Aylardır sağlık sisteminin turnikeleri arasında tur atan ve yatağa bağlı bir şekilde "teşhis" bekleyen biri olarak yüzümü ilk güldüren Mevlüt Uysal oldu. Damarlarıma zerk edilen 5 ünite kanın verdiği dermanla bilgisayarımı uzun süre sonra açıp, 31 Mart seçiminin sonucununun İstanbul'da nasıl şekillendiğine bakmak istediğimde o müthiş söz çıktı karşıma: "Büyükçekmece'de soyadından AK Parti'ye oy verdiği anlaşılan adayların kayıtları silinmiş..."

İstanbul seçim sonuçlarının kaosa dönüşmesinde kilit ilçe olarak görülen Büyükçekmece'yi kazanamayan Uysal'ın bu sözleri bir kahkaha attırdı bana ama içimi de çok acıttı. İlgili haberlere göz atarken, Uysal'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da "kaybetme" bahanesi olarak değişik argümanlar sunduğunu gördüm. 

Büyükçekmece'nin, ilçe dışından getirilen polislerle ablukaya alınıp "taşıma seçmen" avına çıkılmasının ve birkaç kez gidilen evlerin bazılarında vatandaşa "Hangi partiye oy verdiniz" gibi bir hukuksuz soru yöneltilmesinin sebebi de Uysal'ın Cumhurbaşkanı'na aktardığı bahanelerden kaynaklanıyormuş, bunu da öğrendik.

* * * 

Erdoğan, Rusya dönüşü uçakta bulunan gazetecilere iddiaların kaynağının Mevlüt Uysal olduğunu anlatmış:  
"Şimdi, Mevlüt Bey bana öyle şeyler söylüyor ki ben tabi şaşırdım. Ben Mevlüt'e kendime inandığım kadar inanırım. Diyor ki mesela boş arazide, apartman var, orada seçmen başka yerden taşıma sistemiyle getirilmiş, adres orası gösteriliyor. Onu geç, iki katlı bir bina. Bina dört kat gösterilmiş, dört kat gösterilen binada seçmenler… İşte bunlar, seçime ciddi manada bir şaibenin karıştığının ispatları. Ve bunu da tevsik ediyorlar."

* * * 

Anlaşılan, Mevlüt Uysal kendisini hesaba çeken Erdoğan'a gerçekleri anlatmaya cesaret edememiş. Ya da adaylığı açıklandığında da yabancı olduğu ilçenin siyasi gerçeklerini, yaptığı hataları ve parti teşkilatıyla birlikte eksik bıraktıklarını kendisi de fark edememiş. Dolayısıyla kulağına fısıldanan ve kafasının içinde şekillendirdiği bahaneleri, "organize işler" haline getirip Erdoğan'a mazeret olarak beyan etmiş.
1997 yılından bu yana Başakşehir'de (Bahçeşehir) ikamet eden Uysal, ilk siyasi görevini 2002 yılında Küçükçekmece'de AK Parti Kurucu İlçe Başkanı olarak yapmıştı. 2009 yılında beldelerin kaldırılmasının ardından oluşturulan Başakşehir ilçesinin belediye başkanı oldu. Kadir Topbaş'ın yerine "güvenilir imzacı başkan" olarak tayin edildikten sonraki dönemde bile Büyükçekmece ile hiç bir bağı olmadı. Büyükçekmece'yle adı bir kez anıldı, o da ilçe sınırındaki TÜYAP'ın yakınına konulan "Büyükçekmece'ye Hoşgeldiniz" tabelasını söktürmekle oldu. Yani, ilçe için ithal adaydı. İlçeye, sorunlarına yabancıydı, yeterli enformasyon desteği almadığı da ortadaydı.
* * * 
Seçim öncesi konuşmalarında "Soyadından siyasi tercih tespiti" kadar olmasa da şaşırtıcı sözler sarfetmişti Uysal. Büyükşehir Belediye Başkanı Binali Yıldırım, Metrobüs'ü E-5 üzerinden Büyükçekmece'ye ve daha ilerisine ulaştıracaklarının sözünü verirken, Uysal "İlçeyi ortadan ikiye bölen E-5'i kuzeye taşıyarak sahil ve çarşıyı birleştirip esnafın kalkınmasını sağlayacağız" diyordu mesela. Büyükçekmece'de Akgün muhalifleri arasında bile makara konusu olmuştu bu "çılgın" proje.
Başakşehir'deki önemli yaşam merkezlerinden biri olan Gölet bölgesini tartışmalı bir isme ihale ederek imar açıp, mahkeme kararlarına uymadığı halde, Büyükçekmece'de Albatros üzerinden siyaset yapmaya kalktı. CHP içerisinde Albatros üzerinden Hasan Akgün'ü sert bir şekilde eleştirenlere şirin gözükmek için "Albatros'un satışı kabul edilemez" falan dedi.
Ama Albatros'un satışı İBB Meclisi'nde AK Parti'nin grup kararıyla desteklemesi sonucu "oy birliği ile" onaylanmıştı. 

* * * 

İBB'nin TÜYAP'ın hemen arkasına, "çöp depolama" tesisi yapma kararına itiraz eden Çakmaklı halkına "Ama burayı ilçe belediyesi önerdi" diyebildi sadece. Alınan kararın doğruluğunu savunamadı, yanlışı ilçe belediyesine maletmeye kalktı ama tutmadı.

* * * 

Büyükçekmece'de adaylık yarışı veren ve aday adaylığı başvurusu yapan isimler, propaganda sürecinde kenarda tutuldu. Siyasi karizma ve vizyon sergileyip, propaganda sürecine artı değer katamadı. Hariçten gazel okuyan bir "ithal aday" olarak AKP'ye de CHP'ye de oy vermeyen seçmene güven vermedi. Her seçim öncesinde vaadedilen ancak gerçekleşmesi için tek bir adım atılmayan "Büyükçekmece'ye metro-metrobüs" projesini temcit pilavı gibi yine ortaya koydu ama bugüne kadar neden geciktiğini açıklayamadı. 
Erdoğan'a "kaybetme gerekçesi" olarak sunduğu taşıma seçmenlerle ilgili olarak YSK'nın ilan ettiği yasal süreç içerisinde harekete geçmedi. Hatta, Çatalca ile birlikte ilçe gündemine oturmasına rağmen rakibinin yaptığı taşıma seçmen iddialarına karşı çıktı. Bu konuda da sınıfta kaldı. "Bu görev ilçe teşkilatının" denilse bile ilçenin adayı olarak genç bir kadroya liderlik yaparak yeterli teşkilat tecrübesi olmadığını da ortaya koydu. 

* * * 

Erdoğan'ın, Mevlüt Uysal'a güvenmesi gayet normal. Aralarındaki "sadakat" hukukunun Cumhurbaşkanı'nın gönlünde hatırı sayılır bir yer kaplıyor olması da. Ama bu durum, gün gibi ortada duran siyasi başarısızlığı ve ardından sığınılan bahaneleri makul hale, AK Parti'nin, ilçede yaşanan olağanüstü hal nedeniyle kaybettiği prestiji de geri getirmiyor.

ANAP'lı başkanlık döneminden bu yana Hasan Akgün karşıtı olan grupların oylarını dahi AK Parti'ye kanalize edemedi. Uysal'a birkaç gömlek büyük gelen zor bir görevdi ama kendisine güvenen Erdoğan'ı hayal kırıklığına uğrattı.
Bu yazıyı okuduğunuz sırada belki Büyükçekmece'deki kriminal durum netleşmiş olacak. Ama işin siyasi boyutunu halının altına süpürmeye çalışan parti içi kadroların tüm perdelemelerine rağmen, AK Parti'nin iç hesaplaşmayı hiç bir duygusallığa kapılmadan yapması şart. 
Bünyesinde zaafiyetli yapılar barındıran bir iktidar partisi, kendisiyle birlikte ülkeye de kan kaybettirir çünkü.

NOT:
Sağlık durumum sebebiyle sosyal medya mesajlarına da cevap verme imkanım yok. Sesim kısık olduğu için sesli iletişim de kuramıyorum. Çok sayıda dostumun arayıp sorduğunu, bana ulaşamayınca gazetedeki mesai arkadaşlarımı aradığını biliyorum. Hepinize yürek dolusu teşekkür ediyorum. Tekrar buluşuncaya dek kalın sağlıcakla...