Kütahya mağaralarının birinde Koca Nine yaşarmış.

Koca ninenin bir sarı kızı, sarı kızın bir sarı ineği varmış. Sarı ineğin bir memesinden süt, bir memesinden bal akarmış. Sarı kız öyle bir dünya güzeliymiş ki kimse ne bakmaya kıyabilir ne de dayanabilmiş. Bir gün aşağıdaki mağarada bulunan sarı ineğin yanına inmiş. Yine balını emip, sütünü içecekmiş. Derinden derine gelen bir ses duymuş:

-Sarı kız, Sarı kız! Geliyorum, ağlayarak mı geleyim, çağlayarak mı?

Sarı Kız, mağaranın derinliklerinden gelen bu sesten korkmuş, koşarak gidip Koca Nine'nin kucağına kendini atmış. Ağlamış, işittiğini anlatmış. Ana kız baş başa verip düşünmüşler.

"İn içinden gelen ses, in sesi mi, cin sesi mi? Yoksa dağ anasının veya bir kara sevdalının sesi mi? Herhalde tekin değil bu" demişler. Akşam olmuş. Sarı kız yerinde duramıyormuş. Sanki görünmez bir el kendisini çekiyormuş. İstemeye istemeye yine ineğin yanına itmiş. İşte gene o ses:

-Sarı Kız. Sarı Kız , Geliyorum... Harlıyarak mı geleyim, gürleyerek mi? Ne olmuş. Nasıl olmuş da kız kendini kaybetmiş.

-Harlayarak gel, harlayarak, demiş.

Sen misin diyen? Birden kayalar çatırdamış. Her yerden alev alev yanan sular harlayarak, gürleyerek sarmışlar sarı kızı .. Sarı kız saçlarının rengini ve kalbinin ateşini sulara vermiş ve sır olmuş İşte Kütahya'da ılıcasının rengi bunun için sarı, bunun için sıcakmış.

Anadolu gölleri ile ilgili anlatılanların kökleri Orta Asya'ya kadar uzanan mitolojilerin kalıntılarıdır.

Kimi denizlerin ve göllerin kurban istediklerine inanılır. Zonguldak'ta yaşayan geleneğe göre, Karadeniz de balığa çıkanların kadınları, fırtınanın azdığı zamanlar kara bir ineğin sütünü sağıp denize dökerler. Ya da gemiciler suyun yüzüne zeytinyağı dökerlerse azgın dalgaların yatışacağına inanılır.

Pınarbaşıları her Anadolu gencinin yüreğinde acı tatlı pek çok hatıranın da kaynağı olmuştur. Pınarların türlü adlar almışlardır. Kimi Akpınar olmuş,  kimi Karapınar,  kimi dertli pınar olmuş, kimi Kırkpınar. Anadolu'nun her obasında, her köyünde nice sevda yüklü hikâyelere mekan olmuş bu pınarlar. Pınarlar,  nice ahu bakışlıyı, kor yakışlıyı, süt beyaz tenliyi, gerdanı püskürtme benliyi gün ışığına çıkarmış, yanık ve kavruk Anadolu delikanlısı ile karşı karşıya getirmiş buradaki kor bakışlar, yüreklerde sevda ateşlerini salıvermiştir.

Pınarbaşıları bir yanda bedenlere serinlik, susuz topraklar can vermiş, bir yandan gönüllerde nice yangınlar tutuşturmuştur. Anadolu'muz baştan başa pınar hikâyeleri ve türküleri ile dolu doludur.

Dağda, kırda bayırda başıboş akan pınarlara çoğu zaman Çoban Çeşmesi adı verilir. Çoban çeşmeleri kaç yanık yolcuya su vermiştir?

Köylerimizde çeşme başları bir seyirlik alan gibidir.

Çay, nehir, dere, ırmak, deniz, göl, pınar ile ilgili yüzlerce, binlerce mani tespit etmek mümkündür. Hele atasözlerimiz, deyimlerimiz? İşte bir demet:

Su aka aka yolunu bulur.

Su akar deli bakar

Su akar, gönül avunur. Su başından bulanır.

Su bulanmayınca durulmaz.

Suyun bulanması balığa ziyan.

Su çukurunu bilir.

Su eğersiz aslan gibidir.

Su elin, çeşme elin, yalnız musluk kimin?

Su gibi akıyor.

Su gibi aziz ol.

Su gibi ezberinde.

Su görür susar, at görür aksar.

Su her şeyi temizler, yalnız yüz karasını temizleyemez.

Su içene yılan bile dokunmaz.

Su katılacak yeri yok.

Su katılmamış.

Su küçüğün, söz büyüğün

Su küpünün yanında çanaklar kırılır.

Su testisi su yolunda kırılır.

Su uyur düşman uyumaz.

Su verip yağ alsa zarar eder.

Susamış it, kerize bakar.

Susayan kanmam sanır.

Susayanla susak, aksayanla aksak.

Susuz bağ, ağaçsız dağ.

Suya götürür susuz getirir.

Suya seccade serenlerdendir.

Suya varmadan parçaları sıvar.

Suyu bardakta, gemiyi duvarda seyretmeli.

Suyu baştan tutmak gerek.

Suyu çekilmiş değirmene döndüm.

Suyu getiren de testiyi kıran da bir.

Suyu görmeden çemrenir.

Suyun çağlamazı, insanın söylemezi.

Suyun yavaş akanından. insanın yere bakanından kork.

Suyuna sabun dokunmaz. Suyunca gider.

Suyunu buldu.

Pınarı baştan avla.

Çeşmeye gidenin testisi kırılır.

Çeşmeye gitse kurutur.

Çiftçiyi yağmur ister, yolcu kurak.