Bugünkü ruh halim sanırım biraz parçalı bulutlu. Zira bu durum, yazıya da yansıyacak. Her köşecinin olduğu gibi benim de yazım sosyal medyadan paylaşılınca doğal olarak altına iyi ya da kötü birçok yorum geliyor. Dolayısıyla tek tek cevap vermektense buradan topluca bir yanıt vererek herkesin gönlünü yapmaya çalışacağım.

Belediye kaale almıyor mu?

Öncelik elbette son yazının konusu olan Sarıyer Belediyesi... Hatırlarsanız geçen haftalarda gazetede sık sık Sarıyer ilçesinde zehirlenerek öldürülen sokak kedilerinden bahsetmiş, görüntülemiş, hatta "Sarıyer Belediyesi hayvanları sevmiyor mu?" diye buradan soru sormuştuk. Sarıyer Belediyesi dışında sosyal medyadan herkes cevap verdi, soru sordu. Soruların en can alıcısı belediyenin cevap vermemesine rağmen, "Sarıyer Belediyesi hayvan mı zehirliyor demek istiyorsunuz"du. Öncelikle böyle bir suçlamada bulunmadım. Dediğim gibi soru sordum ancak belediye yetkilileri lütfedip cevap vermediği için yanıtı alamadık. Dolayısıyla kafamızda soru işaretleri oluştu. Hala cevap bekliyoruz, ancak vereceklerini de sanmıyoruz.

'İndirim' değil 'bindirim'

Diğer bir gündemimiz "enflasyonla topyekün mücadele"ydi. Resmi rakamlara göre Türkiye genelinde 2 bin 500 firma mücadeleye destek verdi. Çoğu nihai tüketiciyi ilgilendiren bu kampanyayla ilgili bir araştırma yapalım dedik. Önceliği elbette marketlere verdik. Ancak gördük ki "indirime bindirimle" başlamışlar, Hazine Bakanı Berat Albayrak'ın çağrısını anlamamışlar. Enflasyonla mücadelede çağrı zorunluluk değil, gönüllülük esasına dayanıyordu. Ancak maalesef vatandaşı en yakından ilgilendiren gıdada bir indirim değil, "bindirim" sözkonusuydu. Birkaç temel gıda haricinde aklınıza gelebilecek her türlü gıda, deterjan, kozmetik, şampuan, hatta peçeteye bile önce zam yapılmış ardından üstü çizilip birkaç kuruş indirim gösterilmiş. Her fırsatta "stokçulara, fırsatçılara" gözdağı verenler, perakendecilere karşı neden suskun kaldı anlamadık.

Ülker alınganlık yapmış

Bir süredir özellikle ekonomi sayfalarının vazgeçilmez haberlerinden konkordatonun da "fırsata" çevrildiğini söylemiş, bazı işadamlarının elinde ne var ne yok sattığını yine buradan duyurmuştuk. İki hafta önce Boyner, Doğuş ve tabii ki Ülker'in de içerisinde yer alan bir yazı derlemiştik. Ancak bu yazıya tek tepki Ülker'den geldi. Ülker'in hukuk danışmanları öyle bir veryansın etti ki acaba bir yerde yanlış bir kelime, cümle mi yazdık diye tekrar okuduk. Ancak hukuk danışmanlarının iddia ettiği gibi Ülker için ne "kaçtı" ne de bunu çağrıştıracak herhangi bir kelime ya da cümle bulamadık. Anlaşılan Ülker Grubu hassas bir dönemden geçiyor. Zira yazıda en ufacık alınganlık yapılacak bir durum yok. Yine de Ülker Grubu'nun kendileriyle ilgili çıkan her haberi takip etmesini ve olumlu ya da olumsuz cevap vermesini takdirle karşıladık. Hakaret etmediğimiz halde cevap verdikleri için de teşekkür ettik.

Doğuş gıdadan tamamen çıkıyor

Söz Doğuş'tan açılmışken gayrimenkullerini tek tek elden çıkardığını daha önce çeşitli gazetelerde, internet haber sitelerinde okumuş, biz de haber yapmıştık. Ortağı olduğu Nusret'in hisselerini devretmek dışında birkaç restoranı kaldığını belirtmiştik ki ne yazık ki Doğuş buralardan da çıkma kararı aldı. İddiaya göre Doğuş Grubu, Fransa ve İtalya'nın en ünlü şeflerini çalıştırdığı lüks restoranlarını da devretme kararı aldı. 

Nusret'te işler tatlıya bağlanmış

Bunun yanı sıra Nusret'te de yaklaşık bir ay önce "alev şov" sırasında yanan turistlerle ilişkiler de tatlıya bağlandığı haberleri geldi. Turistlerin, Nusret çalışanlarının uyarısına rağmen "alev şov"da ısrar etmeleri bu kazaya neden olmuş. Kazadan sonra bir süre daha İstanbul'da kalan turistler Nusret'ten şikayetçi olmamış, tazminat talebinde bulunmamış. Hatta neredeyse her gün Nusret'in misafiri olarak restoranlara gitmeye devam etmiş. Üstelik Nusret'in kendilerini çok iyi ağırladığını söyleyerek teşekkür etmiş ve tekrar ülkemize gelerek tatil yapacaklarını söylemiş.