Henüz daha 3,5 aydan fazla süre var ama yerel seçimler için hazırlık temposu giderek hızlanıyor. Daha doğrusu, iktidar partisi yerel seçimlerle ilgili hem adaylarını hem de stratejisini net bir şekilde ortaya koydu. AK Parti sadece Cumhur İttifakı'nda MHP'yle dayanışma yapacağı illerde ve İstanbul'da açıklamadı adaylarını. AK Parti'nin temel sorunu olan "ikinci adam" sendromu İstanbul'da da baş gösterdi ve mecburen Binali Yıldırım aday yapılacak. CHP'nin "kozmik ekibi" şimdiden Yıldırım aleyhine kullanılabilecek argümanlar toplama yarışına girişti. Anlaşılan propaganda döneminde proje anlatmak yerine yine "Tencere dibin kara, seninki benden kara" edebiyatı yapmayı hedefliyor ana muhalefet partisi. 

Binali Yıldırım'ın İDO Genel Müdürlüğü'nü falan gündeme getirmeye hazırlanıyorlar. Ali Müfit Gürtuna'nın "kayyum" gibi İBB'ye çöreklenen iki mülkiye müfettişinin verdiği raporlarla görevden alınmıştı Yıldırım. İDO Genel Müdürü olduğu dönemde akrabalarının sahip olduğu bir şirkete usulsüz büfe kiralamakla suçlanmıştı. Yargıya intikal edip, hüküm verilmiş bir iddia değil. Sadece iki müfettiş raporundan ibaret kaldı olay. Başkaca bir planı da yok anlaşılan CHP'nin. Hatta İBB adayının kim olacağı, ilçelerde durumun ne olacağı bile belli değil. Ekrem İmamoğlu'nun adaylığına kesin gözüyle bakılıyor. İmamoğlu adı, CHP'lilerden çok AK Parti'ye yakınlığıyla bilinen yazarlar tarafından dillendirilmişti. Anlaşılan CHP "yandaş" diye hedef tahtasına koyduğu yazarları aracı yapıyor kamuoyuna İmamoğlu adını duyurmak için. CHP'li delegeler de bu "algı" rüzgarına kapıldı ve aylar öncesinden çalışmaya başlayan Akif Hamzaçebi ile Gürsel Tekin adının yanına İmamoğlu adını da eklemeye başladı. Ancak seçmen için aynı şeyi söylemek çok zor.

* * *

Durumun farkında olan İmamoğlu geçtiğimiz ay sonuna doğru bir anket yaptırmış. Bu ankete göre İstanbul'da Binali Yıldırım'ın tanınma oranı yüzde 96. Ekrem İmamoğlu'nun ise yüzde 34. Yani, İmamoğlu adı 3. seçim bölgesiyle sınırlı kalmış. Bağcılar, Esenler gibi ilçelerin dışında tabii... İstanbul'da son seçimde CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin aldığı oy oranı kadar bile tanınıp, bilinirliği yok İmamoğlu'nun. 

İkinci bir kritik soru daha sorulmuş anket yapılan vatandaşlara ve şu cevap çıkmış:

Binali Yıldırım'ı tanıyıp, adaylığına sıcak bakanların oranı yüzde 48. Bir anlamda "aday olsa oy veririm" diyenlerin oranı bu. Peki, İmamoğlu'nu tanıyan yüzde 34'lük kesimin adaylığına sıcak bakan bölümü ne kadar? Sadece yüzde 56.8... İstanbul'un yüzde 96'sı "Yıldırım'ı tanıyorum" diyor, bunların da yüzde 48'i "adaylığı olumlu" diyor yani. İmamoğlu'na destek ise, yüzde 34'lük kesimin yarısından biraz fazla... Bu oranı tersine çevirmek gün geçtikçe imkânsız hale geliyor.
Beylikdüzü'nü yönetirken yılda 1 milyon lirayı bulan "reklam ve tanıtım" harcaması yapan İmamoğlu'nun, 39 ilçede bunu yapabilecek parası ve zamanı var mı bilemem.

CHP Genel Merkezi'nden de, İl Başkanlığı'ndan da kendisini bu işlerin uzmanı sayan isimler şu anda İmamoğlu'nun adaylığı çok istediğine göre, ciddi bir bütçe ayırdı İmamoğlu bu işe. Amcadan miras kalan servet, İstanbul'un yüzde 100'üne İmamoğlu'nu tanıtmaya yeter mi, orası meçhul işte.

* * *

CHP seçmenine göre parti adaylarını açıklamakta çok geç kaldı. Bunu bana iletenlerdeki rahatsızlığı bu sütuna defalarca taşıdım farkındaysanız. CHP'lilerin "Nişantaşı yazarı" gözüyle baktığı Ahmet Hakan Coşkun bile dünkü yazısında CHP'nin kararsızlığının doğuracağı sonuçlara sütununda yer verdi. İmamoğlu dışında bir seçenek olarak Muharrem İnce adını da koyarak. İlginç değil mi?
Ahmet Hakan Coşkun, geçtiğimiz hafta da İmamoğlu ile İnce'yi karşılaştırmış, üçüncü bir isime şans tanımamıştı. Davulun sesi uzaktan öyle geliyor olsa gerek, aynı yazar Handan Toprak Benli'yi de gözümüz gibi korumamız gerektiğini salık vermişti bizlere. "Kadın yönetici ve belediye başkanı" sayısının artması temennisiyle.

Evet, kadının iş dünyasında da, siyasette de daha fazla temsil edilmesi hatta cinsiyet barajı gibi bir saçmalığın önce zihinlerde ortadan kalkması gerekiyor. Fakat, Ahmet Hakan'a "kadın siyasetçi" denilince hiç mi Tansu Çiller'i, Şişli'nin eski belediye başkanı Gülay Atığ'ı hatırlatan olmadı? Kadın siyasetçinin yolunun kesilmesinde onların etkisi yok mu?

Nişantaşı'ndan Avcılar'a veya İstanbul'un ilçelerine ahkâm kesmek kolay. Şu kadarını hatırlatayım: 184 milyon lira borçla aldığı bir belediyeyi, 4.5 sene çivi çakmadan, çöpleri temizleyen işçilerini bile ele güne muhtaç ederek 600 milyon lira borçlandıran bir belediye başkanını da gözümüz gibi koruyalım mı? Kız öğrenci yurdu ile yaşlılar evi skandalını ayrıca incelesin.
Ahmet Hakan Coşkun, Handan Toprak'ın sadece Göktürk'te yayınlanan dergiye verdiği röportajı bile okusa bu kadar iddialı olamazdı. Bu işte başka bir iş var anlaşılan. 

Kılıçdaroğlu, Almanya, KKTC geze dursun, İstanbul'da partililer hayatını seçim yokmuş gibi sürdürüyor.

24 Haziran gecesi "seçim ikinci tura kaldı" dedikten sonra ortadan kaybolan Genel Merkez'e de SMS ile "adam kazandı" diyen Muharrem İnce'ye de küskünlük sürüyor. CHP açısından hem seçimin sonucunu, hem Kılıçdaroğlu'nun geleceğini sandığa gitmeye hiç niyeti olmayan bu seçmen belirleyecek...