ki, tasavvuf yolu, çile yoludur. Örnek de verirler: Kaba demir kızgın ateşe sokulmadan şekillenmez, derlerken, nefsin çile ile arıtılabileceğini anlatırlar. Yüzyıllar öncesinde tasavvuf yolcuları bir hücrede çilesini dolduruyordu. Bugün bir hücreye hapsetmenize gerek yok. Hayatın tümü çile. 

Sözü Âşık Yalınayak'a getireceğim.

Asıl adı Ramazan Şimşek olan Âşık Yalınayak, 25 Eylül 1959 Günü Şarkışla'nın Yalanı Köyünde doğdu. Yalanı köyü, Şarkışla'ya 38 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Coğrafi ve kültür açısından Emlek yöresi sınırları içinde yer alıyor. Sivas yöresinde yetişen âşıkların büyük bölümü Emlek yöresinde yetişti. Havasından suyundan sanmayınız. Şamanlık döneminden günümüze kadar yaşamakta olan yerleşik Türk kültürünün ve yoksulluğun etkisiyle burada herkes potansiyel âşıklık yeteneğiyle doğar.  Eğer imkân ve ustasını bulursa yeteneği âşıklık mecrasına ulaşır.

Âşık Yalınayak küçük yaşta annesini kaybetti. Çocukluğu yoksulluk içinde geçti. Yörenin çok ferdi gibi gurbeti tanıdı, acılarını yüreğinde hissetti. 1984 yılında Şükriye Hanımla evlendi. İki evlat sahibi oldu.

Ustası Âşık Sefil Selimi ile tanışmasını ve Yalınayak mahlası almasını şöyle anlatmıştı:

"Bir mecliste dinlediğim deyişin sahibinin kim olduğunu, nerede bulabileceğimi sordum. 'Sivas'ta' dediler, sora sora buldum evini, öylece bağlandım kaldım. 'Yalınayak' mahlasını kendim başıma sardım. Selimi ustamın yanına gittim, evliyaların yalınayak gezdiklerini, ezalar çektiklerini okuduğumu söyledim. Ustam da, 'adın Âşık Yalınayak olsun,' dedi.

Yalınayak'ın âşıklık denilen gül dikenli yolculuğu 1985 de Sefil Selimi ile tanıştıktan sonra başladı. Ondan şiiri ve inceliklerini öğrendi.

Yalınayak'ı otuzu aşkın yıl önce tanıdım. İstanbul'un çarkları arasında o kadar zor koşullar içinde hayatını sürdürmesine rağmen, ne haline, ne düzene isyanı yoktu. Belli ki o modern zamanların çilesini dolduran dervişiydi. Hayatının büyük bölümü gurbette, zor koşullar içinde sıla özlemiyle geçti.

Bir şiirinin hikâyesini kendisinden öğrenelim:

"Gebze'de aylarca iş aradım bulamadım. Kiramı, elektrik, su borcumu ödeyemedim. Evde elimi yüzüme koydum.  Köyüm aklıma düştü. Hasretlik bağrımı sokarıç tavası gibi yaktı. Su içtiğim, mal yaydığım pınarlar gözümün önüne geldi. Bir çırpındım ama kanat kırık. Uçamıyorum. Sazımı bağrıma bastım:

Amansız taş koydu kader yoluma

Beni bir sılama götürün kardaş

Yoksulluk kelepçe vurdu koluma

Beni bir sılama götürün kardaş

Nice ekin biçtim nice çift sürdüm

Aç susuz çileli çok günler gördüm

Virana yurduma ne emek verdim

Beni bir sılama götürün kardaş

........

Gürlenoluk'una varsam otursam

Kuzulağın ekmeğime yatırsam

Arada bir has suyuna batırsam

Beni bir sılama götürün kardaş

Kazamız Şarkışla köyüm Yalanı

Burnuma tütüyor her bir alanı

Kayıp ettim bulamıyom sılamı

Beni bir sılama götürün kardaş

Âşık Yalınayak özlemim bitmez

Baba yurdum viran dumanı tütmez

Çile hasret bizden ölmeden yitmez

Beni bir sılama götürün kardaş

Âşık Yalınayak uzun gurbet ve çile yollarından sonra memleketine döndü. Sivas Belediyesinde çalıştı ve emekli oldu. Rahmetli ustabına saygısını her vesile ile dile getiren Yalınayak, vefa duygularını hiçbir zaman kaybetmedi.