24 Haziran seçimlerinden önce, muhalif kesimin iki umudu vardı: Muharrem İnce ve Meral Akşener... Onların performansı, Temel Karamollaoğlu'nun AK Parti'deki emanet Milli Görüş oylarını alması sayesinde Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalacaktı. İkinci turda Erdoğan'ın rakibi kim olursa olsun, muhalefet cephesi o isimde ittifak edecek ve 16 yıllık AK Parti iktidarı son bulacaktı. Beklenti böyleydi. 
Muharrem İnce, CHP'nin adayı olarak girdiği seçimde partidaşlarını bile şaşırtan bir performans sergiledi. Partisi yüzde 22 oy alırken, 8 puan fazlasını toplamayı başardı. Ama yetmedi tüm bunlar ve "Adam kazandı" demek zorunda kaldı. Meral Akşener ise, seçime günler kala havlu atmış gibiydi. "Gibiydi" diyorum, çünkü cenaze vs. sebeplerle önceden planlanmış mitinglerini bile iptal etmişti. 

Temel Karamollaoğlu, Doğu Perinçek'ten bile fazla hayal kırıklığına yolaçtı. CHP'lilerin imzalarıyla aday olmayı başaran Perinçek, imzası kadar bile oy alamadı ama siyasetteki iddiasını sürdürmeye devam ediyor. Çünkü, kendisine yüklenen misyonu yerine getirmek için bu iddiadan vazgeçemez. 

* * * 

CHP'de şimdi olağanüstü kongre için imza toplanıyor. Aradan günler geçti ama henüz toplanan imza sayısı 650'yi bile aşamadı. Daha bir ay önce yapılan seçimde 15 milyon 336 bin 861 kişiden oy almayı başarmış olan Muharrem İnce, CHP'nin bin 230 delegesinin yarıdan bir fazlasından destek bekliyor. Beklese, bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminde parti desteğiyle değil, imza toplayarak aday olmaya kalksa birkaç günde milyonlarca imza toplayabilecek olan Muharrem İnce, CHP delegesinden 650-700 imza toplayamıyor. Ya da, İnce'yi "değişim" söylemiyle bu yola sokanlara imza vermiyor delegeler.

16 yıldır iktidarda olan, devlet kaynakları ve medyanın sınırsız desteğiyle karşısına çıktığı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşısında aldığı sonuç, Muharrem İnce için aslında "yenilgi" sayılmaz. Fakat, CHP delegesinden gerekli desteği alamaz ve Kılıçdaroğlu karşısında tekrar kaybederse, İnce için çok ağır bir yenilgi olacak. 10 seçim kaybetmiş Kılıçdaroğlu, tek başına yüzde 30 oy almış Muharrem İnce'yi yenmiş olacak. 

* * *

5 ay önce yapılan CHP kongresinde, "mükerrer imza" tartışmasıyla yıpratılan, Kılıçdaroğlu'nun "önemli değil, 20 imza da benden olsun" diyerek irite ettiği Muharrem İnce, 447 oy almıştı. İmza kampanyasının başladığı ilk günlerde o 447 kişi anında Noter'e giderek olağanüstü kongre için imza verdi. Kılıçdaroğlu'na oy veren 790 delegenin önemli bir bölümünden destek almakta zorlanıyor İnce. Neden acaba?
"CHP'nin yapısal sorunları var, tepeden tırnağa birçok şey yenilenmeli" sözcüğüyle üstü örtülü bir şekilde anlatmayı tercih ediyor CHP'nin değişim isteyen kanadı bu sorunu. Net, açık konuşamıyorlar.

Hadi, onların söyleyemediğini biz söyleyelim de, tartışmayı daha mertçe ve yüreklice yapma şansları doğsun:

CHP'de Kılıçdaroğlu yönetiminin oluşturduğu bir delege yapısı var. Ve bu delegeler, "mezhepçi" refleksle kullanıyor oylarını. Kılıçdaroğlu'nun bugüne kadar başarısızlıkla sonuçlanan tüm hamleleri mezhepçi reflekse görmezden geliniyor. Aynı mezhepçi kafa, Ekmeleddin İhsanoğlu'na "sağcı ve sünni" diye oy vermeyi kendisine yediremiyor ama, onu Devlet Bahçeli ile birlikte "çatı aday" yapan Kılıçdaroğlu'ndan da vazgeçemiyor. Ak Parti'yi "camiye siyaset sokmakla" eleştirirken, cemevlerini siyaset arenası yapıyor. 
"Bu seçim gayrimeşrudur" diyen Kılıçdaroğlu'nu alkışlayanlar, "Gayrimeşru olan bir seçime neden katıldın?" diye sormuyor. 

* * *

Seçimlerden önce AK Parti cenahının dillendirdiğini haklı çıkarmaya başladı gelişler. Kılıçdaroğlu, 14 gün bekledikten ve aday bildirme süresinin dolmasına çok kısa bir süre kala Muharrem İnce'nin adını açıklayarak "rakibini harcamak" istedi anlaşılan. "Gel bakalım Muharrem" hitabı, samimiyetten mi kaynaklanıyordu, yoksa Şubat kongresindeki "20 imza da benden olsun" küçümsemesinden mi, bir daha düşünülmeli... 

Kılıçdaroğlu, Abdullah Gül'ün "3 partinin çatı adayı" olmasından çok umutluydu. Son ana kadar da bekledi. Olmayınca, "Kaybeden İnce olsun" stratejik adımını attı. Gül'ün "çatı aday" olması basit bir proje değildi. Akşener'in "geri adım atmam" direnişi mi engelledi o adaylığı, yoksa ardı ardına yapılan ziyaretler mi, bunu ancak Gül anılarını kaleme alırsa öğrenebileceğiz...

Gül'ün desteklenmesi için günler süren baskılara boyun eğmeyen, MHP'de aylarca kongre mücadelesi veren Meral Akşener, her ne hikmetse partisinin Sandıklı'daki çalıştayında çok çabuk pes etti. Haksız eleştiriler olmuş olabilir, büyük beklentilerle İYİ Parti saflarına katılmış ancak beklediği "koltuğu" elde edemediği için öfkeli olanlar çizgiyi aşmış olabilir. Ama seçim öncesinde onca haksız ithama, yalana, iftiraya hedef olmuş Akşener'in bu kadar çabuk pes etmesi şaşırtıcı. Eğer "kadın duygusallığı" değilse pes etmesinin sebebi, ya bu projeden iyice umudunu yitirdi, ya da, beraber yola çıktığı birkaç önemli ismin farklı ajandası olduğunu ve bu oyunu bozamayacağını yeni gördü. Akşener geri dönse de İYİ Parti'de sular durulacak gibi değil. Partiyi, "klonlanmış MHP" yapmak isteyenlerle, "merkez parti" yapmak isteyenlerin bilek güreşi sürüp gidecek.

Yerel seçimlerden sonra tüm bu ateş küllenir, birçok olay ve kişi unutulur. Hiç merak etmeyin...