Yerel seçim ortamı yavaş yavaş ısınmaya başladı. Gerek mevcut belediye başkanları, gerek onların yerine adaylığı düşünenler paçaları sıvadı ve genel merkezin tercihi olmak için çalışmalara başladı. AK Parti ile MHP, Cumhur İttifakı'nı yerel seçimde de sürdürecek muhtemelen. İki parti arasında aşılamayacak pürüz yok. MHP lideri Bahçeli, Adana'da mevcut belediye başkanı Hüseyin Sözlü'nün yeniden aday olduğunu ilan ederek "Başkanlarımız yerinde kalacak" tavrını netleştirdi. Bu tavır, "Bizim AK Parti'den daha güçlü olduğumuz yerlerde MHP'nin adayı desteklenmeli" kriterini de ortaya koydu. Normaldir, bunlar yaşanacaktır. İki parti de Cumhur İttifakı'nın 24 Haziran seçimlerinden daha az oy almaması üzerine kuruyor stratejisini. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın aldığı oy ile partisinin aldığı oy arasındaki fark, AK Parti'de bir "aşınma" olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor çünkü.

Erdoğan da partisinin mevcut belediye başkanlarının halktan uzaklaşmaya, uzun süreli iktidarın "güç zehirlenmesi"ne yolaçtığının farkında. Bazı belediye başkanlarını istifa ettirip, yerlerine yenilerini atamasının tabanda rahatsızlığa yolaçtığının da...

* * *

AK Parti'nin Yerel Yönetimler Başkanı Mehmet Özhaseki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir manifesto yayınlayacağını ve tüm adayların buna uymak zorunda olduğunu açıkça deklare edeceğini duyurdu. Yeşil alanlarda katliam yapılmaması, belediye başkanının ilçesinde eskortla dolaşmaması gibi prensipler konulacağını da... "Bunlara uymayan, seçimleri beklemeden görevden el çektirilecek" diyor Mehmet Özhaseki.

Bir dönem "kapısız belediye başkanlığı makamı" ile ün salan RP-AK Parti belediyeciliğinin yerini, bugün "sırça köşklerde koruma halkaları ve danışman duvarları"nın aldığını sağır sultan bile biliyor. 

Yılın değişik günlerine yayılmış "kutlama"lar, etkinliklerle sürdürülüyor belediyecilik. Hepsinin organizatörleri belli, sanatçılar değişse de konsept hiç değişmiyor ve halkı "çalgı-çengi" ile mutlu ederek devrini sürdürüyor birçok belediye başkanı.
Her meclis toplantısının gündeminde mutlaka birkaç imar planı tadilatı yer alıyor ve "daha fazla nasıl betonlaştırılır" üzerine kafa yoruluyor artık. Çünkü, beton demek "kaynak" demek. Örtülüsü de var bu kaynağın, örtüsüzü de...
Hukukta yer alan "sebepsiz zenginleşme" maddesinin belediyecilere de işletilmesi halinde "Alnım ak, kursağım temiz" diyerek kendisini meydana atacak kaç kişi çıkacaktır sizce ortaya?
Erdoğan, manifestosunda "eskort"ları yasakladığı gibi meclis üyelerine "çakarlı araba kullanmayın" da diyecek? Erdoğan'ın koyduğu kriterler, birçok belediye başkanını "lüks ve şatafat" alışkanlığından vazgeçmek zorunda bırakacak. Kriterlere uyuyormuş gibi yapanları teşhir etmek de gazetecilerin görevi artık.
* * *
"Hangi gazeteci" diyorsunuz değil mi? Merak etmeyin, ilçe belediye başkanlarının fonladığı "bülten"lerle kendilerini "gazeteci" sayanları kastetmiyorum. Basın Danışmanları'yla "özel" ve "menfaate dayalı" ilişkiler kuranları da. "Yayınla bülteni, al ilanı, kazan paranı keyfine bak" gazeteciliği yapmayanlar da var bu şehirde... Basın Danışmanları, özel etkinliklere falan "Başkan'ın canını sıkacak soru sormayacakları" çağırmakla görevli görüyor kendisini. Başkanların kendisini ifade etme şansı bulacağı soruları bile tehlikeli bulup kendisine ulaştırmayan danışmanlar var. Adamların görevi başkanla gazeteciler arasındaki irtibatı sağlamak değil, başkanı gazetecilerden korumak sanki...

Bu danışmanların çoğu haber bülteni oluşturmaktan da aciz. Bir iki ajansla yaptıkları abonelik anlaşmaları olmasa, doğru dürüst etkinliklerini bile haberleştirmekten acizler... 

Neyse, bunlar önümüzdeki dönemde daha net serilecek gözlerinizin önüne.

Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, hem de CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun başkan adaylarını seçerken zorlanacağı şeyler belli. 1993 yılında RP'li belediyelerle başlayan "Kapısız başkanlık makamı" belediyeciliğinin yerini, ANAP'ın son dönemlerindeki "Benim memurum işini bilir" belediyeciliği aldı. 

* * *

Bu yerel seçim, diğerlerinden farklı bir atmosfer içerisinde geçecek. AK Parti'de "bakan" ya da "milletvekili" olamayan birçok isim ilçe belediye başkanlığı için zemin yokluyor. Örneğin Metin Külünk, Üsküdar ya da Sancaktepe'yi gözüne kestirmiş durumda. CHP'li Mehmet Sevigen de Sarıyer'de zemin yokluyor. Metin Külünk'ün durumunu bilmem ama, Sevigen'in Şükrü Genç karşısında hiç şansı yok. Belediyeyi AK Parti'den devralan Genç, bu dönemde de pek devredeceğe benzemiyor.
Esenyurt Belediye Başkanı Ali Murat Alatepe, adaylığına garanti gözüyle bakıyor. Ama Esenyurt'ta Necmi Kadıoğlu dönemi çok kötü bir örnek oldu. Alatepe'nin en büyük şansı, CHP'nin Esenyurt'u "Çapanland" olmaktan çıkaracak hamleler yapmamakta ısrar etmesi. 

Daha fazla detaylarla ilerleyen zamanlarda devam edeceğiz.